Kıbrıs Türk Devleti

Annan Planını götürdüklerine bakmaksızın, getirdiklerinin büyük bir kısmının AB normlarına göre kısa zamanda geçersiz addedilebileceğini düşünmeyenler, yeniden, Annan Planının gündeme getirdiği “Kıbrıs Türk Devleti” formülüne dört elle sarılmaya başlamışlardır.
Bunlar, Annan Planındaki “devletlerin” vilâyet anlamına geldiğini, Plana  “evet”  der ve dedirtirken de İngilizce  “state” kelimesinin kasten  “vilâyet”  yerine  “devlet”  olarak tercüme edildiğini bal gibi bilmekteydiler. KKTC’den, egemenlikten vazgeçilip, Rum tarafının istediği gibi  “tek egemenlik içinde tek devletin vatandaşları”  olarak  yaşanabileceğine inandıkları için, ABD ve Garantör İngiltere’nin de istemi üzerine,  “Kıbrıs Türk Devletini” halkımıza “KKTCnin devamı” olarak yutturmaktan çekinmemişlerdi.
Annan Planının kendisi  “ret edildiğim takdirde beni unutunuz; hiçbir hükmüm kalmamıştır”  maddesini de içermekteydi. Planın ve referandum usulünün hukuken geçersiz olduğu tartışılır haldeydi. Halka evet dedirtmek için tevessül edilen en büyük yalan “devletiniz devam edecektir” yalanıydı. Annan Planındaki  “devlet” in Rum çoğunluk idaresine tabi bir vilâyet olduğu ve bu vilâyetin içine seksen bine yakın Rum’un geleceği, bunlara -AB normlarına göre- istesek de istemesek de siyasi haklar tanınacağı gizlenmişti. Rum-Yunan ikilisi  “plan ölmüştür, yeniden masaya gelemez”  diyordu. Cumhurbaşkanı Sezer de Planının geçersiz olduğunu açıklamıştı.
Bütün bunlara rağmen bazılarında bir korku ve endişe vardır:  “Annan Planı yoktur dersek, planda Türk tarafına verilmiş olan haklardan da vazgeçilmiş addedileceğiz. Bu nedenle bu plan bir baz veya referans olarak masada bulunmalıdır” . Bu düşüncede olanlar bu planın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni  “Türk Devleti” adı altında vilâyete çevirdiğini, egemenliğimizi alıp götürdüğünü, Garantileri sıfırladığını, bizi  Rum’un istediği gibi tek egemenlik, tek vatandaşlık, tek halkın içinde özel haklar verilmiş bir azınlık olarak algıladığını hesaba katmıyorlar. Bu Annan Planından ümit beklemiş ve aldatılmış kişiler görüşmelerin  “gerçekler” üzerinden  başlaması gereğini duymuyorlar çünkü kendilerine ve devletlerine inanmıyorlar Rum’u tanımıyorlar. Bu nedenle  “evet”  deyip halkımıza da  “evet”  dedirttikleri Annan Planı zamanında işledikleri hatayı, bu kez, daha da vahim bir şekilde tekrarlamaktadırlar.
Bu hatalı yaklaşımı ABD, Garantör İngiltere de desteklemektedir, Neden? Çünkü bunlar zaten Annan Planına  “evet”  demiş olan Türk tarafının bundan böyle  “ayrı egemenlik, ayrı devlet”  konularını gündeme getirmemelerini istemektedirler. Weston’un bu yöndeki yorumunu, Bryza’nın  “Türk tarafı mükellefiyetini yerine getirsin (yani Rum idaresini meşru hükümet olarak tanısın, gümrüklerini Rumlara açsın) ve önerilerini Rumların kabul edebilecekleri şekle soksun”  beyanatı unutulmamalıdır! Bunlara göre Rumların Annan Planına evet demeleri için bu planda lehlerine değişiklikler yapılmalıdır! Rum liderliği  “kırmızı çizgisini” açıklamıştır. Annan Planını veya benzeri yeni bir planı bu çizgiye indirecek yürek Annan Planı aşıklarında var mı? Sanmıyorum! Bu nedenledir ki halkımıza ve millete  “Annan Planında da DEVLET vardı”  diyorlar ve İslâm konferansında (Annan Planında olduğu şekliyle kabul ettirilmiş olan) Kıbrıs Türk Devleti deyimini de, ilerideki bir anlaşmada (ayrı egemenlikte ısrar etmeksizin, kendi kaderimizi tayin etme hakkımızı vurgulamaksızın, iki eşit egemen halktan biri olduğumuz üzerine durmaksızın) kabul etmeyi büyük bir başarı olarak takdim etmekte, yani kısacası  Rum’un (ve ABD ile İngiltere’nin istedikleri gibi) TEK egemenlik, TEK halk formülü içinde bizi harcama politikasına devam etmektedirler.
Bu sinsi gelişmeler karşısında millet olarak uyanık olmalıyız.  “Kıbrıs Türk Devleti”  eğer Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne eş değerde egemen bir kuruluşun adı olacaksa niye Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden bahsedilmiyor ve isim değişikliğine gidiliyor? Eğer bir taktik olarak isim değişikliği şart olmuşsa bu isim altındaki kuruluşun da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti gibi egemen bir devlet olduğu niye vurgulanmıyor?
Cumhurbaşkanı Sayın Gül’ün, Meclis Başkanı Sayın Toptan’ın   “Kıbrıs’taki gerçekler”  diyerek vurguladıkları iki ayrı egemen ve eşit halk, iki demokrasi, iki din ve devlet formülünden ayrılmak isteyenler bilsinler ki bu davranışları Kıbrıs’tan vazgeçmek için tevessül edecekleri en çirkin oyun olacaktır ve Türk Ulusu bu çirkin oyuna asla gelmeyecektir.

Yazarın Diğer Yazıları