Kibir, kâr ve çöküş!

Kibir, kâr ve çöküş!

Yaklaşık 15 yıldır bankacılık sektörünü izliyorum.

Neredeyse sektördeki tüm bankaların bilançosundan tutun da, personel politikalarına kadar her türlü faaliyetini izliyorum.

Türkiye''de bankacılık sektörü yabancı sermayenin girişi ile daha da büyüdü. Çarpan değerleri öyle yükseldi ki, 1 milyar dolarlık banka 3 milyar dolara satıldı.

Çünkü 2 bin yılından sonra Türkiye''ye sermaye akını olmuş ve adeta gökten para yağmıştı.

Türkiye''de bankacılık sektörü işte bu gökten yağan paradan nasibini almış ve kredi musluğunu sonuna kadar açmıştı. Sokak başında herkese bol keseden dağıtılan kredi kartları, bol konut ve araç kredileri dahası ihtiyaç kredileri sektörün büyük kâr elde etmesine neden oldu.

Türkiye''de kimin evine istemediği halde kredi kartı gelmedi ki?

Hem de öyle böyle limitlerle değil. Sokak başında insanlara ihtiyaç kredisi verildi. İhtiyacı olmayana bile verildi.

Tabii ki bankaların da kârları patladı.

Bankalar hızla şubeleşti. Mesela İstanbul''da 1 kilometrelik bir caddede aynı banka 3 şube açtı.

Hepsi kâr etti. Çünkü pazar büyük ve dahası para bolluğu vardı.

Bu bazı banka yöneticilerinin büyük kibirlenmelerine neden oldu.

Öyle ki, kendi kibirlerinde kendilerini ulaşılmaz olarak gören CEO ve genel müdür yardımcıları oldu.

2014''ten sonra ABD Merkez Bankası parasal genişlemeyi bitirdi.

İşte bankacılık sektöründeki kibirli yöneticiler de gerçeklerle karşı karşıya bu tarihten sonra kaldı.

Bir yandan parasal genişleme nedeniyle Türkiye''yi terk eden yabancı sermaye bir yandan da AKP''nin beceriksiz ekonomi politikaları bankaların o parlak dönemini geride bıraktı.

Bu tarihten sonra bankacılık sektöründe haksız kazançlar arttı. Kural dışı masraflar ve komisyonlar vatandaşın canından bezmesine neden oldu.

BDDK kısmen de olsa bunlara engel olmaya başladı. Bankalar artık kafasına göre para alamıyor. En azından şimdilik.

Kepenk kapatan banka!

Türkiye''nin en büyük bankalarından biri tam 48 saat çalışmadı.

Türkiye ve Türk bankacılık sektörü dünyaya rezil oldu.

Ülkem ve en iyi dijital banka ödülü alan kurum adına utanç verici bir durum.

Bankasını, ülkesini ve tüm sektörü zor durumda bırakan bankanın yöneticileri ne yaptı?

Mesela yıllardır CEO koltuğunda oturan kişi? Tek bir kelime etmedi.

Dijitalden sorumlu genel müdür yardımcısı tüydü adeta, yine teknikten sorumlu genel müdür yardımcısı ortalıkta yoktu. Kurumsal iletişim zaten iflas etti.

Peki bu insanlar neden 48 saat boyunca kamuoyu önüne çıkıp da iki kelime etmediler?

Yanıtı çok basit!

Şeytanın en çok sevdiği günahı işlediler...

Yani kibir!

Evet son yıllarda her şeyin bilançodaki kâr rakamı olduğunu düşünen ve parlak bilançolardan dolayı egosu tavana vuran bu yöneticiler maalesef kibirlerinde boğuldular.

Peki bu bankanın ana hissedarı ne yaptı?

O da sustu!

Bu olay normal şartlarda bir Avrupa ülkesinde veya Asya''da olsaydı ne olurdu biliyor musunuz?

Öncelikle o genel müdür istifa ederdi. İstifa etmese bile ana hissedar ona hemen görevden alır ve hakkında bankasının itibarını zedelediği için tazminat davası açardı.

Sudan sebeplerle bankanın itibarını sarstığı gerekçesiyle hemen mahkemeye koşan ana hissedar olan holding, kafasını kuma gömüp, 48 saat boyunca kepenk kapattıran yöneticileri hakkında neden sesiz?

Bundan sonra ne olacak size söyleyeyim: Bunun faturası şubedeki çalışan personele çıkacak. Onların daha çok çalışması istenecek. Onlardan, korkup kaçan müşteriyi ikna etmeleri istenecek.

Üst yönetim ne yapacak?

Bence 6 aylık bilançoda ne kadar prim alacağını hesaplayacak.

Çünkü burası Türkiye!

Murathan Mungan''ın bir sözü var: Bu memlekette her şey olursun ama rezil olmazsın!

Bankanın genel müdürü, genel müdür yardımcıları başta olmak üzere tüm üst yönetimine başarılarının devamını diliyorum(!)

Yazarın Diğer Yazıları