Kılıçdaroğlu: "Sıra zeytin ağaçlarının katliamına geldi"

Kılıçdaroğlu: "Sıra zeytin ağaçlarının katliamına geldi"
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu kamuoyunda 'Zeytinlik Kanunu' olarak bilinen ve zeytinliklerin sanayileşmeye açılmasına olanak sağlayan yasa tasarısına ilişkin olarak da "Sıra zeytin ağaçlarının katliamına geldi" dedi.

CHP lideri kamuoyunda 'Zeytinlik Kanunu' olarak bilinen ve zeytinliklerin sanayileşmeye açılmasına olanak sağlayan yasa tasarısına ilişkin olarak da "Sıra zeytin ağaçlarının katliamına geldi, yiyorlar, ranta doymuyorlar. Biz bunun takipçisi olacağız. Zeytin alanlarını savunacağız" ifadesini kullandı.

Partisinin grup toplantısında konuşan Kılıçdaroğlu'nun açıklamaları şöyle:

"SIRA ZEYTİN AĞAÇLARININ KATLİAMINA GELDİ"

İfade, konuşma ve basın özgürlüğü sağlanmalı ve demokratik, bağımsız gazeteler, dernekler tekrar açılmalıdır. Bizim söylediklerimiz işte. HAK-İŞ söylüyor bunu, TÜRK-İŞ söylüyor, DİSK söylüyor. Bu bildiri, dünyanın her ülkesinde birinci haberdir. Bu bizde görülmüyor arkadaşlar. Neden? Başımızı belaya girer diye. Grup başkan vekillerime sesleniyorum, bunu TBMM'de okuyacaksınız. Biz bu sendikaların seslerini parlamentoda duyuracağız.

İnsan hakları ihlalleri var. Haksız gözaltılar, işten atılanlar var. Bunlar sürerken şimdi sıra zeytin ağacının katliamına geldi. Doymuyorlar, yiyorlar, doymuyorlar. Ranta doymuyorlar. Ya sen zeytin ağacından ne istiyorsunuz? Zeytin, Kuran-ı Kerim'de de geçen bir ağaçtır. Nurdur. Siz bundan ne istiyorsunuz. 1939 yılında zeytinle ilgili kanun çıkarıyor Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları. Nasıl koruruz diye uzmanlar getirtiyorlar. Şimdi zeytin ağacını nasıl yok ederiz, onun çabası içindeler. 167 milyon zeytin ağacımız var. Zeytin üretiminde, dünyanın üretiminin yüzde 6'sını Türkiye tek başına yapıyor. Ve bizim ihracatımız, 86 milyon dolardır. Niye zeytinle ilgili böyle bir karar geliyor TBMM'ye? Değerli kardeşlerim, zeytinin ana vatanı Anadolu'dur. Barışın simgesidir.

"7.KEZ KATLETMEK İSTİYORLAR"

Şimdi siz, alıyorsunuz zeytinleri nasıl yok ederim diye bir çabanın içine giriyorsunuz. Bir üretici şunu söylüyor; biraz Allah korkusu olan zeytin ağacına dokunmaz. 2002'den bu yana 6 kez zeytin ağacının katliamıyla ilgili kanun tasarısı getirdiler. Şimdi 7 oldu. 6 kez reddedildi, şimdi getiriyorlar. Neden? Maden arayacaklar, madencilerin isteği üzerine. Ya maden yerin üstünde, bırak yerin altındakini. Neden karışıyorsunuz buna? Dolayısıyla zeytinle ilgili mücadeleyi biz yapacağız, parlamentoda yapacağız. Sizler de her türlü desteği verin. 

"Emek en yüce değerdir. İster fikir işçisi olsun, ister beden işçisi. Emekle üretiyoruz çünkü biz, emekle düşünüyoruz, emekle sorunları çözüyoruz, emekle buluş yapıyoruz. Makineyle daha hızlı yapmaya çalışıyoruz. Dolayısıyla emek, sadece bizim felsefemizde değil, insanoğlunun felsefesinde olması gereken en yüce değildir. Emeğe haklarını CHP iktidarları vermiştir. Toplu sözleşme ve grev hakkını getirmiştir.

Bu, anayasada da yer almıştır. Daha sonra yine Ecevit, Başbakanlığı döneminde işsizlik sigortası getirmiştir. Sosyal demokrat partinin getirdiği tüm düzenlemeler, askeri darbeyle büyük ölçüde makaslanmıştır. Dün bunu HAK-İŞ'in Genel Başkanı ifade etmiştir. Ben de konuşmamda şunu söyledim, darbeler kötüdür evet. Darbeler vatandaşın haklarını vatandaşın elinden alıyor evet. Peki darbeden sonra iktidar olanlar, işçilerin haklarını neden iade etmediler?

Neden vermediler? Ama sizler gidip onlara oy verdiniz. Bir daha sandığa giderken haklarınızın korunması açısından bir daha düşünün. Kim sizin haklarınızı, kim sizin çıkarlarınızı savunuyor? Bunu düşünerek sandığa gidip, bunu düşünerek oy kullanırsak işçi kardeşlerim geleceklerini daha iyi görebilirler. Çünkü biz, işçi dostlarıyız. Ben işçi sendikalarının genel kurullarına katılırım. Sendika başkanlarını da yeri gelirse en ağır şekilde eleştiririm. Ve onlara şunu söylerim: Ben sizi eleştiririm çünkü ben sizdenim. Ben de işçiyim. 

Ne oldu da işçiler, kendi haklarını savunan siyasal partilere oy vermekten vazgeçtiler? 1980 sonrası Türkiye farklı bir kulvara sokuldu. Yapılan siyaset etnik kimlik üzerinden, yapılan siyaset yaşam tarzı üzerinden, inanç üzerinden oldu. Kimse kendi sorununu düşünmedi. "Ben inancıma göre oy veriyorum" dedi, "Yaşam tarzıma göre oy veriyorum" dediler. Şimdi bu tuzaktan çıkma zamanı geldi. İşçinin inancı ne olursa olsun, yaşam tarzı ne olursa olsun haklarını savunmak hepimizin görevi olmalıdır.
Kardeşlerim, yine bu toplantıda üç genel başkan konuştu dedi ki, 1 milyon 600 bin civarında sendikalı işçimiz var. Çalışan işçi sayısı 13-14 milyon.

Taşeron işçi ne kadar? 1 milyon 700. Sendikalılardan fazla taşeron işçi var. Ömür boyu asgari ücrete mahkumlar. İzin bile alamazlar. Çünkü her an işlerini kaybedebilirler. Peki taşeron işçiliği Türkiye'nin gündemine getiren parti kim? CHP. 

İlgili Haberler