Kaybetme korkusu

İktidar medyasında sürekli "Gezi olaylarına" gönderme var. Eğer oradan bir korku üretmiyor veya kendileri gereksiz bir işkillenme yaratarak bunu 'iktidarı kayıp ederiz' saplantısına dönüştürmemişlerse, ortada ciddiye alınacak millî bir mesele var demektir.

İktidar medyasında "Gezi olayları" dış düşmanların hükümeti devirmek için kasıtlı ve bilinçli olarak yarattığı bir toplumsal isyan olarak anlatılıyor.

Bildiğimiz halk ayaklanması.

Şu sıralar Paris'te süren 'Sarı Yelek' hareketinin Türkiye'ye yansıyacağını varsayarak yeni bir Gezi olayı çıkacakmış gibi yorumlayanlar var. Nitekim yazarın biri soruyor: "Gezi'de marjinal çevrelerden oluşturulan "Çatı İttifak"a bu sefer yeni, farklı ve daha geniş siyasi çevreler mi dahil edilmek isteniyor?"

Bu sorunun cevabı bizde yok. Olsa olsa devletin resmî kurumlarında olur.

Bu tür bilgi, istihbaratlarda olur. Varsa belgeleriyle ortaya konulmalıdır. Çünkü hepimiz vatanımızı seviyoruz. Kim Türkiye batağa sürüklensin ister?

Aynı yazar devam ediyor.

"Yerel seçimler öncesi bir toplumsal huzursuzluk üzerinden ne tür "kestirmeden" iktidar değişimi hesapları yapılıyor?"

Dikkatinizi çekerim, yerel seçim meselesini yine iktidar değişimine bağlıyor. Eğer birileri ülkemize iç isyan planları yapmış ve yerel seçimleri de bahane ederek, yeniden karışıklıklar planlıyorsa, vatansever biri olarak yapmamız gereken ne olmalıdır?

Her halde, çoluğumuzu çocuğumuzu işsiz bıraksa da, arpadan buğdaya ithalat ile hepimizin boğazını dışarıya bağlamış olsa da millî bütün tesisleri yabancıya satsa da yine iktidarı koruyup kollayıp seçmemiz gerekecektir.

Değilse?

Geriye tek bir yol kalıyor. O da her halde seçimleri yasaklamak olmalı.

Çünkü yerel ve genel seçimler dış güçlerin iktidarı devirme aracıymış gibi sunuluyor.

Bu kafaya göre ha vatanı düşmana sattın; ha, mevcut iktidarı iş başından seçim yoluyla uzaklaştırdın. Hiç fark etmiyor. İkisi de aynı kapıya çıkmış oluyor.

Bu durumda demokrasi gereksiz oluyor. Çünkü dış düşmanlara kapı aralama aracı sayılıyor. İfadelerdeki mantık bizi oraya götürüyor.

İnşallah bu mantığın sonu gerçekten "seçime gerek yok" anlayışına varmaz. Öyle ya; düşmanlar, seçim yoluyla ülkemizi ele geçirmek istiyorlarsa muhalefet de bunun için ittifaklar kuruyorsa, bu durumda her vatanseverin görevi ülkesini korumak için elinden geleni yapmak yani AKP'nin adaylarını her ne pahasına olursa olsun seçmek yahut demokrasiden vaz geçmektir.

Yazılan cümleler, kullanılan ifadeler ürküntü verici.

Yazar diyor ki: "Tam da Paris sokakları yanarken, tam da seçimler yaklaşırken, tam da S. Arabistan Veliahtı Muhammed bin Selman ve BAE'li Muhammed bin Zaid'in Türkiye düşmanlığı paraya çevrilirken, tam da FETÖ lojistiği yeni ittifaklar ararken yeni "çokuluslu müdahale" senaryosunun psikolojik atmosferini mi oluşturuyor?"

Bilmiyoruz valla.

Öyle mi oluyor?

Siz söyleyin.

Mesele vehim üretmek ve soru sormak değil.. Mesele, varsa elinizde bilgi-belge, bunu halka sunmak ve ülkeyi büyük tehlikelerden korumaktır. Ülke severlik sadece soru sormakla olmaz.

Eğer "Gezi olayları dış destekli bir operasyondu" diyorsanız koyun belgelerini ortaya. İspatlayın. Herkes sizinle olsun. Sadece tahmin yürüterek orda şu da vardı. Bu da boy gösterdi, şu adam şunlarla ilişkiliydi demek yetmez. Paris'te "Sarı Yeleklilerin" arasında bir Türk mehter çalarak polise saldırsa, olayları Türkiye mi çıkarmış olur?

Ciddi kanıt gösteremiyorsanız, derim ki, sizde iktidarı kaybetme korkusu başlamış. Haydin geçmiş olsun.

 

Yazarın Diğer Yazıları