Kerkük üzerindeki oyunlar

Bir Türkmen şehri olan Kerkük, jeo-ekonomik özelliklerinden dolayı 20. Yüzyılın her döneminde küresel güçlerin odak noktası olmuştur.

Irak'ın toprak bütünlüğünün teminatı ve simgesi olan Kerkük, Merkezi Hükümetten ayrılması durumunda gerek Türkiye gerekse bölgenin güvenliğini tehdit edeceği kaçınılmaz olacaktır. 

Kerkük başta olmak üzere Türkmeneli meselesi bir Irak sorunu olmasına rağmen bazı çevrelerin Türkiye'nin stratejik politikalarıyla ilişkilendirme çabaları sonucunda sürekli göz ardı edilmişler, namütenahi haksız baskılara maruz kalmışlar ve Irak'ta siyasi denklemlerin dışında tutulmuşlardır.

Son 20 yıl içerisinde ABD'nin ayak oyunları kapsamında yaşanan bazı olaylar incelendiğinde;

1991'de ABD idaresinin yönlendirmesi, Türkiye'nin katkısı ve BM'in 688 no.lu kararıyla 36. Paralelde yalnız Kürtler için güvenli bölge oluşturuldu ve yine Türkiye'nin desteğiyle bölgede Çekiç Güç konuşlandırıldı.

Paralelin dışında kalan Kerkük ile birlikte 400 bin nüfuslu katkısız Türkmen şehri olan Telafer ve Musul civarındaki diğer Türkmen köyleri paralel kapsamında yer almalarına rağmen Güvenli Bölge'ye dahil edilmediler. Ankara'nın üst düzey yetkilisine Kerkük sorulduğunda durumun geçici olduğu ifade edilmiştir.

1998'de iki Kürt liderin kırmızı Türk pasaportuyla ABD Dışişleri Bakanı'nın davetiyle Washington'ı ziyaretleri sırasında Erbil'deki ITC binalarına saldırılar düzenlenmiş ve Washington Anlaşması ile 1996'da Türkmenlerin de içinde yer aldığı Ankara Mutabakatı da devre dışı bırakılmıştır.

1999'da ABD Kongresi'nin onayladığı Irak'ı Kurtarma Yasası uyarınca aralarında KYB-KDP'nin de bulunduğu 6'lı Muhalefet Başkanlık Konseyine, Barzani'nin vetosuyla Irak Türkmen Cephesi'nin yerine Irak Kürdistan İslami Hareketi dahil edildi.

Konsensüs prensiplerine dayalı Washington süreci günümüze dek geçerliliğini korumaktadır.

1999 New York Toplantısı'nda Ankara'ya verilen söze rağmen yine Türkmen temsilcisinin alınmaması ve 65 kişilik Muhalefet Merkez Komitesine sadece 4 Türkmen delegeye yer verilmesine karşın yapılan sert tepkiler de sonuç vermedi. ABD'li Richardone ise: "Konuyu Ankara ile görüşürüz." ifadesini kullanmıştır. Benzer tutum aynen yine Barzani vetosuyla Eylül 2002'de Londra'daki toplantıda da tekrarlandı.

29 Ocak 2003'de Wesley Clark'ın Davos'ta yaptığı konuşmada; "ABD'nin Irak'a kuzeyden değil güneyden gireceğini ve Türkiye'nin devre dışı kalacağını" belirtmişti. Yani 01 Mart Tezkeresi TBMM'den geçmiş olsaydı bile durum değişmeyecekti.

ABD'nin 2003'te Irak'ı işgali öncesinde Ankara'da 07 ve 17 Mart 2003 tarihlerinde yapılan toplantılarda her iki Kürt partisinin (KDP-KYB) Kerkük'e girmeyeceklerine dair taahhütlerine rağmen imzalarının arkasında durmadılar.

2003'te Ankara'nın ABD'nin Irak'ı işgaliyle defacto olarak kabul edilen Güvenli Bölge, 2005'te onaylanan anayasaya göre hem hukuksal zemine kavuştu hem de Kerkük dahil ihtilaflı bölgeler adı altında federatif sistem içindeki 140. maddeyle  IKBY'ye bağlanması planlandı.

2011'de bir küresel güç projesi olarak ortaya çıkan IŞİD, önce Kuzey Suriye'nin tamamını daha sonra Irak topraklarının %40'ını kontrolü altına almıştır. Daha sonra ABD desteğiyle IŞİD'in Suriye'de işgal ettiği topraklar PKK uzantısı PYD-YPG'ye ve Irak da KDP güçlerine teslim edildi. Bu arada IŞİD bahanesiyle Kerkük de KYB peşmergeleri tarafından işgal edilmiştir.

Kerkük, Ekim 2017'de tekrar Merkezi Hükümetin kontrolü altına girmiştir. Ancak geçen süre içerisinde gerek ITC yapısındaki sorunlar ve son seçim sonuçlarının sorgulanmasını bu yazının amacına hizmet etmediğinden şu anda değinmeyeceğim. Öte yandan Kerkük'ün tekrar ihtilaflı bölgeler içinde IKBY'ye bağlanması yeni kurulacak hükümet sürecinde pazarlık konusudur. Ayrıca ABD'nin Kerkük'e dönük yeni senaryosu, sözde bir otonom plan kapsamında Irak-Suriye arasındaki sınırı ortadan kaldırmak, Kobani-Deyrizor-Erbil-Kerkük-Süleymaniye'yi de içine alarak Kürdistan Projesini gerçekleştirmektir.

Kerkük Türkmeneli coğrafyasının kalbidir. Tekrar oyuna gelmeyelim. Ankara'nın ve Türkmenlerin bu oyuna alet olmaması için hali hazırda faaliyet gösteren kuruluşların acilen yeniden yapılanmaya gitmeleri ve tüm kesimleri kapsayan, partiler üstü bir büyük Türkmen Meclisinin kurulması zaruret haline gelmiştir.

Yazarın Diğer Yazıları