Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Yavuz Selim DEMİRAĞ

Kumpas yine sahnede...

Sarıklı teğmen, cübbeli amiral rezaletini, TSK içindeki yeni cemaat yapılanmalarını örtmek için yapılan karşı saldırıdır. İktidarın sünnet çocuğu gibi giyinen danışman kadrosu "En iyi savunma taarruzdur" ilkesi ile hareket ederek bu defa Amiralleri gözaltına alarak yeniden korku iklimini yayıp, toplumun önemli ölçüde kırdığı korku imparatorluğunu yeniden inşa etmeye çalışmaktadır. Fakat izin vermeyeceğiz!..
Kendi adıma asla geri adım atmayacağım. Emekli Büyükelçilerin bildirisinde zaman, saat kavramından, darbe izinden bahsedemeyenler Amirallerde iz peşine düşüyor... Ne gam! Ardından eski parlamenterler aynı doğrultuda bildiri yayınladı. Altına imza atarım. Yetmedi. Amiraller bildirisinde imzası bulunmayan bahriyeli subaylar açıklama yaptı. Kuleli'li olma onuruyla "Deniz Aslanları"nın da bildirisini imzalıyorum.
İradesini şeyhlere, şıhlara teslim edenlere inat, bilim ve tarihin ışığında Montrö'yü delmeye kalkışanlara karşı direneceğiz. Bu ülkenin tapusu olan Lozan'ı tartışmaya açanlara hadlerini her platformda bildireceğiz.
Evet bu memlekette fikir ve düşünce farklılıkları vardır. Bu bizim zenginliğimizdir. Lakin bu topraklarda yaşamanın da bir bedeli vardır. İşte 12 bin yıllık Göbeklitepe gerçeği... 1071'den bu yana değil. Bilinen tarih ile 12 bin yıldır bu coğrafyadayız. Kan ve can ile bedel ödedik. Bedel ödemeyen, düşman ile iş birliği yapan, padişah şeyhülislamın bildirileri ile İstiklal Harbine karşı çıkanlar, Mehmetçiğimizi arkadan vuranlar, asker kaçakları, çapulcular ile dün nasıl mücadele ettiysek. Bugün de onların artıkları ile mücadeleden vazgeçmeyeceğiz.
Bilime inancımdan dolayı tesadüflere inanmam. Din adına dinbazların rüyalarına, gaipten haber vermelerine asla tevessül etmem. Ortada planlı, programlı bir rejim değişikliği, anayasanın değişmez maddelerini ortadan kaldırma projesi vardır. Açıkça Anayasa Mahkemesi'nin kaldırılmasını isteyenlerin ilga suçunu işlediklerine tanık oluyoruz. Lozan'ı tartışmaya açmak, Montrö'yü geçersiz saymak açıkça Türkiye Cumhuriyeti'ni hiçe saymak demektir. Maksatları Cumhuriyeti yıkmak, başkenti İstanbul'a taşımak, Anadolu İslam Devleti kurmaktır. Oturup balkondan seyredecek halimiz yok. Büyük Atatürk'ün Bursa Nutku'nda söylediği ilkeleri, Türk gençliğine uyarılarını ve emirlerini yerine getireceğimizden kimsenin şüphesi olmasın.
Görevimiz öncelikle mensubiyeti ile gurur duyduğumuz Türk Milletinin uyanışına vesile olmak ve bizlere emanet edilen Cumhuriyet değerlerine sahip çıkmaktır. Bu uğurda gözaltına alınma, saldırıya uğrama, hapishanelere tıkılma gibi karşılaştığımız, senelerce yaşadığımız hukuksuzluklara eyvallah demeyeceğimizi en iyi Cumhuriyet düşmanları ve iktidardan yağlı kemik bekleyen yandaşlar bilir.
Siyasi ikbal, ticari hırs, mevki-makam derdimiz yok. Çocuklarımıza, torunlarımıza şerefli miras bırakmaktan başka endişemiz olamaz. Andımızı kaldıran, Türk kelimesinden alerji duyarak resmî kurumlardan Türk'ü, T.C. rumuzunu çıkaranlara meydanı boş bırakmayacağız. Türkü söylemeye devam edeceğiz. Bizim düğünlerimizi, cenazelerimizi, mezarlıklarımızı ayrıştırmaya kimsenin gücü yetemez!..
Bu hislerim "Manifesto" değil. Bu topraklara borcumun ifadesidir. Bildiriden bir şey çıkmaz. Merhum Demirel'in "Yollar yürümekle aşınmaz" tarihi sözü gibi, her Türk vatandaşının fikirlerini, düşüncelerini açıklama hakkı anayasamızca belirlenmiştir. Türkiye'miz darbe dönemlerinde bildirileri yargılama utancı yaşamıştır. Mahpushane duvarlarında halen bu izler vardır. Örneğin ünlü Barış Davası... Barış Bildiri'sine imza atan aydınlarımız yıllarca hapis yattı, yargılandı. İstanbul Bld.Bşk. Ahmet İsvan, Türk Edebiyatının yüz akı Ataol Behramoğlu unutuldu mu? Bugün yerli ve millîlikten dem vuranlar, İsvan ve Behramoğlu'nun bu ülkeye hizmetinin zekatını ödeyebilir mi? İsvan ve Behramoğlu'ndan daha mı çok seviyorlar bu memleketi. Onların katkılarının KDV'sini gerçekleştirebildiler mi? Vatanseverlik, milliyetçilik kimsenin tekelinde değildir. Bildiriye tahammülü olmayanları, Türkiye'mizi faşizme sürüklemeye kalkışanları öncelikle psikiyatri kliniğine daha sonra da adalete havale ediyorum.
Sonuç olarak örümcek ağına sinekler düşer. Biz bu ağa düşmeyiz. Varlığım Türk varlığına armağan olsun!
Ne mutlu Türk'üm diyene...

Yazarın Diğer Yazıları