Kozmik oda hangi alandaydı?

Başbakan maşallah, kar kış demiyor demir asa, demir çarık yollara düşüyor.  Başbakan’ın sesi arada kayıyor ama her an “yüksek volümlü.”
Sorular soruyor, cevaplar veriyor hepsi de aynı sesle. Muhalefet lideri gibi. Yani onun söylediklerini Kılıçdaroğlu söylese hiç şaşırtıcı olmaz. Kılıçdaroğlu ana muhalefet, Başbakanımız baba muhalefet.
Anayasada “yasalar var” diyor mesela. İnsan bunu doğru söylenmiş bir tespit olarak düşünüyor. Ama 11 senedir yapılan yüzlerce anayasa ihlalleri... Üstelik o kadar faciaya sebep olduklarını düşünmek, ürkütücü oluyor.
“Bazı medya kuruluşları bir araya gelmişler aynı şeyleri söylüyorlar. Bu adeta ihanettir” diyor. Başbakan adeta partisinin suçlarını sıralıyor. Ne kadar doğru! Ama bu muhalefet lideri tavrı ürkütücü olmaktan çıkıyor, ürpertici oluyor. Baskılarla el koyulan, yasak kredilerle alınan, çocuklara akrabalara hediye edilen televizyonlar, gazeteler akla geliyor. Bunları yola getirmek için yapılan çeşit çeşit cezalar; vergi icat etmek gibi, yazarlarının işlerine son verdirmek gibi cezalar, ürkütücü ve ürpertici. Küçük dinci gazetelerden buralara atlayan yazarların köşelere kurulup Türkiye siyasetine yön verici sözleri, konuşmaları, hem ahlakî hem fikrî sorunlar yaratıyor.

 


***

 


“Devletin öyle mekanları vardır ki kimsenin...” diye başlayan ve sözüm ona devlet adamı titizliği sergileyen tavrı, insanı sinir ediyor. “Gizlilik esasına dayanan sırlar” varmış. Bunları ifşa etmek suçmuş. Yargıyı görevini yapmaya çağırıyor.Yapmazsa o da suç işlermiş. Bunları Milli Güvenlik Kurulu kararlarını ifşa eden gazeteci için söylüyor. Bu gazeteci, 6 sene evvel TSK hakkında aynı ifşaatı yaparken hepsinin ağızları kulaklarına varıyordu. 6 senedir devam eden hukuk ihlallerini ve bunları yapanların suçlu sayılmaları bir yana, taltif edildiklerini gördük. Ürpere ürpere dinliyorsunuz.
Bir de “Anayasada yasaklar olduğunu” hatırlatıyor. Ne doğru sözler ama... 6 yıldır çekilen acılar, yeri göğü titreten günahlar, veballer hep bu anayasanın yasaklarını çiğnedikleri için oldu.

 


***

 


Kozmik odaya nasıl girildi? Ordunun sırlarının saklı olduğu bu odaya savcılar, ellerini kollarını sallaya sallaya girip, devletin mahrem sırlarını aradılar. Sözde Bülent Arınç’a suikast yapılacaktı. Bülent Arınç’a yapılacak suikastın, kozmik odada ne işi var diyen çıkmadı. Aşçıların patates dolu arabasına bile el koydular. Suikast malzemesi aradılar.
Oradan çıkan en gizli planlar, bilgiler, günlerce ortada dolaştı.

 


***

 


Ama hiç beklemedikleri bir şey oldu. Matruşkalar gibi bu büyük suç ortaklığı, şimdi ikiye bölündü. İki matruşka oldu. Bunu yazan gazetecinin özgürlüğü ile alay eden Başbakan, “Sevsinler özgürlüğünü” diye durumu küçümsedi.
Gazeteci hakkında; MİT, Başbakanlık ve Genelkurmay Başkanlığı üç koldan suç duyurusu yaptılar. Matruşkanın biri tekrar bölündü. Bakalım ondan ne çıkacak?
Türk siyaseti, Türk istihbaratı hiç bu kadar zavallı ve gülünç duruma düşmemişti.

Yazarın Diğer Yazıları