Kimin doğrusu? Devletlerin mi yoksa şirketlerin mi?

Reuters'in dünyaya geçtiği habere göre pandemi ilanından sonra geliştirilen aşılar hakkında yanlış yönlendirici enformasyon içerdikleri gerekçesiyle tweetlere uyarı koymaya başlayan Twitter, "ihlalleri tekrarlayanlara" hesabı askıya alma ya da kalıcı kapatma cezası verecek.
Habere göre Twitter, Aralık 2020'den itibaren 8400'den fazla tweeti kaldırdı ve dünya çapında 11.5 milyon hesaba çeşitli kısıtlamalar getirdi.
***
Burada ilk akla gelen soru şu:
-Mesajların yanlış yönlendirici enformasyon içerdiğine kim karar veriyor? İncelemeyi kim yapıyor?
Twitter açıklamalarına göre incelemeyi, ekip üyeleri yapıyor. Sonra bu imceleme sonuçları otomatik araçlara aktarılıyor. Yani yapay zekâ devreye giriyor.
Twitter bir sağlık kuruluşu değil, yargı kuruluşu da değil. Aşı konusunda Dünya Sağlık Örgütü'nün açıklamaları esas alınsa bile bütün dünyaya bu verilerin doğru olduğunu kabul etmek, aykırı fikir ileri sürmemek gibi bir mecburiyeti dayatma hakkı ve yetkisini nereden alıyorlar?
Adı üzerinde Twitter bir mesaj platformu... Kaldı ki gazetecilikte de herhangi bir konuda bütün görüşleri yayınlamak gerekir...
Sonuçta Twitter, ABD merkezli bir şirkettir ve öncelikle Amerikan yasalarına tabidir. ABD ise her vesileyle, bütün dünyaya düşünce ve ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü ve insan hakları konusunda uyarılarda bulunmaktadır. Son olarak Amerikan Temsilciler Meclisi'nin 170 üyesi, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'a yazdıkları mektupta Türkiye'ye insan hakları ihlalleri ve demokrasideki gerileme konusunda baskı yapılmasını istemişlerdir.
ABD merkezli sosyal medya kuruluşlarının, bütün dünyada kendi doğrularına uymayan fikirler ileri süren kişilerin ifade özgürlüğüne engel çıkarmaları karşısında, Amerikan temsilcilerin bu konuda da bir mektup yazmaları gerekmiyor mu? Mektubu bir kenara bırakalım, temsilcilerin her fırsatta sansüre karşı çıkmaları gerekmez mi?
***
Türkiye'de ise Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, "Doğru Mu?" adında bir doğrulama platformunun kurulacağını açıkladı. BBC'den Özge Özdemir'in haberine göre devlete bağlı bir doğrulama platformunun kurulduğu tek ülke Türkiye değil ve ABD merkezli Uluslararası Doğruluk Kontrolü Ağı Direktörü Baybars Örsek'e göre doğrulama kurumları, siyasi aktörlerden bağımsız çalışmalı.
Örsek, devlet dışı doğrulama kuruluşlarının bağımsız ve tarafsız olduğunu nereden çıkarıyor?
Aksine bu kuruluşlar, genellikle küresel şirketler tarafından finanse ediliyor ve çoğunlukla yaptıkları iş, bu şirketlerin çıkarlarına aykırı görülen haberleri yalanlamak!
Devletlerin yerini, küresel şirketler almış hepsi bu!
Kaldı ki haberde görüşlerine yer verilen Dr. Sarphan Uzunoğlu, doğrulama platformları için, "Dünyada tek bir hakikat varmış gibi davranmak da hatalı. Çoğu zaman bir doğrulama ya da yanlışlamayı görmek insanların fikrini değiştirmiyor" diyor.
***
Burada aklıma Atatürk'ün "Basının para ile satın alınabilmesi, uluslararası yüksek para âleminin, basın üzerinde gizli tesiri veyahut sadece ecnebi devletlerin örtülü ödeneklerinin tesiri, işte bunların efkâr-ı umumiyeyi aldatmaları veya yanıltmalarından bilhassa korkulur. Fakat hürriyetten çıkacak bu fenalıklar asla çaresiz değildir." sözleri geliyor.
Ve yine yıllar önce Balkar Türklerinden arkadaşım Örüzlan Bolat'ın "İnsan gezegenini yakalayan bunamanın yol açtığı acil sorunların en önemlisi, gün geçtikçe dünyamızı saran ve böylelikle onu boğan, şiddet biçimi olan yalanlar, uydurma haberlerdir" sözleri geliyor aklıma…
Doğrulama kuruluşlarının çoğunun temel amacı, küresel şirketlerin çıkarlarına aykırı haberleri yalanlamak ve o haberleri üretenleri itibarsızlaştırmak ise sosyal medya platformları da bu yönde düşünce ve ifade özgürlüğünü boğmaya çalışıyorsa, dünyanın neden bunadığını başka örneklerle anlatmaya gerek var mı?

Yazarın Diğer Yazıları