KKTC'deki hükümet krizinde neler oluyor

KKTC'deki hükümet krizinde neler oluyor
KKTC'de, Halkın Partisi'nin (HP) koalisyon ortaklığından çekilmesinin ardından Genel Başkan Kudret Özersay, kamu kaynaklarının izinleri ve bilgileri olmadan bazı kişilere kullandırıldığını savunup, bu nedenle ayrılma kararı aldıklarını söyledi.

KKTC'de, koalisyon ortağı HP tarafından geçen hafta hükümetten çekilme kararı alındı. Bunun üzerine Başbakan ve Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı Tufan Erhürman, hükümetin istifasını Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'ya sundu.

Hükümetin kurulması için henüz görevlendirme yapmayan Akıncı'nın görüşme yapacağı parti genel başkanları, açıklamalarda bulundu. Hükümette başbakan yardımcılığı ile dışişleri bakanlığı görevlerinde bulunurken, çekilme kararı alan HP Genel Başkanı Kudret Özersay, kamu kaynaklarının izinleri ve bilgileri olmadan bazı kişilere kullandırıldığını savunup, bu nedenle ayrılma kararı aldıklarını kaydetti.

ÖZERSAY: "SİNEYE ÇEKEMEZDİK"

Herhangi bir krize neden olduklarını düşünmediklerini dile getiren Özersay, şunları söyledi:

"Kriz yaşandığını düşünmüyorum. Siyasi hayatın parçası bunlar. Tek partili, tek başına iktidar olmadığı için hatta Kıbrıs siyasi hayatında ilk kez 4 partili koalisyon yaşandığı için bence olağan bir gelişme bu. Zaten icraat yapamaz bir hükümet haline gelmiştik. Burada birini suçlamak için söylemiyorum; ama kamuda çalışanların maaşlarını sadece ödemek için kaynak arayışına girmiş hükümet konumuna gelmiştik. Bunun üzerine bizim kamu kaynaklarının, hükümet üyelerinin yakınlarına aktarılmasına karşı her zaman için bir karşı duruşumuz oldu. Bunun hilafına ve itirazımıza rağmen bizim bilgimiz olmaksızın bir bakanın, kendi yakınlarına birtakım kamu kaynaklarıyla menfaat sağlamaya çalışması, bunu Bakanlar Kurulu'nda yapamayınca, bir bakanlık üzerinden yapması ve bizim bunu sonradan öğrenmemizden dolayı sözünün arkasında duran siyasi parti olarak böyle bir tepkiyi ortaya koymamıza neden oldu. Bunun dışında daha önceden zaman zaman yaşadığımız sıkıntılar vardı. Bu bizde güven sorununa neden oldu. Bir de Bakanlar Kurulu'na zaten gelmiş olan ve bizim de 'Bunu doğru bulmuyoruz' dedikten sonra bizim bilgimiz dışında bunun yapılmış olması, bizde samimiyet ve güven erozyonuna neden oldu. Bunu yapan gelecekte neler yapar, diye düşündük. Bunu sineye çekemezdik." 

'TAHMİNİM, ULUSAL BİRLİK PARTİSİ'NE GÖREV VERİLİR'

Yeni siyasi durumun ortaya çıktığını, bu dönemde siyasi partilerin istişare yapıp, hükümet oluşturup, oluşturamayacaklarına bakacaklarını kaydeden Özersay, "Olağan olarak, aritmetik açıdan bakarsanız en çok vekile sahip partinin başkanına, cumhurbaşkanı hükümet kurma görevini verir, diye düşünüyorum. Hükümet kuramayacak durumdaysa ona vermeyebilir. Pazartesi günü 3 siyasi partiyle salı günü de diğer 3 siyasi partiyle cumhurbaşkanı, görüşmeler yapacak. Buna göre görev verecek. Benim tahminim, Ulusal Birlik Partisi'ne görevi verir" dedi. 

'YENİDEN KOALİSYON KURULACAĞINI DÜŞÜNÜYORUM'

Yeni koalisyon için henüz karar vermediklerini belirten Kudret Özersay, "Koalisyon tecrübesi yaşadık. Önümüzdeki dönemde hükümete girelim mi yoksa muhalefette mi kalalım, diye bir değerlendirme dönemimiz olacak. Toplantı yapacağız. Ülkemizin menfaati ne ise onu yapacağız. 14 aylık hükümet tecrübemiz var artık. Koalisyon, ortaklık tecrübemiz var. Buna bakarak, neyi, ne oranda başarırız, yanlış olan neyi engelleriz, diye bakacağız. Bunu ülkemizin menfaatine görürsek görüşmeler yaparız. Bir koalisyon kurulacaksa illa bunun içinde Halkın Partisi'nin olmasına gerek yok. Ulusal Birlik Partisi ve Cumhuriyetçi Türk Partisi'nin milletvekilleri sayısal olarak yeterli. Bunlar daha önce koalisyon da yapmıştı. Tecrübe var ortada. Bunun yanında üçlü koalisyon olma durumu da var. Ulusal Birlik Partisi, YDP ve Demokrat Parti. UBP ile Demokrat Parti Genel Başkanı Serdar Denktaş aynı kabinede yer almaz inancı vardı. Ancak Serdar beyin 'Bir koalisyon olursa kabinede yer almayabilirim' demesiyle onun da kapısının açıldığını düşünüyorum. Yeniden bir koalisyonun kurulacağını düşünüyorum ama yine de bunlar olmazsa o zaman anayasa emreder ve seçime gidilir" diye konuştu. 

TATAR: ÜLKEYE 1 HAFTA KAYBETTİRDİ

Meclisteki 21 milletvekiliyle birinci parti olan ve hükümet kurma görevinin verilmesi beklenen UBP Genel Başkanı Ersin Tatar ise Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'ya yönelik eleştirilerde bulundu. Vekil sayısına göre hükümeti kuracak tek parti olduklarını vurgulayan Tatar, "Zaten dörtlü koalisyon bozulmuştur. Biz geçen perşembe günü görevi bize verecek sandık ama Sayın Cumhurbaşkanı, pazartesi ve salı günleri görüşme yapıp, ondan sonra görevlendirme yapacağını söylemiş. Bu durum bu ülkeye 1 hafta kaybettirmiştir ama oysa ki yapılması gereken çok acil durumlar vardır. Bir an evvel bu görevi bize vermesi lazımdı. Anayasaya göre, teamüllere göre mutlaka bize bu görev verecekti; ama pek de Cumhurbaşkanı gönüllü değildir. Dörtlü hükümet içindeki TDP, kendisini destekliyordu. Dolayısıyla o da hükümetten gidiyor. Rahatsızlık vardır. Cumhurbaşkanlığı seçimleri de 2020 yılının Nisan ayında yapılacak. Kendisi de aday olacaktır. Bu hükümetin bozulması pek hoşuna gitmemiştir" dedi. 

'KRİZ DEĞİL, HÜKÜMET BOŞLUĞU VAR'

Hafta içi hükümeti kurma görevinin kendilerine verileceğine inandığını belirten Tatar, "Vermek zorundadır. Biz de 10 gün içinde bunu halledeceğiz. Yapmamız gereken acil işler vardır. Ekonominin çarklarının dönmesi lazım. Bazı temaslar yapıyoruz ama hükümet kurma çalışmalarını mutlaka UBP yapacaktır. Meclis aritmetiği bunu emrediyor. UBP bu görevi üstelenecektir. Mutlaka bir koalisyon hükümeti kuracaktır. Aksi halde ülke seçime gidecektir; ancak ülkede böyle bir hava yoktur. Hükümetin en erken zamanda kurulması lazım. Kıbrıs'ın ekonomik sorunları vardır. Bazı yasal düzenlemelerin, iş dünyasına gerekli güvencelerin verilmesi lazım. UBP büyük hizmetlere imza atmış, bunları yapabilecek bir partidir. UBP'nin hükümette olması iş dünyasına güvence olacaktır. Türkiye için de güvence olacaktır. Yatırımlar yavaş yavaş başlayacaktır, ekonomi nefes alacaktır. Şimdi hükümet yok. Kriz değil ama hükümet boşluğu var. Bir an önce hükümetin kurulması lazım" diye konuştu. 

GENEL BAŞKANLARDAN DOĞAL GAZ ARAMA ÇALIŞMALARINA DESTEK

Öte yandan HP Genel Başkanı Özersay ile UBP Genel Başkanı Tatar, Türkiye ve KKTC'nin Doğu Akdeniz'de doğal gaz arama çalışmalarına tam destek verdiklerini belirtti. Türkiye ile KKTC'nin sondaj faaliyetinde çatışmacı anlayışı olmadığını kaydeden Özersay, şunları söyledi:

"Birkaç yıldır istikrarlı bir şekilde KKTC ve Türkiye Cumhuriyeti, uyarılarda bulundu. Eğer deniz yetki alanlarını tek yanlı olarak belirlerseniz bizler de bunu yapacağımızı söylemiştik. Kıta sahanlığı sınırlandırma anlaşmasını yapmıştık, 2011 yılında. Siz eğer şirketlere bu alanlar içinde lisans verirseniz biz de veririz, demiştik. Türk Petrolleri Anonim Şirketi'ne yetki verdik. Sismik arama yaparsanız biz de yaparız, dedik. Biz de sismik araştırma yaptık. Siz eğer kazarsınız biz de kazmaya başlarız, demiştik. Şimdi o aşamaya geldik. Çatışmacı bir anlayışı da yoktur hem KKTC'nin hem de Türkiye'nin. Bizler 'Buralarda kazı yapmayacaksınız' demek yerine 'Siz yaparsanız biz de yaparız' dedik. Türkiye'nin kendi kıta sahanlığı saydığı bir bölgede, Rum kesimi kazı yaparsa Türkiye, buna müsaade etmeyecektir. Nitekim İtalyan şirketinin kazı yapmasını engelledi. Biz uluslararası toplumu ve Rum tarafını aklıselime davet ediyoruz. Gelin, bu çalışmaları birlikte yapalım; paylaşalım. Bu kaynaklar sadece Kıbrıslı Rumlara değil, Türklere de ait. İki ülkenin bu konuda konuşmasında, bir tanıma tanımama endişesi taşıyanlar var. Uluslararası şirketler üzerinden oturalım, konuşalım. Uluslararası şirketler aracılığıyla bu ilişkiyi kurar ve sonuç alırız. Bu durumun KKTC ile Güney Kıbrıs arasında istikrar getirecek ilişkinin başlatacağına inanıyorum." 

Türkiye ile yakın ilişki içinde olduklarını belirten Tatar ise "Türkiye ile birlikte hareket eden partiyiz. Türkiye'nin sondaj çalışmalarına destek veriyoruz. Kıbrıs'taki egemenlik hakları sadece toprakta değil denizde ve havada da vardır. Hak ve çıkarlarımızı korumamız lazım. Sadece toprak değil, denizdeki haklarımızı korumamız lazım. Bölgesel lider olarak Türkiye, bu bölgede etkin olmak durumundadır. Buraları başkalarına kaptıramayız. Doğu Akdeniz, esasında bir göldür, Türk gölüdür. Buralara sahip çıkmak görevimizdir" dedi.