Kerkük yine kana bulandı

Kadim bir Türk yurdu olan Kerkük, Osmanlı dağıldıktan sonra Irak Devleti'nin İngiliz mandası olarak kurulduğu 25 Nisan 1920 tarihinden günümüze kadar sürekli acılar ve entrikalarla karşı karşıya kalmıştır.

İngilizlerin liderliğindeki İhtilaf güçleri ve Irak'taki etnik unsurlar arasında paylaşım konusu olan Kerkük 1916 yılında Sykes-Picot ve 1920'de de San Remo Anlaşmalarında önemli bir madde olarak yer almıştır.

İngilizlerin 1923'de Lozan görüşmeleri sırasında bölgeden edindikleri izlenimler sonucunda Irak'ta kurulan gelmiş geçmiş hükümetlerde bir potansiyel unsur olabileceği endişeleriyle Irak Türkmenlerini önemsiz bir toplum ve az sayıda göstermeleri yönündeki tavsiyeleri günümüze kadar geçerliliğini korumaktadır. O dönemden günümüze kadar çeşitli zaman dilimleri içerisinde haksızlıklar ve katliamlara maruz kalan Türkmenler beka mücadelelerini ve var olma direnişlerini çok zor şartlar altında sürdürmektedirler.

1958' de askeri bir darbe sonucu devrilen kraliyet yönetimi yerine kurulan cumhuriyet döneminde yapılan anayasada sadece Araplar ile Kürtlerin Irak'ın ortak sahipleri olduklarının yer alması ve Türkmenlerden hiçbir şekilde bahsedilmemesi, göz ardı edilme ve asimile yöntemlerinin başlangıcını teşkil etmiştir.

1970'deki Özerk Bölge Beyannamesi'nde Kerkük'ün aidiyeti Bağdat Yönetimi ve Kürdistan Demokratik Partisi (KDP)  arasında sorun teşkil etse de her iki tarafın Türkmenlerin şehirde çoğunluk teşkil ettikleri konusundaki kanaatleri sonucunda aynen 1923' de Lozan'da olduğu gibi referanduma yanaşmadılar.

Daha sonra Saddam rejimi, 1975-2003 yılları arasında Kerkük'te hızlı bir Araplaştırma politikasını teşvik etmiştir. Nitekim, Türkmenler tarafından Onbinlikler olarak adlandırılan, güneyden getirilen her Arap ailesine 10 bin Dinar (30 bin Amerikan doları) verilmesi sonucunda Kerkük'teki demografik yapının değişimi başlamıştır.

2003 yılından sonra ise Amerika'nın Irak'ı işgalinin ardından Kürt partileri KYB ve KDP'nin planlanmış bir program dâhilinde illegal nüfus kaydırmalarıyla demografik denge yine Türkmenlerin aleyhine bozulmuştur. 2003' de 850 bin olan Kerkük'ün nüfusu kısa zaman içerisinde 1,5 milyona ulaşmıştır.

2003-2014 yılları arasında Kerkük'ün güvenliği Irak Merkezi Güvenlik Güçleri ile Peşmergeler tarafından ortaklaşa olarak kontrol altına alınsa da 2014' de DAEŞ bahanesiyle Kerkük ve İhtilaflı Bölgeler tamamen Kürt asayiş birimlerinin kontrolüne geçmiştir. Geçen 11 yıl içerisinde yüzlerce Türkmen katledildi, fidye karşılığı kaçırıldı ve işkencelere maruz kaldı. 2017 Eylül ayında Kerkük ve İhtilaflı Bölgelerin Irak Kürt Bölgesel Yönetimine (IKBY) bağlanması konusunda yapılan referandum sonucu Türkiye'nin kararlı duruşu, Irak ve İran'ın destekleri sonucu uygulanamadı. Bu sonuçtan cesaret alan Irak Yönetimi 2017 Ekim ayında Kerkük dâhil diğer ihtilaflı bölgelere girerek güvenlik kontrolünü tamamen ele geçirdi. Kerkük'ten çekilmek zorunda kalan Peşmerge, kente geri dönmek için çeşitli yollara başvursa da kentte yaşayan Türkmenler ve Arapların çabaları sonucunda şu ana kadar geri dönmeyi başaramamışlardır.  

Mübarek Ramazan ayının son haftasında iftar saatinde Kerkük'te Türkmenlerin yoğunlukta yaşadıkları ve alışveriş yaptıkları bölgelerdeki 7 ayrı noktada çöp kutularına yerleştirilen saatli bombalar aynı anda patlatılarak onlarca masum insanın hayatını kaybetmesine ve 50'ye yakın kişinin de yaralanmasına sebep oldu.

Bu menfur saldırının her ne kadar DAEŞ kalıntıları tarafından yapılmış olduğu ileri sürülse de DAEŞ bu olayı üstlenmemiştir. Gerek Suriye'de ve gerekse Irak'ta Türkiye'nin güvenliğini tehdit eden noktalara Türk Ordusu'nun Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarının ardından yapılan Pençe Operasyonu ile eş zamanlı olması düşündürücüdür.

Son patlamada yaralanan masum bir Türkmen çocuğu.

Öte yandan, KDP lideri Barzani'nin Kerkük'ün güvenliğinin ancak Bağdat'taki Merkezi Hükümet ve Peşmerge tarafından sağlanabileceğine dair açıklamasının ardından patlamaların meydana gelmesi de ayrı bir soru işareti taşımaktadır.

Hâlihazırda KDP yetkilileri Kerkük için işgal edilmiş topraklar ifadesini kullanmaktadırlar. Her ne kadar Kerkük'te Merkezi Hükümet güçleri olsa da Türkmenler çoğunlukta yaşadıkları bölgelerde ciddi bir güvenlik sorunu ile karşı karşıyadırlar. Kerkük'te güven ortamının sağlanabilmesi için Irak Meclisinin 2008' de almış olduğu karar mucibince Arap, Kürt ve Türkmenler tarafından her birinin %32 oranında eşit bir şekilde yönetilmelidir. Aksi takdirde güvenlik konusundaki boşluk Türkmen parti ve sivil toplum örgütlerine ait ve Türkmenlerden oluşan Irak Merkezi Hükümet Güçleri ile koordineli özel güvenlik şirketleri tarafından sağlanması ciddi bir şekilde soruna çözüm olabilir. 

Türkmen Şehitlerine rahmet ve Ankara tarafından tedavileri sağlanan yaralılara da acil şifalar diliyorum.

 

Yazarın Diğer Yazıları