Herhalde dünyanın hiçbir yerinde hiçbir iktidar, konut meselesini Türkiye’deki kadar manipüle etmiyordur. AKP, iktidara geldiği günden bu yana konut konusunu sürekli suistimal etti, seçim malzemesi yaptı ve bunu ustaca kullandı. Çünkü Türk halkının konut konusunda büyük bir zaafı var. Bunu en iyi bilen parti de AKP oldu. Hâlâ da biliyor ve bu zaafı sonuna kadar kullanıyor.
Konut, Türk halkı için sadece bir barınma meselesi değildir; adeta bir varlık göstergesidir. Öyle ki bu durum halkın ruhuna işlemiş, ahiretle bile ilişkilendirilmiştir. “Dünyada mekân, ahirette iman” sözü boşuna söylenmemiştir. Böyle bir anlayışı dünyada bir tek bizde bulabilirsiniz. “Evim olsun da kuru soğan ekmek yerim” diyen bir toplumdan bahsediyoruz. Başını sokacak bir evi olduktan sonra içeride aç kalmak bile önemli değildir; yeter ki “benim evim” denebilsin.
İşte AKP bu psikolojiyi çok iyi analiz etti. İnsanların bu zaafını, yani “ev sahibi olma hayalini”, iktidarda kalmak için en etkili araçlardan biri hâline getirdi. Ancak AKP’nin felsefesi insanları konut sahibi yapmak değil; borçlandırmak ve konut üzerinden kendisine bağlamaktı.
2008 seçimlerini hatırlayın. AKP’nin oy oranları hızla düşüyordu, neredeyse iktidarı kaybedecekti. O dönemde “Eğer biz gidersek düzeniniz bozulur, kredilerinizi ödeyemezsiniz, yeni gelen iktidar faizleri artırır” söylemiyle seçmeni korkuttu. Ve işe yaradı. Binlerce insan, borçlarını kaybetme korkusuyla AKP’ye oy verdi. AKP sürpriz şekilde yeniden iktidara geldi.
Konutla bitmedi bu hikâye. Bireysel krediler, tatil kredileri, araç kredileri derken kredi sistemi toplumun her alanına yayıldı. Borç, bir yaşam biçimine dönüştü. Ve insanlar, “ya yeni iktidar gelirse kredi musluğu kapanırsa” korkusuyla iktidara mecbur bırakıldı.
Sonra geldi “NAS dönemi.” AKP, belki de elindeki son büyük kozunu oynadı. Faizleri sıfırladı, enflasyonu patlattı ve seçimi aldı. Fakat bugün Türkiye bu politikaların ağır bedelini ödüyor. Ekonomi çökerken, AKP de kendi yarattığı sistemin altında eziliyor. Oyları hızla düşüyor, yeniden seçilme şansı bu ekonomik şartlarda neredeyse yok.
Peki AKP ne yapıyor? 2008 öncesine dönüp aynı hikâyeyi yeniden anlatıyor. Yine konut vaatleri, yine TOKİ projeleri, yine “10 bin konut” masalları… Ama bunların hiçbiri gerçekleşmiyor. Çünkü bu projeler, ekonomik gerçeklikten tamamen kopuk, sadece beklenti yaratmaya yönelik siyasi araçlar.
Son günlerde ortaya atılan “devlet ev yapacak, kiraya verecek” projesi de aynı mantığın ürünü. Ekonomik olarak tutarsız, siyasal olarak ise tamamen algıya dayalı. Sağlıklı bir ekonomide bunu devlet değil, gayrimenkul yatırım ortaklıkları yapar. Onlar ev yapar, kiraya verir, para kazanır. Ama siz önce ekonomiyi çökertip sonra da “konutu ben yaparım” derseniz, bu sadece bir seçim vaadi olur.
Devlet elbette ev yapabilir ama parayı bulabilirse. Bugün mahalle arasındaki berberden bile vergi toplayarak bütçesini çevirmeye çalışan bir iktidar, milyonlarca insana konut sağlamayı nasıl finanse edecek? Cevabı basit: edemeyecek.
Yine beklentiler, yine umut tacirliği…
Ama halk artık bu oyunu anlamaya başladı.
Başını sokacak bir evi elbette herkes ister. Fakat bu hayali, siyasi rantın malzemesi hâline getirenlere inanmayın. Gerçek çözümler, dürüst ekonomi politikalarıyla mümkündür.
Eğer hâlâ bir ev sahibi olma umudunuz varsa, bunu farklı yöntemlerle, imeceyle, dost dayanışmasıyla, faizsiz yollarla denemeye çalışın. Yoksa bir kez daha “krediyle umut satılan” bir dönemin mağduru olabilirsiniz.
Allah yardımcımız olsun.
Konut Üzerinden Kurulan İktidar
Yazıyı Paylaş
Etiketler