Köşe yazarları ne yazdı (20 Mart 2016 Medya arkası)

Köşe yazarları ne yazdı (20 Mart 2016 Medya arkası)
İstiklal caddesindeki bombalı saldırı sonrasında köşe yazarlarının gündeminde terör olayları vardı. Birçok yazarın güvenlik ve istihbarat zafiyetini eleştirmesi dikkat çekti. İşte okuyucularımız için derlediğimiz basında öne çıkan yazarlar.

Milliyet Gazetesi’nden Güneri Civaoğlu yaşanan saldırılardan sonra çareyi “Atatürk’te, ‘Ne Mutlu Türküm Diyene’ demekte buluyorum” dedi:

Atatürk’ün Yolu / Güneri Civaoğlu / Miliyet

BİRLEŞMİŞ Milletler 20 Mart’ı “ULUSLARARASI MUTLULUK GÜNÜ” ilan etmiştir.
Yani... Bugünü.
Pek çok ülkede “kutlanıyor” olabilir.

Ama... Aralarında Türkiye’nin de olduğu ülkelerde ise ne yazık ki güne -Françoise Sagan’ın yapıtından alıntıyla- “Günaydın Hüzün” diye başlamak psikolojisi içindeyiz.
Gene terör... Gene teröre lanet... 
Canlı bomba vahşeti...
Günahsız insanların kaybı...
Yaralılar... Boşalan İstanbul meydan, cadde ve sokakları...
İnsanların evlerine kapanışı.
.....................
Yüreğim yanarken, gene Atatürk’ümde “çözüm” arıyorum. Taş plaktan yankılarını içime gururla doldurduğum “Ne mutlu Türk’üm diyene” söyleminde buluyorum kendimi.
Bu alacakaranlığı Atatürk’ün çizdiği yoldan giderek aşacağımıza inanıyorum.

***

Sözcü Gazetesi’nin usta kalemlerinden Emin Çölaşan artan terör saldırılarına “yetti be kardeşim yetti” yazısıyla tepki gösterdi.

Yetti be kardeşim yetti / Emin Çölaşan / Sözcü

Bir toplum düşünün ki televizyonu her açtığında, gazeteyi her eline aldığında karşısında aynı görüntüler, aynı haberler var:
Yanmış ve parçalanmış bedenler, kopuk kol ve bacaklar, yerlerde kan…
Siren sesleri, feryatlar…
Ve her seferinde yetkili ağızlardan, yani ülkeyi yönetenlerden aynı bildik sözler:
“Kanları yerde kalmayacak. Hainlerin kimliği tespit edildi!.. Bu alçakça ve hain saldırıyı lanetliyor ve kınıyoruz!”
Oysa lanetlemek ve kınamak sorunu çözmüyor.
*  *  *
Varsayalım böyle bir ortamda Başbakan veya İçişleri Bakanı olarak görev yapıyorsunuz.
Bir, üç, beş… Bir türlü çare bulamadığınız, kınamakla yetindiğiniz terör olayları sonrasında istifa etmeniz gerekmez mi?
Hayır, Türkiye’de böyle bir kavram asla yoktur ve bundan sonra da olmayacaktır… Çünkü o makamlara gelenlerin kafasında böyle bir düşünce hiçbir zaman olmamıştır.
*  *  *
İnsanlar sokağa çıkmaktan, hele de kalabalık yerlerde olmaktan korkuyor.
Terörün esas hedefi de zaten budur. 
Toplumu korkutmak, sindirmek ve panik yaratmak. 
Türkiye’de bunu büyük ölçüde başardığını da itiraf edelim. 
Bazıları “Kardeşim, terörle yaşamaya alışacağız” diyor!
Sanki kilo vermek için ekmek yememeye alışacağız der gibi, bizimle alay edercesine!

 

***

Sözcü Gazetesi’nden Yılmaz Özdil gündeminde de İstiklal’deki canlı bombalı saldırı vardı. Özdil yazısında kendisine has üslubuyla istihbarat teşkilatının yapısını eleştirdi.

İstiklal caddesi… / Yılmaz Özdil / Sözcü

Bangır bangır ihbarların üstünü örtmeye çalışan akp hükümetine ve “söylentilere inanmayın, korkmayın, hayatınıza normal şekilde devam edin” diyen yalaka medyamıza rağmen, Türk halkını uyaran, bu uyarı sayesinde can kayıplarımızın nispeten en aza inmesini sağlayan Alman istihbaratına teşekkür ederiz. Kendi devletimiz kendi insanını korumazken, bizim topraklarımızda bizi koruyan Alman devletine teşekkür ederiz.
*
Açık söyleyeyim… Bu saatten sonra Alman lisesinin müstahdemine güvenilir, Mit müsteşarına güvenilmez.


***

Cumhuriyet Gazetesi’nden Emre Kongar, bombaların Türkiye Cumhuriyeti’ni hedef aldığını yazdı. Kongar, İslam ülkeleri arasında demokrasinin kör topal da olsa ilerlediği tek ülkenin Türkiye olduğunu vurguladı.

Bombalar Rejimi Hedefliyor / Emre Kongar / Cumhuriyet

Kim patlatırsa patlatsın, ister PKK ister IŞİD, patlatılan bütün bombalar, Türkiye’nin kör topal yürütmeye çalıştığı Demokratik Rejimi hedefliyor. 
PKK, yıllardır terör yoluyla Türkleri ve Kürtleri birbirine düşman etmeye, halkların birlikte yaşama iradesini yok etmeye, kendisine siyasal manevra alanı yaratmaya çalışıyor. 
IŞİD ise zaten Ortaçağ refleksleri ile bütün uygar insanlığa, bu arada, İslam Âlemi’nin en uygar toplumunu oluşturan Türkiye’deki rejime düşman.
***
Dikkat edilirse, Türkiye’deki bombalar son yıllarda artık iki kaynaktan geliyor: 
Irkçı, etnikçi siyaset ve dinci, mezhepçi siyaset. 
1980 öncesi terör, sol ve sağ ideolojik kökenliydi... 
Sovyetler’in çöküşünden sonra başlayan Küresel dönemde siyasal mücadele sınıf odaklı olmaktan çıktı, ırk ve din odaklı savaşlara kaydı... 
“Uygarlıklar Çatışması” adı altında Huntington’un işaret ettiği din ve ırk savaşları, bütün dünyayla birlikte Türkiye’yi de pençesine aldı.

***

Hürriyet Gazetesi’nden Ahmet Hakan da Ankara’daki saldırıyla ilgili MİT’i eleştirdi. Hakan bundan sonra gözüm Alman makamlarından gelecek uyarı bilgilerinde olacak dedi.

Alman’ın paniği boşuna değilmiş meğer / Ahmet Hakan / Hürriyet

NE diyordu yetkililerimiz? -Almanya gereksiz paniğe yol açıyor. -Telaşa ve paniğe gerek yok.  Hatta ben bile yetkililerimizin bu serinkanlı açıklamalarından etkilenerek başta Almanlar, bomba goygoyu yapan herkese “yetti ulan yetti” demiştim.   Peki ne oldu? İstiklal Caddesi’nde bir canlı bomba daha patlayıverdi. Yine ölüler, yine yaralılar, yine öfke, yine kan, yine gözyaşı Allah’tan Almanlar, “gereksiz” paniğe yol açmışlardı da... İstiklal’de alışılmış cumartesi kalabalığı yoktu. Ve bu nedenle daha büyük bir facia yaşanmadı. Yetkililerimiz hiç kusura bakmasın: Benim gözüm artık Alman makamlarından gelecek uyarılarda.  


***

Karar Gazetesi’nden Mehmet Ocaktan’ın gündeminde de terör saldırıları vardı. Ocaktan, ‘terörü durdurmanın bir yolu var mı’ diye sordu.

Şeytanı durdurmanın bir yolu var mı? / Mehmet Ocaktan / Karar

Güneydoğu’da şehirleri esir alan PKK terörünün ardından büyükşehirlere taşınan terör dalgası zihinlerdeki soruları daha da derinleştiren bir durum arz etmeye başladı. Bu yeni durum maalesef salt bir ‘terör’le tanımlanamayacak kadar derin bir hale işaret etmektedir.  Devlet teröre karşı bütün güvenlik tedbirlerini almış durumda, her türlü istihbari bilgiler değerlendiriliyor, polis alarmda. Ama görünen o ki bütün bu teyakkuz haline rağmen, çok derin bir planlamanın ürünü olduğu anlaşılan canlı bombalar da sistematik bir şekilde patlatılarak canımızı yakmaya devam ediyor.  Bu tabloda terörün adresi maalesef önemini yitirmiş durumda. Bir gün PKK’lı bir canlı bomba kendini patlatıyor, bir başka gün şeytanın bir başka yüzü IŞİD sahneye çıkıyor. Emniyet kaynaklarında Taksim’de kendini patlatan teröristin IŞİD üyesi olduğu kanaati hakim. Ama aynı kişinin daha önce DHKP-C adına eylemler yaptığı bilgisi de var.  Perdenin önündekilerin adresi nereye çıkarsa çıksın sonuç değişmiyor. Özünde Türkiye’nin canını sıkmayı amaçlayan kanlı saldırılar belli aralıklarla kabus üretmeye devam ediyor. Belli ki içinde uluslararası farklı unsurların da olduğu eller bundan sonra da yeni maşalarla cinayet işlemeyi sürdürecekler.


***

Vatan Gazetesi’nden Güngör Mengi ise terör olayları karşısında gerekli uyarıları yapmayan sorumluların cezalandırılmasını istedi, yaşanan terör olaylarına isyan etti.

Uyarmayan sorumlu cezalandırılsın / Güngör Mengi / Vatan

Beş ay içinde başkent Ankara’da 3, İstanbul’da bir ve toplam 4 bombalı saldırı yapıldı.   Dün Taksim İstiklal Caddesindeki canlı bomba saldırısında “açıklamalara göre” 4 vatandaşımız hayatını kaybetti, 36 yaralı olduğu ve bu yaralıların 7’sinin durumunun ağır olduğu bildirildi.   İki gün önce Almanya ve ABD’nin “hafta sonu İstanbul’da olacağının bilgisini edindikleri ve kendi vatandaşlarına uyarı yaptıklarını” yazmış, bizim birimler neden uyarmıyor diye sormuştum.   Daha önce de birkaç kez “panik olur düşüncesiyle ihbarları, duyumları saklamak yanlış, AB ülkeleri anında bu bilgileri halkla paylaşıyor” diye yazdım.   Net açıkladılar   Hiç değilse “Böyle bir ihtimal var, dikkatli olun, bu semtten uzak durun” benzeri bir uyarı her iki saldırı öncesi de yapılabilirdi.   Almanya Dışişleri Bakanlığı “terör tehdidi” nedeniyle okul ve temsilciliklerini günler öncesinden kapattı. Tehdidin özellikle Taksim bölgesine yönelik olduğu da açıklandı.

Hükümete ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yakınlığıyla bilinen Sabah Gazetesi yazarı Mehmet Barlas, bugünkü yazısında Türkiye’yi hedef alan saldırıların çıkış noktası olarak Suriye ve Irak’ı işaret etti:

 

***


Amaçları Toplumları yılgınlığa sürüklemektir / Mehmet Barlas / Sabah 

Irak ve Suriye
Ancak burada sade bizim topraklarımızdan kaynaklanmayan bir oluşum var. Güney komşularımız Irak da, Suriye de terörizmin üremesi için en elverişli ortamları oluşturmaktalar. Güneydoğu kentlerimizi kana bulayan teröristlerin, Suriye'de eğitim gördüklerini, kullandıkları silahların sınırdan geçerek geldiklerini artık biliyoruz.
Ayrıca IŞİD denilen terör örgütünün Irak ve Suriye'de yerleşik hale gelmesi yetmezmiş gibi, bir de Suriye'nin kuzeyindeki Kürt oluşumunun da aynı çizgide geliştiğini görmekteyiz. Bu oluşumun bizdeki PKK ile bağlantısı da artık bilinen bir gerçek.