"Kıyamet günü"ne ne oldu

Şu denkleme itiraz eden kimse yoktur herhalde;

"Ergenekon", "Balyoz", "Casusluk" ve benzeri yaftalı davalar "kumpas" ise...

Bu "kumpas"ı kuran "FETÖ" ise...

Bu "kumpas" davalarının hâkim ve savcılarından bir kısmı "FETÖ"yle ilişkileri dolayısıyla "kaçak" ise...

Bu "kumpas" davalarının hâkim ve savcılarından diğer kısmı da, yine "FETÖ"yle ilişkilerinden dolayı hali hazırda yargılanıyor ise...

"FETÖ'yle ilişkisi olan bu hâkim ve savcılar", "FETÖ'nün kurduğu kumpas"ta, FETÖ'nün yönlendirmesi, görevlendirmesi doğrultusunda Türk hukuk tarihinin en lekeli, ayıplı sayfalarından birine imza atmışlardır!

Aksini...

Yani, "FETÖ'yle ilişkisi olan bu hâkim ve savcılar"ın, "FETÖ'nün kurduğu kumpas"ta, FETÖ'nün yönlendirmesinden, görevlendirmesinden bağımsız olarak "özgür vicdan(!)"ları doğrultusunda, kendi kanaatlerince yargılama yaptıklarını ileri sürebilmek eşyanın tabiatına aykırıdır.

Yanlış mı düşünüyorum?

Var mı aksini savunmayı yüreğine sığdırabilecek olan?

***

Hâl böyleyken...

Hani bir yandan "af" konuşuluyor, diğer yandan "af" talebini meşrulaştırmak için "FETÖ'cü hâkim ve savcıların kurbanı olan, haksız hukuksuz biçimde ceza yattığı varsayılan mahkûmları"ndan dem vuruluyor filan ya...

Kendisi de o kumpas silsilesindeki davalardan birinde, "Ergenekon"da yargılanan gazeteci Merdan Yanardağ, bütün maskeleri düşürecek şahane bir hamleyle, dönemin Özel Yetkili Mahkeme üyeleri Hasan Hüseyin Özese, Hüsnü Çalmuk, Sedat Sami Haşıloğlu, Fatih Mehmet Uslu ve Ercan Fırat hakkında, Hâkimler ve Savcılar Kurulu'na şikayette bulundu.

Yanardağ özetle dedi ki;

Arkadaş, madem bu hâkimler FETÖ iddiasıyla meslekten ihraç edildiler, o zaman bu hâkimlerin yaptığı ve hukuksuzluk üzerine inşa edilen Ergenekon yargılamasında verdikleri kararlar da geçersiz sayılsın!

Şikâyeti inceleyen HSK Birinci Dairesi -hem de oy birliğiyle- ne dedi peki?

"Öne sürülen iddianın, genel olarak yargılama faaliyetine ilişkin olduğu, hâkimin yargı yetkisi ve takdir hakkı kapsamında kaldığı, bu hak ve yetkilerin şikâyet olunanlar tarafından herhangi bir şekilde kötüye kullanıldığına dair somut herhangi bir delil gösterilmediği..." diye uzayıp giden ve o yargılama görünümlü linçe tanık olanlar için hiçbir şey ifade etmeyen gerekçelerle şikâyeti reddetti.

Benim algımda, "FETÖ'yle ilişkili hâkimlerin, FETÖ kumpası olduğu tescillenmiş bir davada verdikleri kararlar geçerlidir" bunun tercümesi!

***

Anlamadığım, ortada "Kuddusi Okkır cinayeti" gibi bir insanlık suçu varken daha hangi "somut delili" aradıkları?

Okkır'ı, bir "yaşayan ölü"ye dönüşene kadar Silivri'de tutmak, "ölüme tahliye" etmek, kanlı canlı bir insanı, bütün organları iflas edene, deri ve kemikten ibaret kalana kadar ısrarla cezaevi ortamında üstelik de "kaçma şüphesi, delil karartma" gibi kargaları bile güldürecek gerekçelerle işkenceye maruz bırakmak, hangi fikri hür vicdanı hür hâkimin alabileceği bir karardır?

Ortada, "Ali Tatar cinayeti" gibi bir trajedi varken, daha hangi somut delil?

 

***

Ali Tatar'ın ağabeyi, KUMPAS-DER Başkanı Ahmet Tatar'la konuştum dün. İşte söyledikleri: "HSK'nın kararındakine benzer gerekçeleri, ne yazık ki, çok önceden, yanımızda gibi görünen insanlardan da duydum ben. Hukukçu kimliğini olan insanlardan duydum. Dediler ki, 'hâkimin görevi, kanaatine göre takdir hakkı var, vicdani durumlarına göre karar verirler.' Onca yaşanana sebep olmak bir şey ifade etmiyor mu peki sizin için? Vicdan terazisine koyun bakalım... Bunu deyince kaçamak cevaplarla kapatmaya çalıştılar. Bizim yapılanları hukuken sınamamızı engellemek için bizi daha en baştan caydırmaya çalıştılar. Onun için ben bu karara hiç şaşırmadım! Esasen dillerinin altındaki ortaya çıkıyor. O hâkimlerin tamamının şu anda ortaya çıkmış bir pozisyonu var. Bu kişiler örgüt militanıysa, nasıl olur da hukuki saiklerle karar verdikleri yargısına varabilirsin? Sıradan bir ilkokul öğretmeni, generallerin imamı olabiliyor ve onun söylediğine göre hareket ediyorlar. Emirle hareket edilen, bu hiyerarşinin içinde hâkimler bağımsız olabilir mi!"

***

Yargılamaları izleyen hukukçularla konuştum, dönemin İstanbul Barosu yöneticileriyle. En iyi, en hafif ifadeyle tanımlamak gerekirse 'görevi kötüye kullandılar" oldu ortak ortak tepkileri....

***

Gel de, son günlerde bizatihi "yandaş medya" köşelerinde suya atılan "FETÖ'yle gizli el sıkışma mı var" sineğinden bulanmasın miden?

Gel de, HSK üyelerine sorma;

"Kıyamet günü"ne ne oldu Hocam!

Yazarın Diğer Yazıları