Katar çöl olmasın!

İnfiale gerek yok; Katar'la imzalanan "Su Yönetimi Alanında İşbirliği Mutabakat Zabtı",  Türkiye'nin su yönetiminin Katar'a devri anlamını taşımıyormuş. "Mavi Vatan"a da zeval getirmeyecekmiş.

"Su kaynaklarını hem miktar hem de kalite açısından korumak, geliştirmek, kontrol etmek ve sürdürülebilir şekilde kullanmak" konusunu daha 1950'lerde çözmüş, bu alanda en güncel bilgi ve teknolojiye sahip bir ülke olduğumuzdan, tıpkı kuyu açıp durduğumuz Afrika ülkeleri gibi, Katar'a da "bir ağabeylik" yapacakmışız.

Mevzu bu(ymuş).

***

Gerçi, ilgili bakanın medyaya yansıyan ifadelerinde "Şu an için" diye ucu açık bir ifade var ama olsun; boynuz kulağı geçip de, Katar, verdiğimiz eğitim ve teknolojiyi kullanabilir hale gelene kadar, nasıl olsa memlekette yönetebilecek su kalmayacağından, mesele olmaz diye düşünüyorlar herhalde!

***

Bu anlaşmaya dayanarak, kendisi su zengini olmayan, hatta Türkiye İstatistik Kurumu'nun 2030 yılı için öngördüğü nüfus üzerinden değerlendirildiğinde "su fakiri" olmaya aday Türkiye, olmayan sularını Katar'la paylaşabilir mi? Yahut, uzun vadede, Kanal İstanbul'da, boğazda, Akdeniz ve Ege'deki turizm beldelerinde satın aldıkları mülklerin deniz manzarasını "Katar kara suyu(!)" sayacak absürt bir başka anlaşma yapmayı düşünmüyorlarsa, sınırdaş ve sahildaş olmadığı bir ülkeyle, su alanında hangi ortak çıkar için, nasıl bir ortak proje yönetebilir?

Bilmiyorum.

Şifahi olarak ifade edilen hedef şu:

"Katar'ın, entegre su kaynaklarının yönetimi kapsamında, su kaynaklarını korumak ve geliştirmek üzere işbirliği yapmak…"

***

Velev ki, her şey göründüğü gibi…

Katar gibi, üç tarafı denizlerle çevrili ve fakat nihayetinde bir çöl ülkesinde yaşadığımı varsayıyorum;

- Altyapı projelerini bir türlü "sürdürebilir" niteliğe büründüremeyen,

- "Can suyu" diye bıraktığı oranla derelere "akabilme" şansı bile bırakmayan tuhaf hidroelektirik santral projeleriyle dere ve sulak alanların yok olmasına sebep olan,

- Tarımsal sulamayı hâlâ büyük oranda geleneksel yöntemlerle sürdürürken, meseleyi, bahçede, balkonda halı yıkayan kadının yol açtığı israfla uğraşarak çözebileceğini zanneden,

- Yerel yönetimlerinin yüzde 87-88'lik bir oranında atık su arıtma tesisi bulunmayan,

- Dere yatakları imara açıp, orman yangınlarını söndürme konusunu bile siyasi kavgaya dönüştürüp, "insan eliyle doğal afet" oluşturmuşluğu bulunan,

- Siyanürlü madencilik faaliyetlerinden, rant esasına dayalı çarpık sanayileşmeye kadar türlü nedenle ekosistemini altüst eden, en verimli arazilerini "su" diye zehirle sular hale gelen,

- İğneada longozu gibi dünyada parmakla sayılır kıymetlerine nükleer santral kondurmak gibi dahice girişimleri bulunan,

- Meteoroloji Standart Yağış İndeksi'ne göre, daha dün, bir kere daha, ülkesinin büyük bölümünün, çok şiddetli kuraklık tehlikesiyle karşı karşıya olduğu görülen

- Kendi "gıda güvenliği"ni koruyamayan, garanti altına alamayan…

Bir ülkenin rehberliğini arzu eder miyim?

Asla.

***

Klavuzluk müessesesine dair "atasözleri" mi yok acaba Katar'da?

NOT: Hiç bu işlere girmeyip TRT Çocuk'un "Su Elçileri" çizgi filmini satsalar, emin olun iki ülkeye de çok daha hayrı dokunacak bir iş yapmış olurlar!

Anormal eğitim normal sınav…

Örgün eğitim düzenindeki gibi olmasa bile, bir çocuk ihtiyaç duyduğu her türlü teknolojik imkana sahip olarak, "öğrenmeye" ve "öğrendiklerini pekiştirmeye" dönük olarak, kendisine özel oluşturulmuş en elverişli ortamda, online özel ders takviyeleri vs. de alarak, sınav odaklı bir korona karantinası süreci yaşarken, bir başka çocuk okulunun verdiği derslere bile erişemez haldeyken, sınavları ister eğitim yılının sonunda olsun, ister kimi eğitimcilerin tavsiye ettiği gibi yaz sonunda olsun, nasıl olacak da adil bir şekilde yerleştirilmiş olacak okuluna?

Olmayacağını bile bile, aylarca ve o çocukların zaten kayıp haldeki psikolojilerini daha da örseleyecek biçimde "anormal süreçte normal sınav olur mu, nasıl olur"u tartışmak yerine, bu çocukların, hedefledikleri okullara, "normal süreçteki ortalamaları" üzerinden yerleştirilmesi gibi bir alternatif neden hiç düşünülmez acaba?

8. Sınıflar, 5, 6 ve 7'nci sınıfın pandemisiz geçen ilk yarısının, 12. Sınıflar da 9, 10 ve 11'nci sınıfın pandemisiz geçen ilk yarısının not ortalamalarına göre yerleştirilse ve sonuçtan memnun olmayan, hakkı olan yere giremediğini düşünenler için, pandemiden sonra, her şey normale döndüğünde, "sınavla yatay geçiş" hakları saklı tutulsa mesela… Şimdikinden daha eşitsiz bir durum çıkmaz herhalde ortaya değil mi?

SORU-YORUM

RTÜK, CHP Milletvekili Ali Mahir Başarır'ın, Tank Palet fabrikasının Katarlılara satışıyla ilgili olarak sarf ettiği sözlerden dolayı Habertürk'e "Devletin varlık ve bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı" yayın cezası vermiş. Başarır'ın sözlerinin de bu anlama geldiğini düşünmemekle birlikte içeriğinden bağımsız olarak soruyorum: Bir milletvekilinin (veya gazeteci, akademisyen, herhangi başka bir yorumcunun), canlı yayında, yani kanalın sansür uygulamasının da söz konusu olamayacağı bir ortamda söylediği sözlerden ötürü o kanal mesul tutulabilir mi? Velev ki o sözler, tam da RTÜK'ün iddia ettiği gibi; kanal ne yapabilirdi? Şalteri mi indirecekti? (Kaldı ki, yayındaki sunucu bu sözleri onaylamak bir yana yanlış anlaşılabileceği uyarısını da yaptı, izah fırsatı da verdi…) Bu cezanın gerekçesi, muhalifleri konuşturmuş olmak olsa, çok daha uygun olmaz mıydı duruma?

 

 

Yazarın Diğer Yazıları