Kuala Lumpur İslam Zirvesi

Günlerdir Arap medyasının büyük bir bölümünde Malezya Başbakanı Mahathir Muhammed'in davetlisi olarak Türkiye, Pakistan, Endonezya ve Katar'ın da içinde bulunduğu ülkelerin katılımlarıyla 19 Aralıkta Kuala Lumpur'da yapılacak "Mini İslam Zirvesi" tartışılmaktadır. 

Öte yandan aynı medyada yaklaşık bir aydır çıkan haberlere göre, Türkiye'nin bir kısım Arap ülkeleri ile olan sorunlu ilişkileri, TSK'nın gerçekleştirdiği Barış Planı Harekâtı ile daha da derinleşmiştir. Nitekim Mısır ile Mursi meselesi, Suudi Arabistan'ın Katar'a karşı sert tutumu ve Adnan Kaşıkçı'nın öldürülmesi konusunda yaşanan sorunlar sonucu Arap Birliğinde tamamen Türkiye karşıtı bir tutum sergilenmektedir. Sözü edilen Arap medyası, özellikle Suriye konusunda Türkiye'yi saldırganlık ve Suriye topraklarını işgal etmekle suçlamaktadır.

Dikkati çeken önemli husus, Malezya Başbakanı Mahathir Muhammed'in 19 Aralık tarihinde Kuala Lumpur'da Mini İslam Zirvesi yapılacağını 17 Kasımda ilan etmesi ve akabinde 25 Kasımda İstanbul'da başlayan 35. İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve Ekonomi ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi (İSEDAK) toplantılarının yapılması farklı yorumlara yol açmıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, İSEDAK toplantısında yaptığı konuşma esnasında, Müslümanların üzerlerine serilen ölü toprağından kurtarılmalarının gerekli olduğunu söylemesi, hem İslam Konferansının hem de Arap Birliği Teşkilatının İslam Dünyasının içinde bulunduğu sıkıntılar konusunda çaresiz kaldığı anlamını taşımaktadır.

Öte yandan Malezya Başbakanı Muhammed, zirve ile ilgili yaptığı açıklamada; katılacak 5 ülkenin başta teknoloji olmak üzere adalet, özgürlük, kültürel değerler, egemenlik, savunma sanayi ve ekonomik kalkınma gibi alanlarda İslam Dünyasında lider rol oynadıklarını ve bu çekirdek toplantının İslam ülkeleri arasında yardımlaşmanın başlaması adına yeni bir aşama teşkil edeceğini söyledi. Sözlerinde Türkiye'nin zirveye katılacak ülkeler arasında öncü ülke olduğu da vurgulandı. Zirveye davet edilmeyen Suudi Arabistan ve Mısır ile ilgili bir soru üzerine Muhammed, ''Suudi Arabistan ve Mısır'da yaşanan olaylar bizleri üzdü ve hayal kırıklığına uğrattı'' demiştir. Nitekim Suudi Arabistan ve Mısır'ın gerek Arap Birliği Teşkilatı, gerekse İslam Konferansında öncü konumunda olmalarına rağmen biçimsel gösterişten ileriye gidememiştir.

Yapılacak zirvenin ana temasının "Ulusal Egemenliğe Erişimde Kalkınmanın Rolü '' olduğu ve kalkınma, güvenlik, savunma, gıda güvenliği ve ileri teknolojinin kullanılması üzerinde yoğunlaşacağı bildirilmektedir.

600 Milyona yaklaşan nüfusu ile zirveye katılacak ülkelerin sahip oldukları beşeri enerji, servet ve maddi imkânlar rasyonel kullanıldıkları takdirde tüm İslam Dünyası için yeni bir çığır açabilir. Türkiye'nin teknoloji ve savunma sanayiinde kat ettiği mesafe, Malezya'da son yıllarda yaşanan ekonomik reformlar, Pakistan'ın savunma alanındaki teknik deneyimleri, Endonezya'da nüfus yoğunluğu ve Katar'ın mali gücü ve siyasi iradesi birleştiği takdirde İslam Dünyası için farklı, ses getiren yeni bir başlangıç olacaktır.

Kuala Lumpur'da yapılacak mini zirvede farklı İslam ülkelerinden bilim adamları, akademisyenler ve sivil toplum kuruluş liderlerinden oluşacak 450 katılımcı yer alacaktır.

Türkiye'nin bazı Arap ülkeleri ile sorunları ve bu ülkelerin ülkemiz aleyhindeki faaliyetleri her geçen gün hızlanarak devam etmektedir. Bu Arap ülkelerinde günlük gazeteler, TV kanalları, internet siteleri ve sosyal medya devamlı olarak ülkemizi itham eden propaganda faaliyetlerinde bulunmaktadırlar. Hatta vatandaşlarının Türkiye'ye seyahat amaçlı gitmemeleri konusunda ısrarlı olarak programlar yapmakta ve kasıtlı olarak gerçeği yansıtmayan videolar yayınlamaktadırlar.

En son hamle olarak 40 Milyon Dolar maliyetli Suudi Arabistan ve Mısır ortak yapımı olan Arapça "Mamalik Al Nar, İngilizce ''Kingdom of Fire'' ve Türkçe karşılığı ''Ateş Krallığı" olan TV dizisi 17 Kasımda gösterime girdi. Yönetmeni İngiliz Peter Weber olan ve 16. yüzyılda geçen dizide, Yavuz Sultan Selim'in Suriye ve Mısır'ı fethi sırasında ülkelerini korumaya çalışan Araplara karşı ne kadar acımasız ve gaddar olduğu vurgulanmaya çalışılmaktadır. Aslına bakılırsa Yavuz Sultan Selim'in cihangirlik mücadelesi Araplara karşı değil, diğer Türk aşiretleri Safaviler ve Memluklara ve onların Türk kanı taşıyan komutanlarına karşı olmuştur. Bu dizideki asıl amaç, Osmanlı'nın devamı olan Türkiye Cumhuriyetini karalamaktır. Aslında dizi ülkemizin son yıllarda ürettiği ve Arap ülkeleri dâhil dünyanın birçok ülkesinde zevkle izlenen tarihi TV dizilerine rakip olarak hazırlanmıştır.

Bu menfi propagandalarda Arap kamuoyunda Türk dizileri sonucunda oluşan Türk hayranlığını sona erdirme çabaları yatmaktadır. Buna karşı ülkemizin sistemli bir şekilde çeşitli medya kanalları aracılığıyla Arap kamuoyu nezdinde gerçekleri yansıtan adımlar atmalıdır. Önemli olan bizim kendimizi yurtdışında nasıl anlatacağımız ve bu karalamayı ne ile ve nasıl gölgede bırakabileceğimizdir.

Yazarın Diğer Yazıları