Kötülük kazanır mı?

AKP'nin gözünde muhalefetin varlığı bile gereksiz. İstiyorlar ki tek kendileri olsun ve rejimin adı da (nasıl olacaksa) demokrasi olsun.

Seçimler sembolik olsun ve bunlar her daim kazansınlar.

Din bunların.

İman bunların.

Cennet ve cehennem de bunların.

Ver oyunu git gir cennete...

Vatan dahi bunlarındır.

Bunlar hatasız insanlardır. Yanlış yaptıkları hiçbir an, hiçbir politik karar, hiçbir hâl ve hareket yoktur.

Meselâ patates ekim dikim alanlarını gelip yabancılar CHP ile iş birliği yapıp daraltmıştır..

İşsizliği, Türkiye'yi tehdit eden güçler ile İYİ Partililer artırmıştır.

Türkiye'nin Cumhuriyet kurulduktan sonra kurup işlettiği her nesi varsa gelip başkaları satıp harcamıştır.

Türkiye'yi iktidarları süresince uluslararası finans çevrelerine 178 milyar dolar faiz vermeye gene Temel Karamollaoğlu sebep olmuştur.

Bu durumda eğer bir beka meselesi varsa sebebi açıktır: Muhalefet.

Bu ülkede kötü yapılan her ne varsa sebebi gene bellidir: O da Muhalefet..

Kısaca bütün kötülükler, uğursuzluklar hep bunların başının altından çıkıyor.

Ne yapacağız o zaman..

Akşener'i tutuklayacaksınız.

Mansur Yavaş'ı itibarsızlaştıracaksınız.

 Kılıçdaroğlu'na  her melanetin kaynağı gibi davranacaksınız.     

Ama siz, nevruz mitinglerinde teröristbaşının mektuplarını Sırrı Süreyya Önder'e okutturabilirsiniz.

Aynı teröristbaşının İmralı'daki odasını genişlettirip, canı sıkılmasın diye bir de televizyon verebilirsiniz.

Oslo'da "analarımızın ağlamaması" için elinizden geleni de yapabilirsiniz.

Barzani'nin sözde Kürdistan bayrağını getirip İstanbul Atatürk ve Ankara Esenboğa Havalimanı'na çektirmenizde de bir sıkıntı yoktur.

Yeter ki siz yapın..

Basın özgürlüğü

Demokrasinin en önemli özelliği "halkın kendi kendisini yönetmesi" üzerine kurulu olmasıdır. Halkın kendi kendini yönetebilmesi için ne lazım? Hepimizin bütün seçmenler olarak Ankara'ya gidip ülkemizi yönetmemiz lazım. Bunu yapamayacağımıza göre, bunun yerine ne yapıyoruz?

Bizi temsil edecek vekiller ve yöneticiler seçiyoruz.

İşte adımıza ülkeyi yönetmekte olan kimseleri takip etmenin yollarından biri hür basındır. Hür basın hepimiz adına siyasi gücü takip edecek ve sahibi olduğumuz bütçeyi, madenleri, yeraltı ve yerüstü zenginliklerimizi nasıl kullanıp, kime dağıttığını bize bildirecektir.

Bu sebeple basın özgürlüğü, bireysel özgürlüklerin de garantisidir.

Basın özgür değilse, seçilenleri gözetleyemiyoruz, demektir.

Eğer gözetleyemiyorsak, bilgi edinemiyorsak, seçimlerimizi yetersiz bilgiye göre yapmak zorunda kalmışız demektir. Bu durumda sağlıklı seçimden söz edemeyiz.

Hele basın iktidar medyası haline gelmişse, hepten bizden saklanan, gizlenen ve birilerinin bilmemizi istemediği işlerin üstü örtülüyor demektir ki bunun adına "halktan kaçma" denir.

Türkiye, AKP iktidarları ile ana akım medyayı da kayıp etti. Böylece demokrasi monokrasiye dönüştü. Yeni medya bloku oluştu ve bu medya bloku iktidar yanlısı olarak işlev görüyor.

Haberler çarpıtılarak, objektivitesinden uzak, kontrollü ve yönlendirici olarak kamuoyuna sunulmaktadır. Bunun anlamı şudur: Sağlıklı ve doğru bilgi alamayan seçmen şaşırsın ve daima bizim istediğimiz yönde düşünerek iktidarı desteklesin. Olup biten budur.

 

Yazarın Diğer Yazıları