Kültür-sanatta niçin başarılı olunamadı?..

Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Ödülleri töreninde Sayın Erdoğan'ın ağzından dinledik: …hayata geçirilen projeler, elde edilen neticeler hakikaten gurur vericidir. Sadece iki alanda arzu ettiğimiz seviyeye ulaşamamış olmaktan dolayı üzgünüm. Bunlardan biri eğitim, diğeri kültür-sanattır."

Aşağı yukarı aynı sözleri takriben iki yıl önce Başbakan yardımcısı sıfatıyla Bülent Arınç'tan da duymuştuk: Maddî anlamda ülkemize çok büyük hizmetler verdik. Türkiye birkaç yüzyılda yapamadığını, görmediğini AK Parti'nin 12 yıllık hükümetleri döneminde gördü, ama aynı gelişmeyi mânevî alanda, sosyal alanda yaşayıp yaşayamadığımızı tekrar gözden geçirmemiz lazım.

Bu zihniyet iktidarda kalırsa 2023 yılında Cumhuriyetin 100. yılı kutlamalarında yine: Türkiye'de 21 yılda köprüler yaptık, duble yollar yaptık ama kültürde, sanatta, eğitimde, mâneviyatta istediğimiz seviyeye ulaşamadık, diyeceklerinden şüpheniz olmasın.

Nereden biliyorsun, kâhin misin diyeceksiniz. Kâhin mahin değilim, fakat görünen köy klavuz istemez. Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir.

Öncelikle belirtelim ki bütün derdi iktidarda kalmak olan bir hareketin kültür-sanata ayıracak vakti yoktur, ayrıca ihtiyacı da yoktur. Zira onlar hep seçimi düşünürler ve icraatlarını gözle görülecek, elle tutulacak alanlara kaydırırlar. Köprüleri, duble yolları, kaldırımları herkes görür, bunları oya tahvil etmek kolaydır. Muhtarları her ay Saray'da ağırlarsanız bunun siyasî getirisine paha biçilmez. Lakin İl Kültür Müdürleri'ni Saray'a dâvet edip "Nasıl bir kültür politikası izlemeliyiz" sorusuna cevap aramanın görünürde hiçbir siyasî getirisi yoktur.

Bu satırları yazarken birden Cenap Şahabeddin'in şu sözü geldi aklıma: "Havâs (aydın) beğendikçe alkışlar, avâm (halk) alkışladıkça beğenir." İktidardakiler bu gerçeği çok iyi anlamış görünüyorlar. Beğenmek bir seviye işidir; kültür ister, eğitim ister, beğenilecek icraat ister. Ortada alkışladıkça beğenen bir kitle (halk) varken beğendikçe alkışlayanlarla (aydın) vakit kaybetmek akıl işi midir?

Şunu da ilâve etmeliyim ki kültür-sanat terbiye ve âdâbımuaşeret gerektirir. Dalkavukluğun hüküm sürdüğü, ağzı bozukların, ceffelkalem yazıp çizenlerin çoğunlukta olduğu topraklarda kültür-sanat yeşermez.

Aşağıdaki satırlar havuz medyasında yazan bir zata âit: Hasan Karakaya bir söverdi alçaklara, yer gök inlerdi… (…) O (Hasan Karakaya) Mescid-i Nebevî'de, Ravza-ı Mutahhara'da teheccüt namazını kıldıktan sonra verdi son nefesini…

Belki de kültür-sanatta niye başarılı olunamadığının en net cevabı bu iki kelimenin bir arada zikredilmesinde saklı: Mescid-i Nebevî ve sövmek… 

Kısacası; kültür-sanat bir atmosfer işidir. Kinin, nefretin, siyasetin, dalkavukluğun, çıkarcılığın, tarafgirliğin, pespayeliğin at oynattığı topraklarda kültür-sanat yeşermez. Devlet büyüklerimiz boşuna üzülmesinler...

Beyt li-müellifihi:

"Siyâsî bir getirisi var mı kültüre yatırım yapmanın?//Sırası mı alkışladıkça beğenen varken hakka tapmanın?"

Yazarın Diğer Yazıları