Korona diktatörlüğü ve Hitler'in yetki kanunu!

ABD ve Almanya'da neler olduğu Türkiye için önemli. Bu sebeple iki ülke basınından iki alıntı ile bu ülkelerin neyi tartıştığını gündeme getirmek istiyorum.

Washington Times yazarı, Cal Thomas, "COVID-19 korkusu Amerika'yı yok edecek" başlıklı yazısında, "İnsanlara iki seçenek sunuluyor. Birincisi, 'evde kal, işletmeleri kapalı tut, nasıl geçineceğini unut' ikincisi ise 'Dışarı çık ve öl.' Ben riskin daha küçük olduğuna inanıyorum ama korku, koronadan daha büyük bir tehdit olabilir" diye yazdı.

Yazar, şöyle dedi: "Belli bir yaşta olanlar, Soğuk Savaş sırasında ortaya çıkan korkuları hatırlayabilir. Nükleer savaştan sağ kalanların, serpinti dağılana kadar, güçlendirilmiş barınakların içinde ne kadar süre kalması gerektiğine dair gazete hikâyeleri ve TV belgesellerini hatırlayacaktır. Daha sonra, radyoaktivite seviyesini belirleyen Geiger sayaçları gündeme gelmişti. Bugünün Geiger sayaçları alnımıza tutulan ateş ölçerlerdir."

Yazar, rock müzisyeni Ted Nugent'in mesajına yer verdi:

"Ben 'aptal oyunu'nu oynamayı bitirdim… Artık korkunun tutsağı olmayacağım. Artık evimde kalmıyorum. Korkunuz, Amerika'yı yok etmek için bir bahane olamaz. Korkunuz, benim korkum değil ve korkunun hayatıma, işime, gelirime veya özgür bir Amerikan vatandaşı olarak geleceğime müdahale etme hakkı yok. "

***

Alman medyası ise ise bütün şehirlerde devam eden protesto gösterilerini çarpıtmakla meşgul... Meselâ DW Türkçe'nin "Almanya'da koronayla birlikte yeni sağcı hareket mi doğuyor?" başlıklı ve Elmas Topçu imzalı haberinde "Uzmanlar, kentten kente farklılık gösteren protestolara solcuların, aşırı sağcıların, demokrasi karşıtlarının, komplo teorilerine inananların, antisemitiklerin, muhafazakarların, aşı karşıtlarının, sağ popülistlerin, ezoteriklerin ve sadece korona tedbirlerine karşı çıkan sade vatandaşın katıldığını, ancak ağırlıklı olarak eylemlere aşırı sağın damgasını vurduğunu belirtiyor." deniliyor.

Yani protestoların içinde herkes var ama Alman medyası onları "yeni sağcı hareket" diye damgalamaya çalışıyor!

Yine de protestocuların iddialarına yer veriyorlar:

*Korona tedbirlerine karşı çıkan grupların sevdiği bir diğer figür de eski sunucu Ken Jepsen. Antisemitik teoriler yaydığı Youtube videolarıyla tanınan Jepsen, Bill ve Melinda Gates'in Dünya Sağlık Örgütü'nü ve Alman hükümetini satın aldığını, Robert Koch Enstitüsü'nü finanse ettiğini, Der Spiegel'e ve Die Zeit'a yatırım yaptığını, Johns Hopkins Üniversitesi'ne yaptıkları bağışla orayı da ele geçirdiklerini söyleyip, bütün dünya kamuoyundaki hakim görüşü Gates'lerin belirlediklerini ileri sürüyor. Jepsen, Bill ve Melinda Gates'in, Roosevelt, Churchill, Stalin ve Hitler'in zamanında sahip olduklarından daha fazla gücü elinde bulundurduğunu ileri sürüyor.

*Mevcut protestoların en önemli asıl aktörü ise "Başkaldırı 2020" adlı oluşum. İlk gösteriyi yapanın Berlin'den antikapitalist söylemleriyle dikkat çeken "Demokratik Başkaldırının İletişim Merkezi" derneği olduğu bildiriliyor.

*Gösterinin çağrıcılarından dramaturg Anselm Lenz, Almanya'nın korona politikasını "Yetki kanunu temelinde uygulanan olağanüstü hal rejimi" diye niteliyor. Almanya'da 'Yetki Kanunu' kavramı, 24 Mart 1933'de kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırarak tek yetkiyi Adolf Hitler'e veren yasal düzenleme ile özdeşleştiriliyor.

*Berlin'deki aktörlerden biri de vegan yemek tarifleri kitapları ile tanınan aşçı Attila Hildmann. Alman bir ailede evlatlık büyüyen Türkiye kökenli aşçı, Alman hükümetini, yanlış korona rakamları kullanarak demokrasiyi yok etmek, "korona diktatörlüğü kurmak" ve Alman halkına ihanetle suçladı.

***

Görüldüğü gibi düşünen insanların aklı başına geliyor ama azınlıkta oldukları hissi verilerek, marjinal gösterilmeye ve etkinlikleri kırılmaya çalışılıyor. Oysa insan sağlığıyla oynayanlar çok küçük bir azınlık ve gerçekte hiçbir güçleri de yok!

 

dfs-004-001-011-001-001-001-002.jpg

Yazarın Diğer Yazıları