Kılıçdaroğlu grup toplantısında konuştu

Kılıçdaroğlu grup toplantısında konuştu
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaorğlu, partisinin grup toplantısında gündeme dair açıklamalar yaptı. Kılıçdaroğlu, İstanbul Şehir Üniversitesi'nin faaliyetlerinin intikam nedeniyle durdurulduğunu belirtirken, barolar ile ilgili düzenleme nedeniyle iktidara sert tepki gösterdi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu grup toplantısında açıklamalar yaptı. Kılıçdaroğlu, Resmi Gazete'de yayımlanan kararla faaliyetleri durdurulan İstanbul Şehir Üniversitesi için "İntikam almak için üniversiteyi kapattılar. Kimden? Sayın Ahmet Davutoğlu’ndan. Devlet kin ve öfkeyle yönetilmez." dedi.

CHP lideri, gündemdeki yerini koruyan barolarla ile ilgili olarak ise iktidarı sert sözlerle hedef aldı.

Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satır başları şöyle:

Zor bir dönemden geçtiğimizin hepimizin malumu.. Bu dönem kavga değil kucaklaşma dönemidir. Bir anlamda siyaset dilinin tüm toplamı kucaklayan bir yapıya bürünmesi hepimizin dileği. Parlamentonun önemli bir partisi ve demokrasi için bedel ödeyen bir parti olarak sorunları dile getirmek bizim görevimiz.

"ŞEHİR ÜNİVERSİTESİ İNTİKAM İÇİN KAPATILDI"

Üniversitelerimizi korumak, var olan sorunları çözmek, parlamentonun ve toplumun ortak görevidir. İstanbul Şehir Üniversitesi kapatıldı. Neden? İntikam almak için üniversiteyi kapattılar. Kimden? Sayın Ahmet Davutoğlu’ndan. Devlet kin ve öfkeyle yönetilmez. Devlette hak, hukuk, adalet, bilgi, deneyim olması gerek.

Kapatan kararı Erdoğan Resmi Gazete’den yayınladı. Devlet, kinle, öfkeyle yönetilmez. Devlette, adalet, hukuk olması lazım. Siz bu benim rakibim, benim partimden ayrıldı, üniversitenin kurucusuydu dediniz. Bu zamana kadar bu üniversiteye bir çok yardımlar yaptınız, biz buna ses çıkarmadık. Şeihr Üniversitesi kapatıldı ama gün gelir, devran döner, bu üniversite yeniden açılır.

"Z KUŞAĞI BASKICI YÖNETİM İSTEMİYOR"

Geçen hafta en çok tartışılan konulardan biri kuşağıydı. Üniversite sınavına giren gençler… Turist gelecek, otellerin dolması lazım deyip sınava erkene alalım, aileleriyle tatile çıkıp 5 yıldızlı otellerde tatil yapsınlar dediler. Sayın Erdoğan bu gençleri nasıl kandırıp oy alırım diye program yaptı ama bence o da pişman oldu.

Çıktı, bunlar bir sürü laf etti ama onlar gerekli dersi verdiler. Sen Z kuşağından ya da Y kuşağından oy almak istiyorsan onların ne istediğini bileceksin. O kuşaktan oy alacaksan gençler asla baskıcı yönetim istemiyorlar, bunu yapabilecek misin? Gençler ‘Biz dayatmayı kabul etmiyoruz’ diyorlar. Önce sınav tarihini öne alarak dayatmayı gösterdin.

"GENÇLER İŞ İSTİYORLAR"

Gençler ‘Seçilme tercihlerime karışma. Tercihlerimde özgür olmalıyım’ diyorlar. ‘Beni tornadan geçirmeye, tek tipleşmeye girişme’ diyor. Gençler ‘Eğitimde dünyayı yakalayacaksın. Beni dar bir alanla eğitime hapsetme. Sorgulama hakkımı elimden alma, beni kobay olarak kullanma’ diyor.

18 yılda 15 kez eğitim politikası değişti. Bu gençler seni samimi bulur mu? Hayatın her alanını sorguluyorlar. Gençler adalet, fırsat eşitliği istiyorlar.

Gençler, kim olursa olsun herkesten saygı görmek istiyorlar. İster siyasetçi, ister mahalle bakkalı, ister sade bir vatandaş…

Davranışlarına saygı görmek istiyorlar. Gençler hata yapabilir. Saygı içinde yapılan hatayı hoşgörü gösterin diyorlar. Gençler, adamını bulanı değil işini iyi yapanın kazandığı bir sistem istiyorlar. KPSS’yi kazanan biri adamını bulamadığı için iş alamıyor. Gençler iş istiyorlar. ‘Bize iş alanı yaratmıyorsun, Anayasa’yı ihlal ediyorsun’ diyorlar.

"Z KUŞAĞI UFKU GENİŞ BİR KUŞAKTIR" 

Bu kuşağı yakalamak gerekir. Teknolojiyi en iyi onlar kullanıyorlar. Bilgileri, birikimleri, dünyayı sorgulamaları daha ön yargısız. Herkese, her olaya daha objektif bakıyorlar. Sen gençlere öyle bakabildin mi? Z kuşağından oy istiyorsan dürüst olacaksın. Z kuşağı sınava girdi. Yarın inşallah kazanacaklar. Onlar annelerinin olmadığı yerde üniversite kazanırlarsa yurt sorunu karşılarında olacak. Gençler umudumuz ve geleceğimiz.

ESKİ BİR MİLLETVEKİLİNİN KIZI ÖZEL KALEM YAPILDI, SOYLU ŞİKAYETE RAĞMEN SORUŞTURMA AÇTIRMADI

Bu ülkenin geleceği gençlere emanet edilmiştir. Daha yeteneksizler torpille işe başlarken, daha iyi iş için yurt dışını gösteren iktidardan hesap sormayacaklar mı?

Kütahya’dan bir örnek vereyim. Eski bir Kütahya milletvekilinin bir kızı var. Bu kıza hiçbir sınava girmeden memur olarak işe alıyorlar ve özel kalem yapıyorlar. Bu kız Kütahya’da değil, Ankara’da oturuyor. Tam 143 gün Ankara’da oturdu, yurt dışına çıktı, rapor gönderdi ve maaşını tıkır tıkır aldı.

Sanki Kütahya’da adam kalmadı Ankara’dan adam alalım dediler. Olay şikayet ediliyor. Ayrıntıların hepsi var. Hiçbir tahkikat yapılmıyor. Soruşturma açılmasını istemeyen Süleyman Soylu.

Sonra, Ankara’ya TOKİ’ye uzman olarak atıyorlar. Ben sınava giren 2,5 milyon genç kardeşime soruyorum: Kanada’ya gönderdiniz gencecik çocuğu oraya hizmet ediyor. Hiçbir geçerliği olmayan rapor gönderen kişiyi TOKİ’ye gönderiyorsunuz.

Bunlara gençler oy verir mi? Bu gençler size oy vermez. Saray’dakilerin iktidarına son verecekler de bu gençler olacak.

"YÖK DENİLEN DARBE KURUMUNU KALDIRACAĞIZ"

6 üniversiteye rektör atandı. 4’ünün yayınlanmış bir tane makalesi yok.Hani liyakat vardı? Nerede liyakat? O, kıskançlığından makale yazanları cezalandıracak. Böyle bir anlayışla üniversite bilgi üretebilir mi?

Türkiye adına üzülüyorum. Üniversiteler bilgi üretemez noktaya geldi. Vatandaş diyebilir bilgi üretse ne olur üretmese ne olur diye. Bir üniversite bilgi üretirse sanayici katma değeri yüksek ürün üretir. Bilgi üreten insanı kapının önüne koymazsak yapabiliriz.

Türkiye, bilgi üretiminde 18 yılda Suudi Arabistan, İran, ve Yunanistan’ın gerisine düştü. Saray’da oturan bu memleketi nereye getirdiğini biliyor mu? Y kuşağına ve Z kuşağına sesleniyorum. Size söz veriyorum, YÖK denen darbe kurumunu kaldıracağız. Üniversitelerin bilimsel ve yönetsel özerkliği olacak. Üniversitelerin mali özerkliği olacak. Üniversite tam anlamıyla bilgi üreten kurum olacak.

Gençler tarım alanlarından çekiliyorlar. Çünkü gençler kimin hangi imkanlara kavuştuğunu biliyor. Kırsaldaki geliri bırakıp büyük kentlerde yaşamayı daha uygun buluyorlar. Bunun için gençlerin çalışabileceği bir tarım politikasına ihtiyaç var.

Gençler tarımda da daha nitelikli ürünler yetiştirsinler. Oraya da sinemayı, tiyatroyu, sanatçıları gönderelim. Kent kültürüyle kırsal kültür arasındaki derin yarayı kapatmamız lazım. Mayıs ve haziran ayında ciddi bir don yaşandı. Pek çok üründe ciddi sorunlar oldu. Biz ne yaptık? 58 milletvekili arkadaşımızı gönderdik.

"TARSİM ÖLÜ DOĞMUŞ VAZİYETTE"

Gidin, çiftçilerle konuşun, zararı nedir diye konuşun dedik. Ziraat odalarıyla konuşun dedik. Bu arkadaşlar raporlarını sundular. Özellikle narenciye üretiminde zarın yüzde 50 ile yüzde 90 arasında olduğu söyleniyor. Ege Bölgesi’de ceviz, haşhaş ve kekik üretiminde yüzde 30 düşüş var. Üreticinin zararı nasıl karşılanacak?

Buradan bütün çiftçilere sesleniyorum. Bir siyasal iktidar ben çiftçime destek veriyorum diyorsa bunun yolu var. Cumhurbaşkanlığı’nın acil sistem ödeneği var. Karşılamıyorsa çiftçisini sevmiyor demektir. Tarsim ölü doğmuş vaziyette. Türkiye genelinde 197 milyon dekar ekiliyor, 171 milyon dekar ekili alan Tarsim kapsamının dışında.

Tarism’i yeniden oluşturmak lazım. Çiftçinin sigorta priminin en az yüzde 80’nini hiçbir koşul aramadan devletin ödemesi lazım.

BARO DÜZENLEMESİNE ÇOK SERT TEPKİ

Adaletin en önemli ayaklarından biri avukatlar… Dünyanın bütün ülkelerinde, hangi rejimden olursa olsun, avukatlar hakimler ve savcılar önemlidir. Barolarla ilgili bir kanun teklifi geldi. Baroların parçalanmasına itiraz ediyorlar. Baro başkanları yürüyüş yaptılar.

Ankara’da baro başkanları yerde arkada polis duvarı var. Polisin burada günahı yok. Polise burayı tut diyorlar, tutuyorlar. Bu fotoğrafı gören Türkiye’de demokrasinin olmadığı algısına kavuşur. Devletin bunu yapmaması lazım.

Avukatlar geldiler, bırakmıyorsunuz. Mansur Bey çadır gönderdi, çadırı kuramazsınız dediler. Su vermediler, sonra görüşüldü, su verdiler. Sandalye, yemek vermediler. Bunlar düşman mı? Devleti intikam alma duygusuyla yönettiğinizde bu tablo ortaya çıkar.

Dünyanın hiçbir ülkesinde baro başkanlarına böyle davranılmaz. Baro başkanlarını ayırıyorlar. İktidara muhalif olan barolar, etnik kimliklere göre barolar… Baroların bu şekilde bölünmesi bu vatana ihanettir. Sayın Bahçeli’ye sesleniyorum. Yarın inanç ve etnik kimliğe göre bölünen baroları nasıl savunacaksın?

Baroları niye bölüyorsunuz? Bir ilde iki tane vali olmaz. Bir ülkede iki tane Maliye Bakanı olmaz. Siz adamına göre, siyasetine göre baro kuruyorsunuz. Bu, ülkeyi parçalama yönünde atılmış bir adımdır. Barolar dernek değildir. Avukatların ayrı dernekleri vardır.

Eğer ülkede beka sorunu çıkacaksa bu tür adımlarla çıkacaktır. Geçen ‘Hangi maddesine karşı çıkıyorsunuz. Ortada bir teklif yok’ demişti sayın bakan. Ben de dedim ki sen parlamentodan güven oyu alan biri değilsin. Saray’ın ben barolarla ilgili düzenleme yapacağım diye sana sormaya ihtiyacı yok ki. Sen Saray’ın memurusun. Yasaya göre sana bakan dediğimize bakma, sen eski bakan değilsin. Rejimin nasıl değiştiğinin farkında değilsin.

DANIŞTAY'A TEPKİ

Tüm arkadaşlarıma sesleniyorum: Her bir arkadaşımın komisyonda görevi vardır. Bu ucube, ülkeyi bölmeye amaçlayan bu teklife hep beraber karşı çıkacağız. Pandemi nedeniyle belediyeler yardım kampanyası açtılar. Banka hesapları verildi. İşsiz kalanlara geliri olmayanlara yardım yapacakları. İçişleri Bakanlığı genelge çıkardı, benim haberim olamadan yardım yapamazsınız dediler. Danıştay 10. Dairesi yürütmeyi durdurmayı reddetti.

Reddeden hakimlere şunu sormak isterim. Belediye kanunu ile ilgili bir kitabı çıkarın ve diyin ki şu hoca belediyelerin bağış toplamasını yasaklamıştır. Belediyelerin kendi gelirleri var. Danıştay’ın bu kararına göre, Belediyelerin karlarını alması için de bakanlığa sormaya lazım.

Emin olun, bu düşüncenin altına imza atanların hiç birinin hakimliğin yoktur. Yazıklar olsun size. Saray’ın köleliğini yapan hakimlik yapamaz. Bunların hesabı elbet sorulacak. Hukukun üstünlüğü diye bir kavram var.

"BELEDİYE BAŞKANLARIMIZ TARİH YAZMAYA DEVAM EDECEK"

Ne kararı alırlarsa alsınlar bütün belediye başkanlarımızı, bütün baskılara rağmen tarih yazmaya devam edecekler. 29 Haziran itibariyle 6 milyon 211 bin aileye ayni yardım yapmışız. 21 bin 147 belediye iş yerinin kirası ertelenmiş. 156 bin 940 kişiye evde bakım hizmeti veriliyor. 9 bin 114 sağlık çalışanına konaklama imkanı sağlanmış. Bunları bizim belediyeler yapıyor.

Çocuklar sınava giriyor. Belediye başkanlarına dedik ki orada araba, su, kalemtraş, maske bulundurun dedik. Belki bir ihtiyaçları olur. Bunu yaptılar. Ama Burdur’da polis oradaki belediye çalışanlarını karakola götürüp neden bunu yaptınız diye sordular. Bunlar CHP’li belediye değil ancak Saray yapar dediler.

MURAT AĞIREL'E MESAJ

3 Gazeteci serbest bırakıldı ama 3 gazeteci hala cezaevinde. Murat Ağırel, Barış Pehlivan ve Hülya Kılınç. CHP grubu olarak hepsine selam ve saygılarımı iletiyorum. Bunlar onurlu gazetecilerdir. Bunlar kimsenin önünde eğilmezler. Murat Ağırel yolsuzlukları yazdığı için şimdi hapiste. Şimdi yolsuzluk yapanların hepsi Ağırel’e dava açıyorlar. Murat kardeşim hiç üzülme, bu insanların adaleti var. Seni destekleyeceklerdir. Hepimiz destekleyeceğiz.

ÜLKÜCÜLERE SESLENDİ

Çorlu’daki tren kazasından sonra Meclis’te bir araştırma komisyonu kuralım kazaların nedenlerini araştıralım dedik, uygun görmediler. Özellikle Trakya’daki ülkücü kardeşlerime sesleniyorum. Adaletten yanaysanız şu soruyu sormalısınız; çocuklarımız ölüyorsa neden sadece CHP ve İYİ Parti savunuyor, neden bizin partimiz de sesini çıkarmıyor?

Ne zamandan beri suçlular tanık olamayı başladı bu ülkede? Darbe dönemlerinin en büyük özelliği emeği ile çalışanların demokratik ortamda aldıkları hakların geri alınmasıdır. 12 Mart ve 12 Eylül bunun en tipik örneğidir.

Şimdi de işçilerin kıdem tazminatlarını elinden alalım diyorlar. Tipik bir darbe dönemi anlayışı. Bugün mecliste önemli bir kanun teklifi görüşülüyor. Madenciler yerin binlerce metre altında çalışıyorlar. Çok kişi maden kazalarında hayatlarını kaybettiler. Onlara maden şehitleri dedik. Bir süre sonra onlar unutuldu. Parlemantoda bunlar maden şehitleri sayılsın dedik, kabul edildi.

Dönemin Başbakanı Binali Yıldırım, Zonguldak’ta yaptığı konuşmada Zonguldak’ta hayatını kaybedenleri şehit sayıyoruz dedi. Ama torba kanunda sadece bir dönemde hayatını kaybedenlere şehitlik hakkı verildi. Bundan daha büyük bir haksızlık olur mu?

15 Temmuz şehit ve gazileri için toplanan paralar nerede? Niye vermiyorsunuz? Şehit ve gazi yakınları burada? 15 Temmuz şehit ve gazilerinin hakkınız savunuyorum beylerden tık yok. Beşiktaş’taki saldırıda şehit olan polisler için toplanan 52 milyon nerede? Ben bu soruyu hakkı olana hakkının teslim edilmediği için soruyorum.

NEREDE BU TANK?

Erdoğan Kaddafi’den 250 bin dolar aldı. Türkiye’de şehit ve gazilerin yakınları için aldı. Bu haber Sabah gazetesinde yapıldı. Sabah gazetesi Erdoğan’a sen bu parayı şehit ve gaziler derneklerine bağışlayacaktın nerede diye sordu mu? Nereye götürdün 250 bin doları? 

Sanatçılara yardım yapılsın diye kültür fonu kuruldu, kaç para var burada kimse bilmiyor. Pandemi nedeniyle neden bu sanatçılara yardım yapmıyorsunuz? Bir siyasetçi vatandaşın her kuruşunun hesabını verendir.

Sakarya’daki Tank palet fabrikası Katar ordusuna Ethem Sancak’a peşkeş çekildi. Katarlılar gelip 50 milyon dolar yatırım yapacak dediler. Nerede bu yatırım? Tank palet fabrikası Milli Savunma Bakanlığı’nın bütçesinin soyulması düzenine dönüştü. Tamamen çıkar ilişkileri. 

Savunma Sanayi başkanı 9 Kasım 2018’de tweet attı: İlk Altay tankı 18 ay sonra Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na teslim edilecek, hayırlı olsun. Nerede bu tank? Sormak istiyorum: Dünyada kendi ülkesinin milli silah fabrikasını başka ülkeye peşkeş çekene ne denir? Vatan haini denir. Ortada ne tank, ne palet ne motor var.

"BU MİLLET SİZE İLK SEÇİMDE GÖSTERECEK"

Ethem Sancak’ın, Talip Öztürk’ün bu konuda hiçbir deneyimi yok. Nasıl tank yapacak? Devletin bütün imkanlarını sağlayarak. Sonra ben yerliyim, milliyim diyorlar. Senin yerliliğin de milliliğin de batsın .

Milli araba yapacağız dediler. Sonra araba prototipi için 40 milyon euro ödediler. Nerede prototip? Depoda bekliyor. 40 milyon euroyu vatandaşın boğazından kesip ödedin. Serik’teki 500 bin liralık rüşveti kim aldı? Herkes dut yemiş bülbül gibi çünkü hepsi ortak. Türkiye Cumhuriyeti yönetilmiyor, soyuluyor. Biz bize yeteriz diye kampanya açtılar. Parayı garibandan alıp biz bize yeteriz diyorlar. Bu millet size ilk seçimde gösterecek.

 

 

Partimizin TBMM Grup Toplantısı

Kemal Kılıçdaroğlu paylaştı: 30 Haziran 2020 Salı