Kitlesel başvuruya davet gibi

Sosyalist Gençlik Derneği (SGD)'nin faaliyetlerindeki eylemlerinden dolayı Ağır Ceza Mahkemesi'nde "MLKP terör örgütünün üyesi olduğuna" hükmedilen, hakkındaki bu hüküm Yargıtay tarafından onanan Ahmet Urhan'ın, Anayasa Mahkemesi'ne yaptığı bireysel başvuru dün mealen şöyle sonuçlandı:

- Yasal bir derneğin üyesi olmak, faaliyetlerine katılmak yasadışı sayılamaz, terör örgütü üyeliğiyle bağdaştırılamaz. Bu, Anayasa'nın 33. Maddesinde güvence altına alınan örgütlenme özgürlüğünün ihlalidir.

***

"Bireysel başvuru", Türk hukuk sistemine 2010 referandumuyla birlikte girdi ve diğer davalara etkisi konusunda hâlâ bir görüş birliği tesis edilemedi. Farklı mahkemeler, farklı daireler bu kararlarla ilgili farklı usuller izledi. Dolayısıyla, birilerinin yaptığı gibi AYM'den çıkan her "ihlal" kararının ardından ezbere "emsal teşkil edecektir", "başka kararlarda da bağlayıcı olacaktır" demek mümkün değil ama "emsal teşkil etmesi" tartışılacaktır. Hem de, Arınç'ın açıklamaları, FETÖ davalarından peşkeşe çıkan beraat ve tahliye kararlarına yani konjonktüre bakılırsa, hayli güçlü ve gürültülü de tartışılacaktır.

"Yasal bir dernek olduğu için SGD üye olmak, faaliyetlerine katılmak MLKP terör örgütüyle ilişkiye delil sayılamıyorsa, Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı okullarda, dershanelerde çalışmak, BDDK denetimindeki bankalara para yatırmak, yasalara uygun olarak kurulmuş derneklere, vakıflara, sendikalara üye olmak, faaliyetlerine katılmak, yasak olmayan gazete ve dergilere abone olmak nasıl FETÖ üyeliğine delil sayılabiliyor; üstelik "suç" sayılan davranışların sergilendiği dönemde ortada FETÖ bile yokken?" sorusu, -yazın bir kenara- illaki sorulacaktır.

***

Özetle bu "bireysel" karar, bekleyin ve görün nasıl bir "kitlesel başvuruya davetiye" olacaktır.

Hangisi doğru?

Cumhurbaşkanı öfkeli, "ABD ve Rusya'nın sözünü tutmadığını ve Barış Pınarı Harekatı'nın son terörist temizlenene kadar devam edeceği"ni söylüyor; danışmanıysa sonuçtan memnun "Harekatın büyük oranda hedeflerine ulaştığını"… Hangisine inanalım?

İsimsizler…

İktidar ve yandaşları her fırsatta , "Artık Genelkurmay Başkanı'nın, Kuvvet Komutanlarının adlarını bilen yok" diye övünüyor ve bunu bir demokratikleşme delili sayıyor ya; Cumhurbaşkanı'nın Macaristan dönüşü gazetecilerle çektirdiği uçak fotoğrafına bakarken fark ettim, sadece askerlerin değil sözüm ona toplumu haberdar eden, yön veren, yönlendiren gazetecilerin de ismini bilmiyor artık pek kimse. Bundan üç-beş yıl önce olsa o fotoğraftaki kadroyu, tuttuğumuz takımın ilk 11'ini sayar gibi ezbere sayabilirdik. Fotoğraflarına bakınca kimin kim olduğunu ve dahi adının perde arkasında neleri temsil ettiğini de bilirdik. Dün, baktım baktım, bu mesleğin içinde olduğum, her gün öyle veya böyle bütün gazeteleri elden geçirdiğim halde ben bile bilmiyorum çoğunun kimin nesi olduğunu.

Medyanın bu kadar silikleşmesi de bir demokratikleşme göstergesi mi?

Aynı şekilde bakanlar; adları bir skandala karışmadığı müddetçe varlıklarından bile haberdar değiliz birçoğunun…

Toplumun, kimler tarafından yönetildiğini bu kadar bilmemesi de demokratikleşmeye dahil mi?

SORU-YORUM

Rabia Naz'a ne oldu?

Siz önce bir paylaşın da…

Sosyal medya kullanıcılarının, hesaplarını sadece parmak izi ve T.C. kimlik numaralarıyla açabilmelerini öngören bir düzenleme yapılmasını teklif eden milletvekiline önerim, pilot proje olarak uygulamaya kendisinden başlayalım. Siyasilerin çaya içerek, ıspanağa yiyerek kefil olması gibi düşünün…

İlk altı ayda bütün özel bilgileri ortalığa saçılmamış ve elbette soyup soğana çevrilmemiş olursa, yeniden konuşalım!

Ben de aklıma hakaret davası açmak istiyorum

Şehitlerin maaşlarına, gazilerin protez kol-bacaklarına haciz konuluşuna, o damsız, sıvasız şehit evlerinin derme çatma kapılarına icra memurlarının dayandığına şahit olmuş insanlara, "Dava açtığımız kişinin şehit annesi olduğunu bilmiyorduk, öğrenince şikayetimizi geri çektik" diye masal anlatıyorlar ya; en çok, bu düzenli olarak aptal yerine konma hali gidiyor zoruma.

Keşke, biz gariban fanilerin de "aklımıza hakaret"ten dava açabileceğimiz bir merci olsa…

HATIRLATMA

Bugün ve yarın saat 13.00-18.00 arası kitaplarımı imzalamak üzere TÜYAP Kitap Fuarı, Salon 4, Galeati Yayınevi, 4221 No'lu standda olacağım.

Ayrıca, bugün saat 18.45'te, TÜYAP Kitap Fuarı MODA Salonu'nda söyleşim olacak.

Hepinizi bekliyorum.

 

Yazarın Diğer Yazıları