Kaybetme korkusu neler yaptırıyor?

AKP iktidarının kendisinden önce belli bir güce eriştirilmiş olan FETÖ ile örtülü bir koalisyon yaparak kurulduğu biliniyor. 

AKP iktidarı, yargıyı, emniyeti ve ve orduyu FETÖ'ye teslim ederek ülkeyi yönetmişti. Zaten Tayyip Erdoğan da cemaate sitem ederken, "Bugüne kadar ne istediniz de vermedik" diyordu. Cemaat ile aynı menzile yürüdüklerini söyleyen de kendisiydi.

***

Bir "gazeteci" tarafından Tayyip Erdoğan'a, "Kemal Kılıçdaroğlu'nun danışmanlarından Enver Altaylı'nın FETÖ ile temasları ortaya çıktı. Muhalefet 'FETÖ'nün siyasi ayağı' diyor ancak o ayakların muhalefet içinde dolaştığını görüyoruz. Bu konudaki değerlendirmeniz nedir?" sorusu soruldu!

Enver Altaylı, Kılıçdaroğlu'nun danışmanı değildir! Kılıçdaroğlu'nun danışmanı olan Rasim Bölücek'in Enver Altaylı ile çok sayıda telefon görüşmesi yaptığı ortaya çıkmıştır.

Yine de bir istihbaratçı olan Enver Altaylı'nın FETÖ'ye veya başka yerlere yazdığı mektuplar düz mantıkla değerlendirilemez. Bu mektupların asıl amacını, o mektupları yazdıran istihbarat servisi bilir!

Erdoğan ise bu yanlış soruya cevap verirken "Altaylı, FETÖ ile mektup diplomasisinde olan bir şahıs. 40 civarında mektup söz konusu. İstihbaratçı olarak kendisi, CIA üzerinden de birçok görevlendirme almış bir kişi." dedi.

Erdoğan, "Kılıçdaroğlu'nun etrafında kimlerin olduğunu, en yakınındakinin kim olduğunu bilmemesi sebebiyle durumunun ne kadar acı olduğunu anlamak mümkün. Her an herkes onun yanında yer alabilir. Bu, FETÖ'cü de PKK'lı da olabilir. Zaten PKK'lılarla omuz omuza Ankara'dan İstanbul'a bunlar terör örgütüyle yürümedi mi? Yürüdü. Son olarak Urla Belediye Başkanı da FETÖ'cü çıktı. Her gecen gün bu günah galerisi çok daha güçlü hale gelecek." diye konuştu.

CHP'nin FETÖ'cüleri aday yapması elbette vahimdir. Fakat AKP'de FETÖ'cü milletvekillleri, bakanlar ve belediye başkanları vardı. Onlar ne olacak?

Kılıçdaroğlu'nun yürüyüşüne destek verenler ise HDP'lilerdi. HDP'liler özde PKK'lı ise ki öyledir; onlarla çözüm süreci başlatan, aynı kişileri İmralı'ya ve oradan da Öcalan'ın mektubuyla Kandil'e gönderen AKP iktidarı değil midir?

Dolmabahçe'de, HDP'li milletvekilleri ile masaya oturup, Abdullah Öcalan'ın yazdığı 10 maddelik "ortak vatan" metnini imzalayan, AKP milletvekilleri değil midir? Oslo'da PKK ile masaya oturan devlet görevlileri bu işi kimin emriyle yapmıştır? Ya Habur'da terörist karşılaması neydi? Diyarbakır'da Öcalan mesajlı miting nasıl yapıldı? Son İstanbul seçiminde Abdullah ve Osman Öcalan kardeşlerden destek alan hangi partiydi? Asıl günah galerisi bu olaylar değil mi? Bu işlerde devlet aklı var mıdır?

***

Bu hatırlatmaları yaparak Kılıçdaroğlu'nun ilişkilerinin ve yaptıklarının doğru-yanlış olduğunu söylemeye çalışmıyorum, yalnız halen devleti yönetmekte olan siyasi kadronun FETÖ ve PKK ile ilişkileri, çok nettir.

Öyleyse bu olaylar hiç yaşanmamış gibi bütün suçu CHP'ye yüklemenin anlamı nedir?

Anlamı şu ki, AKP iktidarının geçmişteki bütün FETÖ ve PKK ilişkileri Anayasa suçu oluşturmaktadır ve bir gün bunun hesabının yasal olarak sorulacağı korkusu içindedirler.

Zaten, kişilerin de devletlerin de sorunlarının temelinde korkular vardır.

Meselâ Türkiye'nin ABD yörüngesine girmesine rahmetli İnönü'nün "Sovyet korkusu" sebep olmuştur. Şimdi ise "iktidarı kaybetme korkusu", bütün işlenen suçların muhalefetin üzerine atılmasına sebep oluyor. Buna psikolojide "yansıtma yöntemi" denir. "20 yıldır depreme hazırlık olarak ne yapıldı?" diye sorgulayanlara "ahlâksız" diye saldırmanın sebebi de toplanan deprem vergilerinin nereye harcandığının ortaya çıkması yani iktidarı kaybetme korkusudur.

Yazarın Diğer Yazıları