Köşe yazarları bugün ne yazdı (2 Nisan 2016)

Köşe yazarları bugün ne yazdı (2 Nisan 2016)
Köşe yazarlarının bugünkü gündeminde terör olayları ve hükümetin dış politika hamleleri vardı. Ensar Vakfı'ndaki rezalete tepkiler devam ediyor. İşte sizin için seçtiğimiz medyada öne çıkan yazarlar.

MHP yönetimi, kritik karar öncesi mahkemeye davaya ilişkin iki hukukçunun imzasıyla mütalaa sundu. Prof. Dr. Hüseyin Hatemi'nin kaleme aldığı raporda; olağanüstü kongre talebinin hukuksuz, mahkemenin ise yetkisiz olduğu iddia edildi.

MHP Genel Merkezi 'Akp’nin akillerinden' Akıl aldı / Müjdat Öztürk / 2023 haber

MHP yönetimi, Ankara 12. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin olağanüstü kongre talebini karara bağlayacağı 8 Nisan öncesi, dava dosyasına iki hukukçu akademisyenin kaleme aldığı mütalaa sundu. Prof. Dr. Hüseyin Hatemi'nin hazırladığı rapor, Avukat Yücel Bulut imzasıyla mahkemeye sunulurken, rapor muhaliflerin tepkisine neden oldu. Sinan Oğan'ın avukatı Kürşat Ergün, mahkemenin yetkisiz olduğuna ilişkin raporun, hukuki gerekçelerinin yetersiz olduğunu iddia etti. MHP'de muhaliflerin olağanüstü kongre için başlattığı yargı sürecinde sona yaklaşılıyor. MHP yönetimi, Ankara 12'inci Sulh Hukuk Mahkemesi'nin davayı karara bağlayacağı 8 Nisan öncesi, dava dosyasına iki hukukçunun mütaalasını sundu.

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Hatemi ve Doç. Dr. Burcu Kalkan Oğuztürk'ün hazırladığı 9 sayfalık rapor, Genel Merkez Avukatı Yücel Bulut tarafından mahkemeye iletildi. MHP kulislerini karıştıran ve mahkemeye sunulan 9 sayfalık raporda, her iki hukukçudan "Türk Medeni Kanunu 75. maddesinde yer alan tali hak; üyelerinin beşte birinin yazılı başvurusuyla Genel Kurul'un olağanüstü kongreye çağrılmaması halinde Sulh Hukuk Mahkemesi'ne başvurulması siyasi partiler için geçerli midir?" sorusuna cevap vermeleri istendi.  Hatemi ve Oğuztürk'ün kaleme aldığı raporda, hukuki sorun olarak belirtilen hususa ilişkin 16 maddeden oluşan cevap metni hazırlandı. Raporun sonuç bölümünde, bazı hukuki gerekçelerle tüzük kongresinin toplanmak istendiği, sonrasında seçim yapılarak Merkez Yönetimi'nin değiştirileceğinin belirtildiği, bu durumun da hakkın kötüye kullanılması anlamı taşıdığı ileri sürüldü. Raporda şu ifadelere yer verildi: "Siyasi Partiler Kanunu'nun 121. Maddesi ancak "Siyasi Partiler Kanunu'na aykırı olmayan diğer Kanun hükümlerinin siyasi partiler hakkında uygulanacağını belirttiğine ve Dernekler Kanunu'nun 34. Maddesi de kıyasen uygulamadan değil, sadece atıftan bahsettiğine göre, Siyasi Partiler Kanunu 14. Maddesinin 6. Fıkrasına Sulh Mahkemesi'ne başvuru imkanı alınmadığı ve Dernekler Kanunu'na da atıf yapılmadığı için bu konuda Siyasi Partiler alanının özelliği dolayısıyla ve esasen seçim yapılmaması gereken olağanüstü toplantılar için Merkez Yönetimi değiştirme kasdıyla olağanüstü toplantı çağrısının yapılmasının mümkün olmadığı sonucuna varmak gerekir. Bu konuda bir adli yargı makamına yetki verilmiş olduğu sonucuna varılmasına imkan görememekteyiz"

447jpg.jpg

 

Kulislere bomba gibi düşen raporla ilgili açıklama yapan Genel Başkan Adayı Sinan Oğan'ın Avukatı Kürşat Ergün, Genel Merkezi'in talebiyle hazırlanan raporun, dava açısından hukuki bir değerinin bulunmadığını iddia etti.

Mahkemenin 8 Nisan'da karar vereceğini ve karar öncesi MHP yönetiminin kafa karıştırmak için böyle bir bilirkişi raporu istediğini ileri süren Ergün şöyle konuştu:

"Mahkemenin Cuma günü duruşmayı yapacağı göz önüne alındığında bugün itibariyle sunulan bu raporun kafa karıştırma amacı taşıdığı açıktır. Ancak buna rağmen dosyadaki talebimiz ve bu yönde ortaya koyduğumuz hukuki gerekçeleri ortadan kaldırıcı bir durum söz konusu değildir.

Ayrıca MHP Kongre davası ile ilgili olarak Genel Merkezin "sözde hukuki" bu görüşü ülkücü hareketle zıt görüşe sahip ve patrikhanenin hızlı savunucusu Hüseyin Hatemi'den talep etmesi tarafımızca anlaşılamamıştır. Bilindiği üzere Hüseyin Hatemi'nin eşi Kezban Hatemi de Partimizce haklı olarak yoğun eleştiri alan Akil İnsanlar Heyeti'nin Başkan Yardımcılığı görevini yürütmüştü. Bu görüşün alınması adına Genel Merkezden ne kadar bütçe ayrıldığı da merak konusudur."

 

********

 

Sözcü Gazetesi’nden Emin Çölaşan son günlerde verilen şehitler konusunda hükümete tepki gösterirken, Davutoğlu’nun Kürtçe sloganlara verdiği cevaba tepki gösterdi.

Sadrazam Uğruna Şehit Oldular / Emin Çölaşan / Sözcü

Sevgili okuyucularım, önceki akşam Türkiye’nin üç ayrı yerinde 10 asker ve polisimizi daha şehit verdik.
30’a yakın da yaralı var. Bazılarının durumu çok ağır.
Şehit polislerimizden üçü Ankara Yenimahalle’deki polis lojmanlarında aileleriyle birlikte yaşıyor(du).
Biji serok sadrazam Davutoğlu Ahmet Paşa dün Diyarbakır’ın merkez Surilçesine gidip cuma namazını Allah’ın izniyle orada kılacaktı. Diyarbakır’da AKP ilçe örgütü tarafından “Hoş geldin Serok Ahmet, Surlar gibi dimdik ayaktayız. Sur İlçe Başkanlığı” pankartlarıyla karşılandı.
Kendisi de kürsüden ahaliye seslendi:
“Bana serok Ahmet diyen dilleriniz sağ olsun!”
Bombalanan otobüste can veren yedi şehidin kanı yerde henüz kurumamıştı ama Ahmet oraya gidip hiç sıkılmadan namaz gösterisiyle karışık siyaset yapıyordu.

 

*  *  *

 

Yenimahalle lojmanlarında kalan üç polis, sadrazamın gezisi nedeniyle birkaç gün önce “takviye kuvvet” olarak Diyarbakır’a götürüldü.
Serok Ahmet’in korunmasında yardımcı olacaklardı. 
Sadece onlar değil, Türkiye’nin dört bir yanından yüzlerce polis gönderildi!
Lojmandaki polislerden biri ailesiyle vedalaşırken “Hakkınızı helal edin, orada başımıza neler geleceği belli değil. Gidip de gelmemek var” dedi…
Ve olan oldu… Komşu üç polisin cenazeleri dün Ankara’ya getirildi, cenaze töreni düzenlendi. 
Ancak ne yalan söyleyeyim, hükümetimiz onları unutmadı!.. Lojmanların önüne taziye 
çadırları kuruldu, ambulanslar seferber edildi, gelenlere ikramda bulunuldu! Daha ne yapsın hükümetimiz!
Sadrazam hazretlerini korumak uğruna takviye kuvvet olarak Diyarbakır’a gönderilen üç komşu polis onun güvenliği uğruna şehit düştü. 
Allah rahmet eylesin. 
Allah ülkemizi bu duruma düşürenlerden hesap sorulduğu günleri hepimize göstersin. Amin.

 

***

 

Milliyet Gazetesi’nden Melih Aşık, son günlerde ortaya çıkan darbe söylentilerine tepki gösterirken, asıl darbenin iktidar tarafından orduya yapıldığını hatırlattı.

Darbe dar be! / Melih Aşık / Milliyet

Darbe söylentilerinin giderek artması üzerine Genelkurmay daha fazla sessiz kalamadı, önceki gün yaptığı yazılı açıklamayla kamuoyuna adeta “Darbe yapmayacakları” sözü verdi. Gerekir miydi? Hayır. Geçmişteki darbelerin “ABD patentli ve onaylı” olduğu artık herkes tarafından kabul ediliyor. Dolayısıyla aklı başında kimse TSK’nın kendiliğinden darbe yapacağını düşünmüyor.
Bunlar bir yana... Darbe yapmayacağız sözünün fiiliyatta kıymet -i harbiyesi nedir? Hangi ordudarbe yapacağız der ki?
Hatırlanacağı üzere 12 Eylül öncesi darbe söylentileri artmaya başladığında dönemin BaşbakanıSüleyman Demirel, Cumhurbaşkanlığı’na vekâlet eden İhsan Sabri Çağlayangil’den dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren’in ağzını yoklamasını istemiş... Çağlayangil’e, “Kesinlikle böyle bir şey söz konusu değil” diyen Evren darbeyi yaptıktan sonra neden öyle dediğini şöyle açıklamıştı:
“Ne yani, kendisine, İhsan Bey, biz karar verdik, yakında darbe yapacağız mı diyecektim.”
* * *
Askeri darbe tartışmalarını yapay gündem olarak niteleyen bir dostumuz dün dedi ki:
- Bu iktidar döneminde TSK iktidara karşı darbe yapmadı ama iktidar TSK’ ya karşı darbe yaptı.Ergenekon ve Balyoz operasyonlarıyla orduyu felç etti. Peşinden Anayasa’yı askıya, sistemi bekleme odasına aldı. Kendine uygun insan tipi yaratıyor. Bu darbe devam ederken başka darbeden söz etmenin alemi var mı?

 

***

 

Sözcü Gazetesi’nden Necati Doğru, Ensar Vakfı’na sahip çıkıp “Hepimiz Ensar’ız” açıklaması yapan 150 STK ve vakfa sert tepki gösterdi.

Rezil Tablo / Necati Doğru / Sözcü

ngiltere’deki de çocuk. 11-12 yaşlarında. Türkiye’deki de çocuk. 11-12 yaşlarında.
İlki şanslı çocuk.
Diğeri talihsiz çocuk.
İngiltere’de BBC (devletin radyo-televizyon kuruluşu) yaşları 11-12 olan 1 milyon İngiliz çocuğa; “makineleri makinelerle konuştursunlar ve endüstri 4-0 teknoloji devrimine aktif olarak katılsınlar” diye bedava “micro: bit” dağıtmaya başladığını açıkladı. Aynı gün Türkiye’nin TRT’si (devletin radyo-televizyon kuruluşu) “Hepimiz Ensarız…” haberi yayınlandı.
150 vakıf başkanı.
Hepsi iktidara yakın.
Sözleşmiş, toplanmışlar.
Uzun masada oturmuşlar.
“Bir sapığın, sapıklığı” diyorlar.
“Bir vakfı bağlamaz” buyuruyorlar.
“Ensar Vakfı“nı savunuyorlar.
TRT, bu “savunma haberini” veriyor. Aynı TRT, bu haberle bağlantılı olarak şu “rezil tabloyu” da, haber namusu adına, vermesi gerekir.
Rezil tabloyu vermiyor.

 

***

 

Vatan’dan Okay Gönensin başka ülkelerin Türkiye’nin içişlerine karışmasına tepki gösterilmesini doğru bulmadığını yazdı. Gönensin eğer samimiysek Mısır’ın, Suriye’nin ve diğer ülkelerin de içişlerine karışmamalıyız mesajı verdi.

Eksik varsa söylerler / Okay Gönensin / Vatan

Başkalarının bizim için ne düşündükleri, ne söyledikleri konusunda oldum olası çok hassasızdır.

 

Bir süredir, Batı’dan gelen, demokrasi ve ifade özgürlüğüyle ilgili eleştirilerin hepsine de cevap yetiştirmeye çalışıyoruz.

 

Ana savunma sistemimizde, değişik koşullar ve güçlükler nedeniyle bize biraz daha hoşgörüyle bakılması gerektiğine dair bir mantık var.

 

Batı ise basit bir söylemi tekrarlıyor: Avrupa Birliği üyeliğine adaysanız, demokrasi, insan hakları ve ifade özgürlüğü alanlarında bir eksiğiniz olamaz.

 

Yedi düvelin saldırısı altında ve bölünme tehlikesiyle karşı karşıya olduğumuza da yeni inanmış değiliz. Bu kuvvetli inanç, dışarıdan gelen her hamlede bizi daha da tedirgin hale getiriyor.

 

12 Eylül döneminde de Batı’dan gelen eleştiri ve tepkilerin kaynağının dostluk değil düşmanlık olduğuna inanmış olduğumuz için tepkiler de buna göre oluşuyor.

 

Şuradan başlasak: Demokrasi, insan hakları ve ifade özgürlüğü konularında çeşitli eksiklerimiz vardır. Önce bunu kabul etmek zorundayız.

 

Bizi bu konularda eleştiren herkesin düşmanımız değil, çoğunlukla dostlarımız olduğuna inansak birkaç adım daha ilerlemiş oluruz.

 

İlerlememek için ise kendi açımızdan kuvvetli bir mantıkla yürümeye çalışıyoruz: Ülkemiz ağır bir terör saldırısı altındadır, dostumuz olduğunu söyleyen herkes bizi aynı hatta, hiçbir görüş farkı belirtmeden desteklemek zorundadır.

 

Demokrasi ve ifade özgürlüğü varsa görüş farkı da olacaktır, ülkemizin terör belasından nasıl kurtulacağına dair görüş farkları da olacaktır.

 

Ama şu anda sıkıştığımız noktada, her türlü görüş farkını, teröre destek olarak algılamak halindeyiz.

 

Suriye’nin “iç işlerine”, Mısır’ın “iç işlerine” müdahale hakkını kendimizde görüyoruz, ama bizim “iç işlerimizle” ilgili olarak kimsenin herhangi bir beyanda bulunmasına bile tahammül etmeme noktasından kımıldamıyoruz.

 

Demokrasi, insan hakları ve ifade özgürlüğüyle ilgili olarak yapmamız gereken çok şey var. Bugün bağlı olmaya mecbur olduğumuz anayasa da demokratik değildir, insan hakları ve ifade özgürlüğünü güvence altına alan bir anayasa değildir.

 

Eksik en tepeden başlıyorsa ve biz bunu bile çözemiyorsak, tartışacak bir alanımız bile bulunmamaktadır.

 

***

 

Akşam Gazetesi’nden Deniz Gökçe, ekonomideki büyüme rakamlarının daha detaylı sorgulanması gerektiğini ve çok ılımlı olunmaması gerektiğini yazdı. Gökçe, ihracattaki düşüşe dikkat çekerken, ekonomik büyüme olarak sunulan tablonun arka planını yazdı.

Büyüme oranı yüksek ama dengeli mi? / Deniz Gökçe / Akşam

Büyümeye en büyük katkıyı yüzde 4.5 artan özel tüketim sağladı. Büyümeye ikinci en büyük katkı ise kamu harcamalarından geldi. Yatırımlar dâhil kamu harcamaları yüzde 7 arttı. Buna karşılık net ihracatın katkısı negatif oldu. İhracat yüzde 0.8 gerilerken ithalat artışı da yüzde 0.3 oldu. 

Ancak büyüme iktisatçı gözü ile bakıldığında beklenenden daha az dengeli oldu. Denge demek özel tüketim ılımlı artarken net ihracatın da büyümeye pozitif katkı yapması demek. Bu beklenti ise gerçekleşmedi.

İhracat düşerken ithalatın sınırlı da olsa artması, dolayısıyla net ihracatın büyümeye negatif katkı yapması, 2015 yılında iç talep kaynaklı yüzde 4’lük ve nispeten yüksek GSYH artışının bedeli olarak görülebilir. İhracat yıllık bazda yüzde 0,8 oranında düşerken ithalat artışı yüzde 0,3 oldu. Sonuçta net ihracat büyümeyi 0,3 puan aşağıya çekti.

İhracattaki gerilemenin esasen zayıflayan dış talepten kaynaklandığı not edilmelidir. Türkiye’nin ikinci en büyük pazarı haline gelmiş olan Irak’a yapılan ihracat hemen hemen yarı yarıya azalırken, Rusya’da yaşanmakta olan ekonomik krize, son dönemde iki ülke arasında yaşanan politik kriz de eklenince, bu pazara yapılan ihracat da önemli ölçüde olumsuz etkilendi. Buna karşılık Avrupa pazarındaki sınırlı canlanma kayıpların telafisi için yeterli olamadı.

2015 yılı genelinde dış ticaret gelişmelerinin son çeyrekte daha da olumsuzlaştığına da dikkati çekmek istiyoruz. 3. Çeyrekten 4. Çeyreğe ihracatın yüzde 1,2 oranında gerilediğini, ithalatın ise yüzde 6,5 oranında yüksek bir artış sergilediğini not etmek gerekiyor.

Sonuçta net ihracatın çeyreklik büyümeyi 2 puan aşağıya çekerek stok artışından kaynaklanan katkıyı sildiğini belirtelim.

Ekonomik büyümede temel eğilimler

2015 yılının bütünü itibarıyla yüksek bir büyüme performansı söz konusu olmakla birlikte bu performansın kalitesi sorgulanabilir. Yüzde 4 büyümeyi özel tüketim ve kamu harcamaları sürüklerken, net ihracatın negatif katkısı “dengeli büyüme” stratejisine gölge düşürüyor.

Dikkat çekilmesi gereken diğer özellik ise son çeyrekte büyümenin önceki çeyreklere kıyasla yavaşlamış olması. Bu yavaşlama özel tüketim ve kamu harcamalarındaki belirgin yavaşlama ile net ihracatın negatif katkısının derinleşmesinden kaynaklanırken, yegâne olumlu gelişmenin yatırımlarda görülen canlanma olduğu görülüyor. 
Ekonomik büyümede gözlemlenen yavaşlamanın Betam’ın 2016 1. Çeyrek Ekonomik Görünüm araştırma notunda da görüldüğünü hatırlatalım. 2016 yılının 1. çeyreğinde Betam’ın ilk büyüme tahmininin de yüzde 0,5 olduğunun da altını çizelim.

 

***

 

Sabah Gazetesi’nin teknoloji yazarı Timur Sırt, 4.5G sonrası ilk tepkileri 7 maddede sıraladı.

İlk gününde 4.5 milyonu yakaladı / Timur Sırt /  Sabah

Tüketicinin nasıl bir gün yaşadığına göz atalım.

1 HİÇ BAĞLANAMADIM

4.5G kullanamayanların pek çok farklı sebebi olabilir. Telefon ve SIM kartınız uyumlu olmayabilir. Telefonunuzda şebeke ayarlarından 4.5G veya LTE seçimini yapmanız gerekiyor. Tüm koşulları yerine getirdiyseniz, bulunduğunuz yerde 4.5G sinyali olmayabilir.

2'LTE' YAZISI ÇIKTI

Apple iPhone kullanıcıları 4.5G yerine LTE (Long Term Evolution-Uzun Süreli Değişim) ifadesiyle karşılaştı. Apple her ülkede 4G ve üstü teknolojileri LTE ifadesiyle kullanıyor. Android telefonlarda ise 4.5G+ veya 4G+ gibi işaretlerle yeni altyapının kullanıldığını abonelere bildiriyor.

3 HIZ TESTİ YAPTIK

Speedtest ve benzeri uygulamaları kuran teknoloji meraklıları hızlarını kendi yaşam alanlarında test ediyor.
Üstelik yüksek hız kotadan 100 MB üstü tüketime sebep olabiliyor. Şunu unutmamakta fayda var: Hız sadece kalitenin önemli unsurlarından biri.

4 PİLİM ERKEN BİTİYOR

Daha önce uyardığımız gibi farklı frekanslar arasında dans eden telefonların akşam olmadan pil tüketimi kritik seviyelere düşüyor. Yani eskisine göre piliniz erken bitiyor olabilir.
Telefonu tasarruf moduna alarak gereksiz bildirimleri kapatıp bluetooth ve WiFi antenini kapatarak pil ömrünü uzatabilirsiniz.

5 KALABALIK ETKİSİ

Gece kullanım oranı düştüğü için hız artıyor. Kalabalık yerlerde doğal olarak hız azalıyor. Toplu ulaşım duraklarında, AVM'lerde, yoğun trafiğin olduğu yerlerde hız, eskisi gibi bunaltmıyor. Bağlantı nedeniyle oluşan kesintiler ise tüketiciye "değişen bir şey yok" dedirtiyor.

6 EVDE YAVAŞ MI?

4.5G mobil internet altyapısı sadece evde ve işte değil, insanlar hareket halindeyken de kullanıyor. Evde kalın duvarlar ve engeller yüzünden bağlantı hızınız 3G'den bile daha alt seviyeye düşebilir. Dışarıda ise 3G veya 4.5G bağlantısı gözükse bile kullanıcı sayısından dolayı hız azalabilir.

7 SİTEDE HIZ FARKI YOK

Kullanıcıların bağlantı hızı kat kat artsa bile yayın yapılan sitenin kapasitesi sınırlı olabilir. Yani şöyle anlatmaya çalışalım. Yollar genişlese, maksimum hız artsa bile, otomobilin hızı sınırlıysa telekom operatörünün yapacağı bir şey yok.