Kerkük'ün aidiyet meselesi

Son günlerde Kerkük şehrinin aidiyeti konusu bir yandan Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'nin (IKBY) kendi bünyesinde, diğer yandan Irak'ın genelinde tartışılmaktadır.  Her ne kadar Irak Türkmen Cephesi "ITC" yetkililerinin Merkezi Hükümet üst düzey yetkilileri ile yapmış oldukları görüşmeler sonucunda Irak ordusunun kesinlikle Kerkük'ten ayrılmayacağını ve Peşmerge'nin şehre girmesine müsaade edilmeyeceği yönündeki açıklamalar yapılsa da, ateş olmayan yerden duman çıkmaz.

Irak hükümetinin kurulduğu 1922 yılından günümüze kadar bir Türkmen şehri olan Kerkük, jeo-ekonomik özelliklerinden dolayı her dönemde büyük devletlerin ve Irak'ta yaşayan etnik unsurların odak noktası olmuştur. Kerkük şehri sürekli olarak nüfus kaydırmalarıyla demografik değişim çalışmalarına maruz kalmıştır. Bu şehrin aidiyet meselesi üzerindeki ilk tartışma, Bağdat yönetimi ile Barzani'nin Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) arasındaki 11 Mart 1970 tarihinde Özerk Bölge Beyannamesi görüşmelerinde yaşanmıştır. Beyannamenin imzalanmamasının nedeni KDP'nin Kerkük'ün özerk Kürt bölgesine dâhil edilmesini istemesinden kaynaklanmıştır. Bu süreçte referandum da gündeme gelmiş, ancak Türkmenlerin mutlak çoğunluğa sahip olmaları nedeniyle, 1923 yılında Lozan da olduğu gibi, iki taraf da referanduma yanaşmadılar. Saddam rejimi 1975-2003 yılları arasında Irak'ın ortası ve güneyinde yaşayan Araplara 10 Bin Dinar (yaklaşık 30 Bin Dolar) yardım yapılarak sistematik bir Araplaştırma politikası ile Kerkük'e yerleşmelerini teşvik etmiştir. Saddam sonrası, 2003 de aynı politikayı izleyen iki Kürt partisi IKBY ve KDP, 17 Mart 2003 de Ankara Devlet Konuk Evinde Kerkük'e girmeyeceklerine dair attıkları imzaların arkasında durmadılar. 2003 yılı öncesi 850 Bin olan Kerkük nüfusu geçen zaman içerisinde 1,5 Milyona ulaşmıştır.

Bilindiği gibi Irak'ta 2005 de onaylanan yeni anayasaya göre IKBY hem hukuksal zemine hem de Kerkük dâhil Türkmeneli Bölgesinin ihtilaflı bölgeler adı altında İKBY'ye bağlanması yönündeki çalışmalar sonucunda güvenlik peşmergelerin kontrolüne bırakıldı. 2011 de küresel bir güç projesi olarak ortaya çıkan DAEŞ, önce Kuzey Suriye'yi işgal etti ve 2014'te Irak ordusu her hangi bir mukavemet göstermeden silah ve mühimmatını bırakarak Musul ve Telafer'i DAEŞ'e, Kerkük'ü ise peşmergelere teslim etti. 25 Eylül 2017 tarihinde Kerkük başta olmak üzere ihtilaflı bölgelerin İKBY'ye bağlanması konusunda yapılan bağımsızlık referandumu; ABD'nin zamanlamayı uygun görmemesi ve Türkiye'nin kararlı duruşunu Irak ve İran'ın da desteklemesi sonucunda uygulanamadı. Bu sonuçtan cesaret alan Irak Ordusu, 2017 Ekim ayında Kerkük ve diğer ihtilaflı bölgelere girerek güvenlik kontrolünü tamamen ele geçirdiler ve Kürt Peşmergeler bölgeden çekildiler. Bu tarihten sonra KDP Kerkük için işgal edilmiş topraklar ifadesini kullanmaktadır.

Bu arada KDP ile KYB aralarında sorunları gidermek amacıyla yapılan toplantının ana gündemi ise Kerkük'te nasıl ve ne şekilde hâkimiyet sağlayabilecekleri olmuştur. Arap kaynaklı medyada çıkan haberlere göre, ABD'nin Suriye'den asker çekme senaryosu yanında Washington, petrol zengini Kerkük'ün yeniden Kürt gruplarının hâkimiyetine geçme çabalarını desteklediği ileri sürülmektedir.

ABD Irak Büyükelçisi Douglas Siliman Elçilik binasında Kerkük temsilcileriyle yaptığı toplantıda peşmergelerin Irak askeri kuvvetleri ile ortak devriye görevi görmeleri,  ateşten çıkan duman değil midir? Türkmenlere gelince, Türkmeneli bölgesi ekonomi olmak üzere siyasi, sosyal, eğitim ve güvenlik açılarından ciddi sorunlarla karşı karşıyadır.  DAEŞ tahribatı özellikle Telafer'de devam etmektedir. Mülteci Türkmenlerin Telafer'e geri dönüşleri tamamıyla gerçekleşmemiştir. Bölgeden göç edenlerin sayıları ise artmaktadır. Siyasi ortamın dağınıklığı, stratejik hedeflerin belirsizliği, güncel olayların öne çıkması toplumu güvensizliğe sevk etmiştir. Siyasetçiler arasında mezhepsel tartışmaların milli çizgide olanlara sıçraması kaygı vericidir.

Günümüzde 2003 öncesi durum hakkında yeterli bilgileri olmayanların kısır politikadan ucuz kahramanlık yaptıkları görülmektedir. O dönemde Barzani'nin sürekli vetosuyla karşılaşmasına rağmen ITC siyasi denklemde yer alabilmiştir. Arzu edilen sonuçların alınamamasında 1 Mart 2003 tezkerenin TBMM'den geçmemesi ve o zamanki ABD Başkanı Bush'un özel temsilcisi Halil Zilmayzade'nin önerisinin cevapsız kalması etkili olmuştur.

Kerkük'te Türkmen Meclisi kurulmasıyla ilgili 2015 yılında hiç kimseden yardım almadan İstanbul'da Türkmen siyasetçilerden oluşan 85 kişinin katılımıyla bir Çalıştay düzenlenmiştir. Benzer bir toplantının Kerkük'te yapılarak biz Türkmenler sorunların çözümü ve aidiyet hakkımızın var olduğunu hep birlikte gösterelim.

 

Yazarın Diğer Yazıları