1 Ağustos 2020 tarihinde Cumhurbaşkanlığı kararıyla camiye dönüştürülen ve dört yıllık restorasyon sürecinin ardından 6 Mayıs’ta ibadete açılan Kariye Camii, ilk Cuma namazı için vatandaşların yoğun ilgisine sahne oldu.
Kiliseden camiye çevrilen Kariye Camii’nde 79 yıl sonra ilk cuma namazı
İstanbul’un Fatih ilçesinde yer alan ve 79 yıl aradan sonra ibadete açılan tarihi Kariye Camii’nde, cemaat ilk Cuma namazını kıldı.
Caminin içini ve dışarıda serilen seccadeleri dolduran cemaat, bu özel günün coşkusunu yaşadı.
Çelik, “Her iki camide de içeride namaz kılmak kısmet olmadı, dışarıda kıldım. Bu günleri görebildiğim için şükrediyorum. Herkese nasip olmaz bu anlar.” dedi.
Yapının tarihçesine bakıldığında, inşa edildikten sonra uzun yıllar kilise olarak hizmet veren Kariye, II. Bayezid döneminde Sadrazam Hadım Ali Paşa tarafından camiye çevrildi.
1945 yılında müze olarak kullanılmaya başlanan ve 1948’de Müzeler İdaresi’ne bağlanan Kariye, 1 Ağustos 2020’deki Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile tekrar cami statüsüne kavuştu.
Bu kararın ardından başlatılan restorasyon çalışmaları dört yıl sürdü ve tamamlandı.
Cami, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen bir törenle yaptığı canlı yayın bağlantısı sayesinde 6 Mayıs’ta resmi olarak yeniden ibadete açıldı.
KARİYE CAMİİ'NİN TARİHÇESİ
Kariye Camii, İstanbul’un Fatih ilçesinde, Edirnekapı semtinde bulunan ve aslen bir Orta Çağ Rum Ortodoks kilisesi olan tarihi bir yapıdır.
İstanbul’un fethinden sonra 58 yıl daha kilise olarak işlev görmüş, 1511 yılında Sadrazam Hadım Ali Paşa tarafından camiye çevrilmiştir.
Yapının tarihi, 6. yüzyıla kadar uzanmaktadır ve günümüze ulaşan hali, Osmanlı döneminde ve 20. yüzyılın ikinci yarısında geçirdiği onarımların sonucudur.
İlk olarak, Doğu Roma İmparatoru I. Justinianus döneminde, eşi Theodora’nın amcası olan Aziz Theodore tarafından yaptırıldığına dair rivayetler bulunmaktadır. Ancak bu bilgilerin doğruluğu kesin olarak bilinmemektedir.
1945 yılında ulusal anıt ilan edilen Kariye Camii, Bakanlar Kurulu kararı ile 1948 yılında müzeye dönüştürülmüş, ancak 2019 yılında Danıştay’ın iptal kararı sonucu Cumhurbaşkanı tarafından Diyanet İşleri Başkanlığına devredilmiş ve ibadete açılacağı duyurulmuştur.
Restorasyon çalışmaları tamamlanan cami, 6 Mayıs’ta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın canlı bağlantıyla yaptığı açılışla yeniden ibadete açılmıştır.
Kariye Camii, iyi korunmuş mozaik ve freskleriyle dünya çapında tanınmıştır.
Kiliseden camiye dönüştürülmesi sırasında, içindeki Hristiyanlık sembolleri, yazılar, freskolar ve mozaikler ince bir boya ve kireç badanası ile örtülmüş, bu sayede günümüze kadar korunmuştur.
Bu özellikleriyle Kariye Camii, İstanbul’un ve son dönem Doğu Roma sanatının en zengin örneklerinden birini teşkil etmektedir.
KARİYE CAMİİ'NİN İÇİNDEKİ MOZAİKLER VE FRESKOLAR
Kariye Camii’nin içindeki mozaikler ve freskolar, Bizans sanatının en önemli örneklerinden bazılarını oluşturur ve yapıyı dünya çapında ünlü kılar.
Caminin içindeki mozaik ve freskler, farklı dönemlerde geçirdiği büyük inşa ve restorasyon çalışmalarından sonra bugünkü şeklini almıştır.
Dış Narteks: Kiliseye giriş bölümü olan dış nartekste, ana kapının üstünde Pantokrator (Her Şeye Gücü Yeten) İsa’nın mozaiği bulunur.
İç Narteks: İç narteksin kuzey duvarında, Hz. Meryem’in doğumundan evliliğine kadar olan olayları gösteren tasvirler yer alır.
Naos Bölümü: Naosta, üç mozaik panel bulunmaktadır. Bunlardan biri batı duvarında, ana kapı üzerinde bulunan Meryem’in Ölümü’nü (Koimesis) tasvir eder. Diğer ikisi ise, bemanın iki tarafındaki templon panelleridir.
Parekklesion: Kariye parekklesionu, dikdörtgen planlı bir yapı olup, kubbe ve kubbesel tonoz ile apsis yarım kubbesinin dizilişi ve alt duvarlarda yer alan azizlerin sıralanışı ile görsel olarak zengin bir etki oluşturur.
Kariye Camii’nin tarihi yolculuğu incelendiğinde, geçmişi bugünlere taşıyan ne denli önemli bir rehber olduğunu görmek mümkündür.
Mozaik ve fresklerin korunması, kiliseden camiye dönüştürülmesi sırasında, içindeki Hristiyanlık sembolleri, yazılar, freskolar ve mozaikler ince bir boya ve kireç badanası ile örtülerek yapıyı tahrip etmeden korunmuştur. Bu sayede, bu eşsiz sanat eserleri günümüze kadar ulaşabilmiştir.