Kemal Ilıcak’ın “gözünü arkada bırakmayan” adam

Tercüman Gazetesi sahibi Kemal Ilıcak, gazetenin Ankara Temsilciliği’nde çalışanlardan hiç birisinden memnun değildi, ta ki Uğur Reyhan’a kadar...
İlk olarak Kemal Savcı ve ondan sonra tavsiyelerle kaç ünlü kişi gelmişse, hiçbirinden hoşnut kalmamış ve mutlaka bir eksik tarafını bulmuş veya görmüş, notunu da hep kırık vermişti... Ama, Ankara gibi önemli bir yerde, sık sık temsilciyi silip atmanın zarar vereceğini, çeşitli rivayetlerin dillerden düşmeyeceğini de bildiğinden bunu bir çare olarak görmemeye çalışmıştı.
Ama ne oldu?.. Bıçak kemiğe dayanınca, Ankara temsilcisini değiştirmeye de mecbur kalmıştı bir kaç kez... İstenilen çalışmaların ve haberlerin verilmemesini, yetkililerle temaslar kurulmasında beceri eksikliğini görünce, hemen uçakla Ankara’ya gider, bir hata yapılmış ise telafisini sağlardı.
Nitekim Süleyman Demirel’in Başbakanlığı sırasında yapılan aleyhinde bir hata sonucu kırgınlıklar başlamıştı. Kendisi bir davette olduğunda veya yurtdışında bulunduğunda Genel Yayın Müdürü Sadettin Çulcu ile Yazı İşleri Müdürleri Ünal Sakman ve Aydoğdu İlter’e yetki vermiş; hükümetle ilişkilerde sıkıntıya yol açacak sorunlu bazı Ankara haberlerinin gazeteye girmesinin önlenmesi talimatını vermişti.

Bunlardan bir kaçının tanığı da bendim. Her hangi bir davete beraber gittiğimizde, dönüşte mutlaka gazeteye uğrar, İstanbul baskısındaki bütün haberleri inceler ve basılması talimatını verirken bazı haberlerin de gerek İstanbul ve gerekse Ankara baskısından çıkarılmasını isterdi.
Ancak Gazetenin Ankara Temsilciliği’ne Uğur Reyhan getirilince işler Kemal Ilıcak Bey’in istediği biçimde düzene girmiş, eski dostluklar yenilenmiş ve hatta çiçekle ziyaretlerin yapılması gibi incelikler düşünülmüştü. Kemal Ilıcak bir gün toplantıda memnuniyetini şöyle açıklamıştı:
“-Allah’a çok şükür Ankara işi düzene girdi, Yurtdışında olsam bile gözüm arkada değil, Uğur Reyhan ve yardımcısı Yaşar Güngör ikisi de birbirlerini tamamlayan iki önemli gazeteci ve yönetici.”


Şöhreti şair babasını
geçen edebiyatçımız

Oktay Rifat’ın Varlık dergisinde 1936 yılında ilk şiiri yayımlandığında tüm dikkatleri çekmiş ve “Trabzon Valisi Şair Samih Rifat’ın oğlu” olarak tanınmıştı. Ama Rifat, bir biri ardından şiirleri 1944 yılına dek devam ederken, ünlü şairlerin arasında yer almakta gecikmemişti.
Hele Oktay Rifat, “Garip Akımı” kurucularından da olunca şöhreti büsbütün arttı.
Orhan Veli Kanık ve Melih Cevdet Anday’la birlikte yayımladıkları Garip dergisinde, geleneksel kurallara karşı çıkmaları şair ve edebiyatçılar arasında olay olmuştu.
İlk şiir kitabını çıkardığında annesi, babasının yıllar önceki bir dileğinin gerçekleştiğini Oktay Rifat’a açıklamıştı. Çünkü, şair ve dilci olarak tanınan Trabzon Valisi Samih Rifat, oğlu Oktay Rifat  doğduğunda kulağına eğilip adını söyledikten sonra “İnşallah benim gibi şair ruhlu olur” dileğinde bulunmuştu.



Oktay Rifat, babasının Ankara’ya atanmasının ardından 1932 yılında Ankara Lisesi, 1936’da Hukuk Fakültesini bitirdi. Maliye Bakanlığında göreve başladığının ardından Paris’e gönderildi. Siyasal Bilgiler Fakültesinde doktorasını yaparken savaş çıkınca yarıda bıraktı döndü. Bu kez Basın-Yayın Genel Müdürlüğünde çalıştı. İstanbul’da görev yapan ardından bir ara serbest avukatlık işine de el atan ancak tekrar devlet memurluğuna dönen Oktay Rifat bu arada şiir kitaplarıyla da ilgilenmeyi sürdürdü.
Oktay Rifat’ın 1980 yılında “Bir Cigaraiçimi” kitabı, Sedat Simavi Vakfı ödülü, 1984’de “Dilsiz ve Çıplak” ile Behçet Necatigil şiir ödülleri de var. 18 Nisan 1988 yılında 74 yaşında vefat Eden Oktay Rifat’ın şiir kitapları dışında çok sayıda filme bile alınan ve tiyatro sahnelerinde temsil edilen eserleri bulunuyor.

Haftaya: Gazeteden aldığı maaş ev kiralamaya
yetmeyince trenleri mesken tuttu

Yazarın Diğer Yazıları