Kızılelma'yı Turan'dan ayıramazsınız!

Yine Kızılelma furyası başladı. Reis arada bir coşuyor. "Kızılelma"yı Osmanlı idealize ettiği için mi arada böyle bir coşuyor, dersiniz?

Necati Gültepe, çok mühim bir kitap yazdı: Kızıl Elma'nın İzinde... Alt başlığı "Turan Dünyasının Onbin Yıllık Sırrı". Daha önce bahsettim. Okumak lâzım. Yeri geldikçe hatırlatacağım.

Kızılelma'yı Turan'dan ayıramazsınız. Birilerinin morali bozulacak ama böyle. Kızılelma'dan bahsediyorsanız, Turancılığı reddedemezsiniz. Kaç defa burada yazdım. Turancılığı hepimiz dikkate almalıyız. Türk birliğini kuramayan, İslâm birliğini asla kuramaz.

R. T. Erdoğan meselenin farkına varmış olmalı ki, ta 2016'da, "Turancılık"ı hatırlattı. "Erdoğan'ın Turancılığı" başlıklı yazımda "Reis Rize'de Misak-ı Millî'den bahsetti ama başka türlü... Misak-ı Millî bize yetmez; adını koymadan 'Turan'a açılmalıyız.' demeye getirdi, hatta dedi!" demiş ve eklemişim:

"Turan'dan ürkmeyin! (Turan düşmanlığı eski Sovyetler döneminden kalmadır. Türkler o zaman Sovyetler'de esirdi. Komünistlerin 'Turan' deyince cin çarpmışa dönmeleri, Sovyetler Birliği'ne bağlılıkları veya 'komünist dayanışması' yüzünden. Etkisi hâlâ sürüyor.)"(17 Ekim 2016).

Yazımı "Reis! Size 'Turancı' diyebilir miyim?!" diye bitirmiştim. "Kızılelma" diyorsak, muhakkak "Turan"ı eklemeliyiz.  

Türk düşmanlığı yapmayan komünistlerimizi seviyorum. Etnikçilikte biraz kararsızlar yalnız. Lütfen "etnikçilik" üzerine düşünün. Bütünü parçalara ayırmak mı, değil mi? Ustanız Karl Marx bir gazeteci, bir düşünür olarak Türklerden bahsetti. Osmanlı sahasını parçalara ayırmadı, etnisiteyi hiç ayrı ayrı sıralamadı. Selahattin Hilav-Atila Tokatlı'nın tercüme ettiği "Türkiye Üzerine (Şark Meselesi)" kitabına bir göz atarsanız görürsünüz.

Bu yıl Malazgirt Zaferi kutlamaları bile "Kızılelma"nın gölgesinde kaldı.

Kızılelma'yı vakt ü zamanında Tarih ve Toplum dergisinde Orhan Şaik Gökyay'ın derinlikli makalesinden okumuştum. (Türkçecilerimiz "Vakt ü zaman"a takılabilirler. Vakit de aynı, zaman da diyebilirler. Edebiyatta "haşv" vardır. Eskiler seci, söz sanatları ve vezin için ya­­zı veya şiire fazla söz katarlardı. Bkz. bizim "Edebiyatımızda Terimler" kitabımız.)  O makale, birçok araştırmada esas alınmıştır. Orhan Şaik Gökyay'ın makalesinin beş sayı yer aldığı mevkute bir dönem çok aranmış ve okunmuştur. Solcularımızın çıkardığı dergide, sol sağ ayırımı gözetilmemiştir. Cemil Meriç de yazmıştır, Prof. Dr. Ali Birinci de... Ve daha birçok isim. Kendi adıma söyleyeyim, dergi çok öğreticiydi.

Orhan Şaik Gökyay deyince... Bir toplantıdan sonra verilen yemekte merhumla yan yanaydık. O sıra çalıştığım gazetede bir seri yazı çıkıyordu. Kimin yazısıydı  aklımda değil; Said-i Nursî'yi yer yer övüyordu galiba, bana "Nurculukla ilgi yazdıkları uygun değil. Dikkat edin!" mealinde söz etmişti. Tarihî bir not. Şimdi geldiğimiz noktaya bakarsak düşündürücü.

Ziya Gökalp'in, "Kızılelma" şiiri ilkin Türk Yurdu dergisinin 3. sayısında çıkmıştır (10 Kânunîsâni 1328 [23 Ocak 1913]. Son mısralarında Allah'a yakarır:

"Ulaştı bir düğün daha yarına / Dördü de erdiler muratlarına / Kızılelma oldu bir güzel cennet; / Oradan Turan'a yağdı saadet. / Ey Tanrı icabet kıl bu duaya; / Bizi de kavuştur Kızılelma'ya!..."

 

Yazarın Diğer Yazıları