Kazanmak için fedakârlık şart

Güne Yaşar Usluer dostumun yolladığı yazı ile başlayacağım. Üstünde ısrarla durdukları önemli:

"Saygıdeğer Burhan Abi, 27 Kasım'da yine köşenizde yer verdiğiniz için gönülden teşekkür ederim. Bu yazımda 'Ankara'da Mansur Yavaş değil illa ki CHP'li biri olsun derlerse kazanma garantisi yoktur'. Amaç seçimden zaferle çıkmaktır. CHP'li veya İYİ Partili olmak önemli değil demiştim.

Görüyorum ki kimse tarihten ders almıyor. Daha önce de örnek vermiştim. 27 Mart 1994 belediye seçimlerinde Türkeş/MHP, DYP adayı Burhan Özfatura'yı desteklemek için aday çıkarmayacaktı. 'Başka parti adayının desteklenmesi yasal değil, tüzüğe aykırı vb..' sözlerinden sonra Türkeş, MHP'nin aday listelerini seçim kurullarına 10 dakika geç verilmesini onayladı. YSK, 'MHP İzmir'de seçimlere katılamaz' kararı verdi. Böylelikle yasal kılıf bulunmuş oldu. Özfatura'yı desteklediler ve kazandı.

Aynı taktiği 18 Nisan 1999 seçimlerinde Bahçeli uygulamadı. Kazanamayacağını bile bile aday çıkardı ve DSP'nin adayı Priştina adayı aradan sıyrıldı. Böylece İzmir solun eline geçti. Şimdi pazarlıklar devam etse de hem iktidar, hem muhalefet aynı hatayı yapacak gibi duruyor. Zira Balıkesir'de CHP, milletvekili Ahmet Akın'ı, İYİ Parti milletvekili İsmail Ok'un adaylığını açıkladı. Ok, 29 Mart 2009 belediye seçimlerinde MHP'den kazanmıştı. CHP'ye göre bugün şansı daha yüksek. İki oluşumdan biri adayını çekmezse Ak Parti aradan sıyrılır.

Seçimde başarıyı elde etmek için fedakârlık şarttır. Sanırım bu hafta, karşılıklı tavizlerle örtülü ortaklıklar tamamlanacaktır. Aksi hâlde ne olacağı belli.

Poşet konusu

Yılbaşından itibaren poşetlerin en az 25 kuruştan satılması, ücretsiz verene ceza kesilmesi kanunlaştı. Ama tutar mı? Tutmaz. Zira 25 kuruş ucuz bir fiyat, alanı etkilemez. Yüksek tutsan, bir sorun, ucuza versen daha beter. Biliyorsunuz ekmeklerin de poşette satılması kanunu var. Uyan kim?

Eğer çevre kirliliğini önlemek için naylon poşetleri kısıtlamak istiyorlarsa tamamen yasaklanmalı. Eskiden olduğu gibi kese kağıdı, fileler ve hatta bez torbalar zorunlu kılınmalıdır. Bunlar mağazalarda satılırsa tutacaktır. Para ödememek için tüketiciler tekrar tekrar kullanabileceklerdir."

***

ÖZEL NOT:

Yaşar Usluer'in zeytin yapımı konusunda bilgilendirmesine ayrıca teşekkürler. Ancak hayatı "al, ye" ile geçmiş insanlar için bu iş zor. Yine de gerekli materyal ilgi alanımızı renklendirdi.

***

Bir de eleştiri

İzmir'den yollanan mesajlar arasında Av. Göktuğ Tosun'unki de var. Eleştirileri gerçekten objektif. Ona hatırlatmak istediğim, bu gazetenin de bir misyonu var. Bu nedenle bazı konularda bizimle empati yapabilmesi dileğim:

"Sevgili Burhan Ağabeycim;

Sağlıklı günler diler ellerinizden öperim.

Malumunuz siyaset ısındı. Artık adaylar üzerinde ve ittifaklar nezdinde değerlendirmeler yapılıyor, görüşler ortaya konuluyor. Ülkemiz için hayırlı olmasını diliyorum. Parlamenter sistemin ortadan kalkmasıyla koalisyon dönemi tamamen kapandı diye düşünürken, seçim öncesi koalisyonlar yeni oluşumun gerçeği hâline geldi. Bunda Devlet Bey'in katkıları gözardı edilemez. Her ne kadar seçmeni mutlu değilse de partisini bir yola soktu. Bunda da istikrarlı şekilde devam ediyor. Elbette ki onun bu tarzı eleştirilebilir. Ama ben şunu düşünüyorum; bir şeyi eleştiriyorsanız aynı şeyi siz yapmamalısınız. Başkası yapınca 'lo lo lo' sen yapınca 'la la la' olmaz."

***

Söz savunmanın

Ekranların yeni yüzü Zafer Şahin'den de mesaj geldi. Hep ben eleştirecek değilim ya. Bu defa söz onun. Aynen yayımlıyorum:

"Burhan Bey selamlar... Yazılarınızı keyifle okuyorum. Hakarete varan kısımlarıyla ilgili cevap hakkımı kullanacağım. O programda 'Atatürk'ü seviyorum!' cümlesini kullandım. Galiba duymadınız. Benin hayatım boyunca Atatürk'le hiçbir sorunum olmamıştır. Atatürk'ü kendi çapsızlıklarına, siyaset üretememelerine kalkan olarak kullananlarla sorunum her zaman olmuştur. Bu ülkede Atatürk'e en büyük kötülüğü yapanlar, sahte Atatürkçü'lerdir. 12 Eylül 1980 sonrası topluma dayatılan zorlamalar bu milletin bir bölümünü Atatürk'ten soğutmuştur. Keşke biraz da 'Atatürk'e, kefere Kemal' diyenleri Türkiye'nin üniter devlet yapısından rahatsızlık duyanları, CHP'den milletvekili yapanlarla ilgili konuşmalarımızı dikkate alsanız."

Bu arada futbol konusunda görüş bildirenler o kadar çok ki, hangisine yer vereceğimi şaşırdım. Hepsinden özür dilemekle yetiniyorum.

...

GÜNÜN SÖZÜ

Her şeye zam gelip durdukça, ekonomi muaz-zam diyebilir miyiz? İbrahim Ormancı

 

Yazarın Diğer Yazıları