Okuyup görmüşsünüzdür, güya düşük dereceli bir parti memuru milyonluk bir SUV içinde, arka koltukta kadın, yanında kokain ile rezil bir durumdaydı. Savunması ise bu rezilliğin daha öteye taşınması, son 19 yılda toplumun sıkça gördüğü, pislikler ve hırsızlıklar karşısında söylenilen iğrenç savunmaların tipik bir örneğiydi: Ben burnuma pudra şekeri çektim!

Sayın Vedat Milor ne diyor: 40 senedir yemekle içli dışlı olmama rağmen, pudra şekerinin burundan tüketilebildiğini bilmiyordum.

Kokain ve dolar arasında ne ilişki var diyeceksiniz. Çok büyük bir ilişki var. Kokain demek milyarlarca dolarlık yetim hakkı demektir. Hırsızlıkla ya da can yakarak kazanılmış para demektir. Kokain, emek vermeden kazanılan bol para ile kudurup, şehvetin ve en azgın zevklerin doruğuna çıkmak demektir. Kokain içteki çürümenin, yozlaşmanın dışa vurumudur.

Görülen yozlaşmanın, çürümenin üstüne bugün Türkiye'nin kısa vadeli borcu 140 milyar dolarken kasasında parası yoksa, hatta o kasa eksiye düşmüşse. İşsiz milyonlar çaresizlikle evlerinde otururken, kısa çalışma ödeneği denilen bin küsür lira bile kesilmişken, enflasyon kopup gitmişken bu doları yerinde tutmak mümkün müdür?

Toplumun özeti nedir derseniz: Zaman zaman nasıl kudurduğunu gördüğümüz mutlu bir azınlık ve karşısında ağır ekonomik ve siyasi hataların bedelini ödeyen aziz halkımız.

Bu yazıyı büyük şair Tevfik Fikret'in dizeleri ile bitirmek sanırım en isabetlisi olacaktır:

"Verir zavallı memleket, verir ne varsa, malını

Vücudunu, hayatını, ümidini, hayalini

Bütün ferağ-ı halini, olanca şevk-i balini.

Hemen yutun düşünmeyin haramını, helalini…

*

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,

Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

*

Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak!

Yarın bakarsınız söner bugün çıtırdayan ocak!

Bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sıcak,

Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak…

*

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,

Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!"