Korana yüzünden susuzluk da kapıda

Korana yüzünden susuzluk da kapıda
Koronavirüs ve mevsimsel nedenler özellikle İstanbul barajlarındaki su miktarını etkiledi. İstanbul'da 20 Mart 2019'da yüzde 94 olan barajlardaki doluluk oranı bu yıl aynı tarihte yüzde 64'e düştü.

Bilim insanlarının koronavirüs salgınından korunmak için hijyen kurallarının eksiksiz uygulanması, özellikle ellerin iyi sabunlanması gerektiğini açıklaması üzerine su kullanımı da arttı. Büyük kentlerde baraj doluluk oranları geçen yıla göre yüzde 30 azaldı.

Devlet Su İşleri verilerine göre 20 Mart tarihi itibariyle İstanbul'un barajlarında biriken su miktarı geçen yılın aynı tarihine göre yüzde 30 daha az tespit edildi. İstanbul'da 20 Mart 2019'da yüzde 94.09 olan baraj dolululuk oranları 2020 Mart ayında yüzde 64.47'lere kadar düştü.

Ankara'da ise baraj doluluk oranları İstanbul'a göre daha düşük. Barajların ancak yüzde 28.49'u dolu olan Ankara'da kişi başı günlük tüketilen su miktarı 237 litre. İzmir'de ise günlük üretilen ortalama su miktarı 591 bin 907 metreküpü buluyor. İzmir barajlarının doluluk oranlarında herhangi bir problem gözükmüyor.

Yılda kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 8 bin - 10 bin metreküp olan ülkeler su zengini, 2 bin metreküpten az olanlar su azlığı çeken, bin metreküpten azı da su fakiri ülkeler arasında kabul ediliyor. Türkiye ise sanıldığının aksine su zengini bir ülke değil. DSİ'nin verilerine göre ülkemizin tüketilebilir yerüstü ve yeraltı su potansiyeli yılda ortalama toplam 112 milyar metreküp. Kişi başına ortalama bin 500 metreküp ile su azlığı yaşayan bir ülke.Uzmanlar  2030 yılında ülke nüfusunun 100 milyon olacağını öngören Türkiye İstatistik Kurumu verileri dikkate alındığında mevcut kaynakların tamamının bozulmadan korunsa bile 2030 yılı için kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı bin metreküp civarında olacağı hesaplanıyor. Bu verilere göre Türkiye 2030 yılında su fakiri ülke konumuna gelecek. 

CHP tarafından hazırlanan su raporunda Türkiye'de suyun kullanımıyla ilgili çarpıcı boyutta çalışma sürdürüldüğü ancak yürütülen politika ve uygulamalarla ihtiyaç belirleme aşamasındaki çelişkiler nedeniyle Türkiye'nin gelecekte su fakiri olacağı vurgulandı.

Raporda  son 15 yılda yanlış uygulamalar, göz yumulan kaçak kuyu açmak ve atık suları akarsulara boşaltmak gibi hukuksuz davranışlar nedeniyle yeraltı ve yer üstü sularımızın kalite ve miktarında ciddi azalmalar ortaya çıktığı kaydedildi. Herkesin suya ulaşmaya hakkının olduğu vurgulanan raporda, şöyle denildi: "Herkesin suya ulaşmaya hakkı olduğu gibi suyun korunması, savunulması ve doğru kullanılması gerekmektedir. Su, devletin yönetimindedir ve ekonomik değerinin yüksek olması ile birlikte asla sadece ticari bir mal olarak görülmemeli, ekolojik sistemin bir parçası olduğunun bilinci yaygınlaştırılmalıdır. Eğer gerekli önlemler alınmazsa 2050 yılına kadar Fırat-Dicle havzasında yüzde 10, Akdeniz Bölgesi havzalarında yüzde 37, Konya havzasında ise yüzde 70 oranında azalma olabileceğinin öngörülüyor."