'Kılıçdaroğlu olsam gider, Akşener olsam gitmezdim'

İstiklal Savaşı'nın ilk adımını dünya durdukça yaşatacağız. Pek çok ekran ve yazılı medyaya malzeme olmayı da sürdürecek.

Bunca yazar ve konuşmacı arasında en aklıma yatan lafları Ruşen Gültekin'in ağzından dinledim:

"Eğer ben Kemal Kılıçdaroğlu olsam Samsun'a giderdim. Çünkü ben bu ülkenin kurucu partisinin lideriyim. Orada bulunmak zorundayım. Ancak Meral Akşener'in pozisyonunda olsam kesinlikle Samsun'da bulunmazdım. Çünkü yapılan saldırılar ağır hakaretler meydanda."

Eski Yargıtay Cumhuriyet savcılarından Gültekin sırf bu kadarla kalmadı. "Erdoğan, ne yapıp edip İYİ Parti Liderini 82 milyonluk olaya götürmeliydi" şeklinde bir görüş daha ilave etti.

Unutmayın

Uzun sayılmayacak zaman dilimi içerisinde geriye dönüşleri de mutlaka yapmalıyız. Eski savcının hatırlattığı gibi Akşener'i bitirmeye çalışanları asla unutmamalıyız.

Kaldı ki politik hayatımızın artık önemli figürü İYİ Parti Genel Başkanı'dır. Sanki "Dik dur eğilme, millet seninle" lafı onun için icat edilmiş. Buna meşhur icazetimizi ekleyebiliriz; "Erkek gibi kadın."

En önemli artısı ise şaibesiz. Yani Bülent Arınç'ın tanımlamasıyla "hiç yamuğu yok." Genel kanı İYİ Parti'ye gelen oylar, Akşener sayesinde.

Demek ki "suyun yolunu bulması" için fazla zaman kalmadı. İki sandık sonra.

***

Sosyal medya linçleri

Yandaş takımdaki panik havası artarak sürüyor. Öyle böyle de değil.

Bu olayın tarihteki başlangıcının teknoloji olmayan dönemlerde tırmandığını ifade etmeliyim. Kimilerine göre bu işler eski Yunan'da doğdu. Ardından Roma İmparatorluğu'nu sardı. En uygun teknoloji "kulaktan kulağa" idi.

Bazı tarihçilere göre de keçi bağırsağına bakan kâhinler zirve yaptılar. Bizim padişahlar sefere çıkmadan önce mutlaka falcıların iki dudağının arasından çıkacakları dinlerlerdi.

Bu asra gelirsek, tarihin gelmiş geçmiş en önemli propaganda bakanı Goebbels'i unutmayalım. 11 yaşında çocuklara kalmış bir orduyu, iki yıl daha savaştırdı.

Etki alanı

Bugünler rakamlarla konuşma dönemi. Düşünün 82 milyonluk Türkiye'de 61 milyon internet kullanıcısı var. Bunların 53 milyonu doğrudan sosyal medyayla bağlantılı. Adına artık "5. güç" denilen sosyal medya parti trollerinin üssü konumunda.

Yakın çevremden örnek verirsem yaşını başını almış hanımların durumuna bakmak yeterli. Sabahleyin gözlerini açar açmaz, tam teçhizatlı telefonuna saldırıyor. Başlıyor yazışmaya.

İnce çalışma

Sakın sadece bilgilenmenin ön planda olduğunu sanmayın. Amacı çevresindekilere "ince propaganda" çekmek. Çamaşır, ütü yığılıp kalmakta. Sıra yemeğe gelince, iki yumurta kırarız dönemine geçeli çok oldu.

En fazla rahatsız olanlar

CNNTÜRK'te Türkiye'nin Gündemi'nin önemli bölümü sosyal medya linçlerine ayrılmıştı. Aylardır tüm muhalefete sallayan Ercan Gürses ile kafadaşlarını bu defa panik hâlinde gördük. Hedef hâline geldiklerini anlayıp buna karşı tedbir aradılar.

Samimiyetle söyleyeyim "ektiklerini biçtikleri"nden hiç bahsetmediler. Sanki aslı astarı olmayan biplerle insanları karaladıklarını saklamaya çalıştılar. Yaptıkları yargısız infazları silmeye uğraştılar.

Kazanacak belli

Hâlâ savunmada ısrar ettikleri parti devleti modeli idi. Bu konudaki en değerli kanaat notunun 23 Haziran'da verileceğini pekâlâ biliyorlar. Tabii, İBB seçiminin duraklamadan gerileme dönemine geçiş tarihi olacağının da hesabı içindeler.

Tebeşir meselesi

Ekrem İmamoğlu'nun kazanacağından (Ak Partililer dâhil) kimsenin şüphesi yok. Bazılarının elinde kalan tek şey "Kahveci Kambur Ahmet'in çift yazan tebeşiri." Ona karşı tedbirleri Millet İttifakı iyi öğrendi.

Demirel Baba'yı anmadan olmaz. Ondan bir sözle bu bölümü kapatalım; "Silkeleyin, düşecekler!"

***

Konya ve Fransa

Millî maçları yeniden İstanbul'a taşımaya çalışanların amacı belli. Oturdukları yerden izlemek. Bunlara uçakla gidip gelmek dahi angarya. Gerçek şöyle; "Megakentte stada gelmeye üşenenlerin fazlalığı tribünlerden belli." Bomboş.

Oysa Fransa maçının biletleri satışa çıktığı gün bitti. Demek ki, Konyalılar "futbol şehri" olmayı hak ediyorlar.

Antalya'sı, Eskişehir'i aynı şekilde. Bırakalım artık uluslararası maçları İstanbul'a alma uğraşlarını.

Fransa millî takımının teknik direktörü Didier Deschamps'ın iki ay önce söylediği şu sözleri hatırlatacağım:

"Haziranda Türkiye çok sıcaktır. Seyirci ise bu atmosferi cehenneme çevirir."

Aynen katılanlardanım...

...

GÜNÜN SÖZÜ

Şiddet, kifayetsizliğin son sığınağıdır. İsaac Asimov

Yazarın Diğer Yazıları