Kulakları çektiler...

Köşe yazarları, dinleme skandalı, iktidarın pişkinliği ve dinlenme kaygısına odaklandı. Ahmet Hakan gündemi tekelleştirmeyi başararak, iktidar hizmeti yapan Vakit Gazetesi’ni yerin dibine batırdı

VAKİT adlı gazetenin “Ankara Temsilcisi” sıfatını taşıyan “kolpacı meczup”, hükümeti ve Tayyip Abi’sini temize çıkarmak için öyle acayip komedi dans figürleri attırıyor ki...
Galiba “bir iktidar yalakasının Tayyip Abi’den fırça yeme ihtimali karşısında duyduğu tedirginlik” dedikleri şey, böyle bir şeydir...
Önce “Vallaha billaha bu işin Tayyip Abimizle hiçbir ilgisi yoktur... Önder Sav’ı Tayyip Abi dinletmedi... Kaset ondan gelmedi... Hükümetimiz bu konuda sütten çıkmış ak kaşıktır” diye yemin billah ediyor... Sonra “Önder Sav’ın konuşmalarını temiz süt emmiş, dini bütün bir CHP’li dinledi ve bize getirdi” diyor...
Böylece hem mazlumun, hem zalimin CHP’li olduğu bilgisini vererek bir taşla üç beş kuş vuruyor...
En sonunda bize yeni bir masal anlatmaya kalkışıyor...
Bu kez senaryosu “Anlat... Anlat... Heyecanlı oluyor” türünden bir senaryo...
Şöyle diyor “meczup” :
 “Önder Sav’ı cep telefonundan aradık... Bizimle konuşmak istemiyordu... Bu yüzden yanlışlıkla ’no’tuşuna değil de ’yes’tuşuna bastı... Biz de odada yaptığı konuşmayı dinledik.”
Ne diyelim? Yuh artık!
Zekaya hakaret olur da bu kadar olur...

* * *

Ama Tayyip Erdoğan’a müstahaktır bu... O değil miydi, “cezai ehliyeti olmayan” adamların yuvalandığı “Vakit” adlı ajan provokatör gazeteye “normal bir yayın organı” muamelesi çeken?
O değil miydi, paçalarından ilkesizlik, üslupsuzluk ve bayağılık akan bu meczuplar güruhunu, “Bunlar da bizim yaramaz çocuklarımız” muamelesiyle selamlayıp taltif eden?
O değil miydi, bu yayın organının en küfürbaz sorumlusunu uçağında ağırlayıp, lisanı hal ile sırt sıvazlayan?
O değil miydi, cepheleştirerek, nefret ettirerek, küfür ederek İslam davası savunuculuğu yapılamayacağına dair tek bir kelime bile etmeyen...
Eh, meczuba haddini bildirmez, bir de iş tutmaya kalkarsan, günün sonunda başına işte böyle bela olur...
* Ahmet Hakan / Hürriyet



Digüleme yaptılar

* Necati Doğru / Vatan
Atasözümüz var; “Digü dinleyen, kendi ayıbını işitir” derler. Digü dinlemek; konuşulana gizlice, namertçe, ayıplı şekilde kulak dayamak anlamında kullanılıyor. AKP iktidarının sözcüleri ve bizzat Başbakan ile tüm bakanlar; demokrasi çıtasını en yükseğe çıkartacağız, Cumhuriyetin romatizmaya tutulmuş demokrasi ayağını da sağlığa-selamete kavuşturacağız, hukuk dışı olarak vatandaşı dinleyen, gözleyen, fişleyen, anti demokratik hışır devlet tavrını kökünden kazıyıp atacağız diyorlardı. Demokrasiyi yükselteceklerdi.  Röntgenci! Fısıltıcı! Digü dinleyici! Oldukları netleşti.

 

Görevinizi yapın
* Mehmet Y. Yılmaz / Hürriyet
İçişleri Bakanı, “suçlanmayı kabul etmediğini” söylüyor. Emniyet Genel Müdürlüğü de “Dinleme ile alakamız yok” diyor. Şu anda iktidar gücünü elinde bulunduran hükümet ve Emniyet Genel Müdürü’dür. Hükümetin emrinde ayrıca MİT de var. Madem dinlemenin hükümet ve emniyet ile ilgisi olmadığı söyleniyor, kiminle ilgisi olduğunu bulma sorumluluğu, elinde yasal iktidar gücünü bulundurandadır. Bu olay ile Emniyet’teki örgütlenme arasında bir ilişki bulunup bulunmadığını ortaya çıkarmak, devletin yasalara bağlı unsurlarının görevidir.

Hıyanet-i Vataniye
* Serdar Akinan / Akşam
Şemdinli’de başlayan süreç, psikolojik harpteki en mühim unsur medya penetrasyonunun genişlemesi, organize ekonomik güç ve siyaset yapıcı odaklar üzerindeki etkileri iktidar kavgasına tutuştu.
İktidar açısından bu yapıya sahip çıkmaktan başka yol var mı? Tersini yaptıkları anda bakanların bile özel yaşantıları; bilinen ama belgesi şimdilik saklı olan rezaletleri teker teker dökülüverir.
Bu çete ortaya çıkartılıp hiyaneti vataniye ile yargılanmalıdır. Geç olmadan... Zira bunu yapacak yargının ne denli yıpratıldığını görmüyor musunuz?


Korkan ülke
* Tufan Türenç / Hürriyet
“Konuşan Türkiye” ile değil, “Konuşmaktan korkan Türkiye” ile karşı karşıyayız.
MHP lideri Bahçeli bunu “AKP bir korku diktatörlüğü kuruyor” diye tanımladı. Başkanlık Divanı’nı “Dikkat edin, dinlenebilirsiniz” diye uyardı.
CHP Genel Başkanı Baykal şöyle dedi: “Türkiye tam bir çürümenin içinde. Devleti kim yönetiyor?“
Evet, devleti kim yönetiyor?
İktidar, zeytinyağı gibi üste çıkmaya boşu boşuna çabalamasın.  İçişleri Bakanı dinlenen partiyi suçlayacağına, bakanlığını saran tarikatları temizlesin.

Hak ettik mi?
* Mehmet Tezkan / Vatan
Böyle olaylarda muhalefet tabii ki ilgili bakanın istifasını isteyecek, ilgili bakan da çıkıp kendisini savunacak.. Demokrasinin kuralı bu..
İçişleri Bakanı Beşir Atalay çıktı ne dedi biliyor musunuz?
 “Beni CHP bakan yapmadı ki niye istifa edeyim.”
Siz daha ne bekliyorsunuz ki...
Ciddiyet mi? Daha çok beklersiniz!
Biz böyle yönetilmeyi hak ettik mi? Ettik galiba.. Altı yıldır o kadar çok şakşaklandılar ki biz neymişiz be abi moduna geldiler..

Din’leme cihazı
* Yılmaz Özdil / Hürriyet 
Gelir, vergi, istihdam, seçmen kayıtdışı.Telefon konuşmaları kayıtlı! Devlet diye buna derim ben.
Fikir özgürlüğü dediler, oturma odanda konuşma özgürlüğü yok. İnsan haklarına saygı dediler, Ankara’da herkes arkasına bakarak yürüyor. Savcılar, yargıçlar, eşiyle çocuğuyla bile telefonda konuşamıyor. Komutanlar, sigara paketi veya çakmak şeklindeki jammer’larla dolaşıyor. İşadamları, kulak organının bulunduğu semtteki restoranlara gitmiyor.
“Din” i bu kadar “alet” etmelerine göz yumarsan, sonuçta ne olur? Din’leme cihazı!

AKP Ergenekonu
* Güngör Mengi / Vatan
Bu dinlemeleri yapan  “AKP’nin Ergenekon’u” ise iktidar şunu bilmek zorundadır: Her iki hayaleti çözmek onun sorumluluğu altındadır.
CHP lideri Baykal meclise gensoru önergesi vereceklerini açıkladı. Çok hata ederler. AKP’nin meclisteki sayı üstünlüğü, gensoru ile denetim görevi yapmaya izin vermiyor. Meclis araştırması önermek çok daha gerçekçidir. Gensoruyu reddetmenin haklılığı savunulabilir ama böyle bir namussuzluğa karşı “Gelin beraber araştıralım” çağrısına olumlu karşılık vermemek iktidar için
savunulamaz.


Ver narkozu doktor
Mehmet Ali Birand, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri açısından başarılı girişimleri sebebiyle İngiliz Middlesex Üniversitesi tarafından fahri doktorayla ödüllendirildi. Birand “Ben üniversite eğitimi almadım. O sebeple benim için büyük gurur” dedi.
Dolandırıcılıktan hüküm giymiş Birand’ın uzmanlığına doktora az gelir. Bence adının önüne bir “Prof.” yakışırdı.
Konu AB olduğu için doktor yapmayı uygun gördüler belki. Türk insanına Birand’dan daha iyi narkoz verecek, anestezi uzmanı var mı?


++++++

Neyin fethini kutluyorsunuz?
 “Kurtuluş bayramı, kafayı çekme ve eğlenme bayramı... O tarihlerin bir çoğu palavra zaten...” diyenler 3 trilyon harcayıp, gümbür gümbür fetih kutluyor!
Nerede? ’Palavra’dan milli mücadele ile kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde!
Osmanlıcılık (paylaşmasamda) bir iddiadır. Kişilerin iddialarını yıkan politikaların uygulayıcısı olması kadar tutarsız bir hal olamaz.
Diyalog, ılımlı islam gibi açılımlarla, kapitülasyonları aratmayan AB tavizleri ile ve bu milleti Kurtuluş Savaşı’na iten mandacı tutum ile Fatih değil,  ancak, Ali Kemal olunabilir!


MERAK...
Salih Memecan altı yıl boyunca muhalefeti eleştirmekten helak oldu.. Eşini milletvekili yaptılar diye biat etmenin bu kadarı fazla.. Acaba diyorum ünlü karikatüristin şirketi, bakanlıklardan, belediyelerden, kamu kuruluşlarından iş mi alıyor? Aldıysa bugüne kadar kaç paralık iş aldı?
* Mehmet Tezkan


++++++

Bu devlet 301 fatihi Etyen
Mahçupyana göre Güneydoğu  Kürtlerin, yeni bir yurt kurmayı hayal ettikleri bölgeymiş 301 fatihleri şimdilik bu kadarını yazıyor. Bir kaç yasa sonrasını siz tahmin edin!


++++++


Amerikan eğitimli uşaklar bu ara çok moda...
Amerikan Rüyası
En iyi eğitim kurumları Amerika’daymış.  En iyileri bir araya getiriyorlarmış... O en iyilerden çok çektik Merve Kavakçı. Biri geldi AB serüveninde aksak tay gibi zıplatan Gümrük Birliği garabetini sardı başımıza, biri ekonomiye IMF prangası taktı, biri Başbakan’ın üzerine sifon çektirdi...



++++++


MİNİ YORUM
Bu İstanbul’a şiir de yazılmaz

Ayasofya tartışmalıydı eskiden. Roma mı? Bizans mı? Osmanlı mı? yoksa Türkiye Cumhuriyeti kurumu mu diye? Şimdi bütün İstanbul’un üzerinde o gölge!  555 yıl önce fehettik diye gururlandığımız İstanbul bugün gerçekten bizim mi, yoksa Dubaili, Katarlı şeyhlerin mi? İstanbul’un fatihleri Türkler mi? Yoksa azınlıklar, tarikatlar, bölücü gruplar mı? Yeni İstanbul’un fethi Haliç’ten mi başladı, Fener’den mi? Mala mülke kavuşan Azınlık vakıflarından mı?
( Her gidişin bir anlamı varsa; Bu İstanbul’a artık şiir de yazılmaz Hocam!... Dilaver
Cebeci’ye Allah’tan rahmet diliyorum.)
* Selcan TAŞÇI

Yazarın Diğer Yazıları