Kosova üzerinden Fener Ortodoks hattı

Türkiye’de Ortodoksluğun iktidar eliyle Vakıflar Yasası ve Fener imtiyazları bağlamında güçlendirildiği günlerde eş zamanlı olarak, Balkanlar’da Ortodoksluk ikiye ayrıldı. Eğer gazetemiz Yeniçağ, dün Halkın Yükselişi Partisi Genel Başkanı Prof.Dr. Yaşar Nuri Öztürk’e dayanarak  “Ortodoks din devleti kurulacak”  haberini yayınlamasaydı ben de Kosova’nın bağımsızlığı meselesine bu açıdan bakmayacaktım.
Farkında mısınız bilmem.
Kosova’nın bağımsızlığı aynı zamanda Rusya-ABD çatışmasının önemli bir boyutunu daha gün ışığına çıkarıyor.
ABD Balkanlarda sadece bir devlet bağımsızlaştırmıyor, aynı zamanda yeni bir siyasal kurgu yaparak, Rusya’nın nüfuzunu derinden sarsacak Ortodoksluğu da ikiye ayırıyor. Böylece, Rusya Federasyonu’nun Avrupa içindeki gücünü önemli ölçüde kırdığı gibi, siyasal bölünmenin temeline dini parçalanmayı oturtmuş oluyor. Bu durumda Rusya Federasyonu, Balkanlarda sadece siyasi nüfuz kaybına uğramış olmayacak. Aynı zamanda Ortodoks inancın kendisine verdiği avantajları da kaybetmiş olacaktır. Hiç şüphesiz bunun sonucu olarak Rusya Federasyonu, mezhep olarak arkasında gördüğü büyük toplumu yani kamuoyunu da kaybetmiş olacaktır.
Peki, Rusya karşısında yeni ve bölünmüş Ortodoksluğun siyasi temsilcisi kim olacak?
Elbette bu görev Yunanistan’ındır..
Ya dini temsilci, o kim olacak?
İşte bu noktada, meselenin ucu İstanbul’a kadar uzanıyor.
Neredeyse yarım asırdır Türkiye topraklarına ayak basmayan Yunan başbakanlarının tarihi geleneği geçenlerde bozduğunu hatırlayın lütfen. Karamanlis’in gelmesi boşuna değildir. Karamanlis, Yunan basınının ağır eleştirilerine maruz kalacağını bilerek bırakın -Türkiye’ye gelmeyi- bir de Atatürk’ün mezarını ziyaret ederek, anı defterine methiyeler yazacak kadar ileri gidiyorsa, elbette boşuna değildir. Nitekim Kosova’nın bağımsızlığını ilan etmesi, bize yeni dünyada Balkanlardaki siyasal konseptin neye göre nasıl şekillendirildiğini gösterince Karamanlis’in gezi sebebi daha iyi anlaşılmış oldu.
ABD, Fener Patrikhane’sinin de önemli roller alabileceği, Türkiye (İstanbul), Yunanistan, Makedonya ve Kosova’dan oluşan, Yunan merkezli yeni bir kurgu yapıyor. Bunu açık olarak görebiliyoruz. Burada üzerinde durulması gereken ve sorulacak soru şudur:
Bu kurguda Türkiye nasıl ikna ediliyor?
Dünyayı kendince şekillendiren büyük siyasetin aklını doğru okuyabiliyorsam eğer, Türkiye’nin nasıl davranacağını ve nasıl ikna edileceğini AB üstlenmiş durumda. ABD’nin de desteklediği Türkiye’nin AB üyeliği bu anlamda zaten öteden beri “pembe devrimler yoluyla” Türkiye’yi istenen çizgiye iyice yaklaştırmıştı. Son olarak başta Vakıflar Yasası olmak üzere, Fener Patrikhanesi ile Ruhban Okulunun açılmasına yönelik uluslararası baskı dikkate alındığında anlaşılmaktadır ki, ABD, AB’yi yanına alarak Balkanlar’da yeni bir şekillenmeye giderken, Yunanistan’a görev vermiş, Türkiye’nin de  “Osmanlı bakiyesi”  bağlamında Balkanlardaki yeni yapılanmaya desteğini almıştır.
İşte Yunanistan-Türkiye arasında son zamanlarda  “baldan tatlı olan” ilişkilerin temelinde bu vardır.
Halkın Yükselişi Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün işaret ettiği ve gazetemizin dün manşet olarak verdiği  “Ortodoks din devleti kurulacak”  sözünün, Balkanlara bütüncül bir anlayışla bakıldığında küçük bir muhalefet partisinin özel kaygıları olmadığını açıkça görülecektir.
Buradan muhtemel Türk-Yunan ilişkileriyle ilgili olarak şunları söylemek mümkündür. Fener Patrikhanesi güçlendirilene kadar Yunanistan, Türkiye ile ilişkilerinde eskisine oranla yumuşak siyaset izleyecektir. Önümüzdeki günlerde Türkiye’yi AB sürecinde açıktan destekleyen mesajlar görürsek asla şaşırmamak gerektiğini özellikle belirtmek gerekir.
Bu arada Fener, Ortodoksların  “ekümenik”  liderliğini Türkiye’nin tavizleri sonucu elde ettiğinde, sırada siyasi varlık olma adına kazanımlar  olacaktır. Böylece iyice güçlenen ve devletleşen Patrikhane, Rusya Federasyonu’nun siyasal varlığını oluşturan Rus halkı dahil tüm Ortodosların ruhani ve aynı zamanda siyasi otoritesine dönüşeceğinden, aynı zamanda Doğu Bizans’ın temsilcisi gibi algılanarak, dünya siyasetine yön verecektir.
Batı’da Vatikan ve Batı Roma, Doğu’da Fener ve Doğu Roma (Bizans) iki köklü Hıristiyan medeniyeti canlanacaktır. Bundan sonrası kolaydır. Hıristiyan medeniyetinin iki güçlü ayağı egemen güç ABD ile bütünlük içinde yeryüzünü yönetecektir.
Kosova’nın bağımsızlığı büyük hedefe varmanın işaret taşlarından biri sadece.

Yazarın Diğer Yazıları