Kim beşinci kol kim diktatör?

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, partisinin genişletilmiş il başkanları toplantısında CHP'yi ülke savunmasına karşı "beşinci kol faaliyetleri" içinde olmakla suçlayınca; CHP'nin Meclis Grup Başkan Vekili Özgür Özel tarafından "diktatör" olarak nitelendirildi. Devamında bu defa da AKP Sözcüsü Ömer Çelik, seçilmiş cumhurbaşkanına diktatör demenin "beşinci kol faaliyeti" olduğunu söyledi ve tartışma uzadı.

Son olarak Özel, Çelik'e "Sayın Erdoğan çıkmış 'Türkiye'deki muhalefet beşinci kol faaliyetidir' diyor. Franko şunu söylüyor; 'Dört koldan kuşattık beşinci kol içerde çalışıyor.' Bir ülkenin cumhurbaşkanı çıkıp ülkenin muhalefetine beşinci kol derse, o Franko ile bir anılırsa, ona cevap verilirse, 'diktatör bozuntusu' denilirse, orada düzeltilecek tek kelime vardır. 'Bozuntu' kısmını geri alıyorum 'diktatör' sizin olsun…" yanıtını verdi.

Siyaset bilimi literatüründe en sık kullanılan kavramların havada uçuştuğu bu tartışmaya gelin bir de kavramsal açıdan bakalım…

Demokrasi için muhalefet

Demokrasiler, zaman zaman yasama ve yürütme arasındaki işbirliği ile, zaman zamansa bu iki kuvvet arasındaki mücadeleyle yaşar. Aynı durum, çoğunluk ve muhalefet arasındaki ilişki için de geçerlidir. Muhalefet ve siyasi iktidar arasındaki tansiyon, demokrasinin yaşayabileceği atmosferin oluşmasını mümkün kılar.

Bu sebeple de bir ülkede muhalefetin bulunması, kabullenilmesi ve yaşatılması, yönetimin demokratik mi yoksa otokrasi mi olduğunu belirleyen temel faktördür.

Venedik komisyonu, muhalefet üzerine hazırladığı raporda yasal olarak tanınan ve korunan muhalefetin demokratik olgunluğa ulaşmada temel kıstas olduğunu belirtmiştir.

Özetle, demokrasilerin ayırt edici karakteristik özelliği, yasal güvencelerle donatılmış bir muhalefetin varlığıdır.

Özetle, muhalefet, demokrasinin olmazsa olmazıdır.

Siyasal rejim tipleri...

Siyaset bilimi siyasal rejimleri üç tipte sınıflandırır: Demokrasiler, otokrasiler ve totaliter rejimler.

Demokrasiler, malumunuz, halkın halk tarafından halk için yönetimi. İşte bunun için gereken siyasal katılım başlıca sağlayan uygulama seçim. Ancak burada kastedilen, seçmenin kararını verirken siyasal süreci olabildiğince şeffaf bir şekilde izlediği, farklı ideoloji ve sermaye gruplarının yönettiği özgür basın organlarının haberlerine erişebildiği, tüm bunların gerçekleşmesi için ise fikirlerin özgürce ifade edilebildiği bir ortamda yapılan bir seçim.

Üstelik siyasal katılım için seçim de yetmez: Toplantı, barışçıl gösteri, siyasi partilere üyelik ve kısıtlanmadan, saldırıya uğramadan özgürce çalışan bir siyasal muhalefet de demokrasiye esas oluşturur.

Otokrasilerde, halkın halk için yönetiminden ziyade halk tarafından bir azınlığın çıkarına hizmet eder. İktidar dışından seçim dışındaki siyasal katılım unsurları kullanılmak istendiğinde başkaldırı olarak niteleniyor ve muhalefet de hain, fitneci kabul edilerek dışlanır. Ünlü siyaset bilimci Juan J. Linz otoriter devletlerin öne çıkan dört özelliğini şöyle sıralar:

1. Politik kurumlar, yasama, siyasi partiler ve sosyal kurumlar hükümetin kontrolü altındadır ve özgürlükler sınırlandırılmıştır.

2. Hükümet uyguladığı yönetim anlayışını, sorunlarla baş etmenin tek yolu olarak tanımlar.

3. Muhalif faaliyetler, siyasi rakipler ve sosyal özgürlükler kısıtlamaya uğrar.

4. Yönetim, değişken ve sınırları net olmayan yetkilere sahiptir.

Diğer bir siyasi rejim türü olan ve diktatör yönetimleri de kapsayan totaliter rejimler ise, özetle, seçimlerin yapılmadığı veya yalnızca iktidara destek vermek ve ona meşruluk temin etmek amacıyla plebisit şeklinde yapıldığı, muhalif her sesin bastırıldığı siyasal rejimlere denir.

Tartışmaya dönersek…

Demokrasilerde, muhalefetin var oluş amacı, eleştirmek ve bu yolla iktidarı frenlemektir. Muhalefet yapmak, faşist Franko'nun İspanya İç Savaşı sırasında uyguladığı yıkıcı eylem olan beşinci kol bir faaliyet değil, aksine demokrasi açısından yapıcı, inşai bir faaliyettir.

Bugün Türkiye, bir diktatörlükle yönetilmese de 2017 anayasa değişikliği sonrası geçilen bu sistemle şüphesiz otoriter bir yönetime geçmiştir ve bu hükümet sisteminin mecbur kıldığı anlayış ve yönetim, Türkiye'nin yönünü demokrasiye değil, totaliter rejimlere döndürmektedir. Netice ise bizi yine hükümet sisteminin değişmesinin, yeniden parlamenter sisteme dönülmesinin zorunlu olduğu yargısına vardırır.

Yazarın Diğer Yazıları