Küresel sermaye sansürle korunuyor!

BBC, ABD Başkanı Donald Trump'ın 3 Kasım'da yapılacak başkanlık seçiminde posta ile oy kullanılmasına ilişkin attığı tweetin, "yanıltıcı" olduğu ve seçmenleri caydırabileceği gerekçesiyle Twitter tarafından sınırlandırıldığını duyurdu.

Trump, mesajında, postayla oy kullanmanın usulsüzlüğe yol açacağını ve koronavirüs ile temas riski taşıdığını ileri sürdü.

Bunun üzerine Twitter, "Bu tweet, toplum ve seçim güvenliği hakkındaki Twitter kurallarını ihlal etti." ifadesiyle bu tweete erişimi sınırladı. Twitter'ın uyarısında, "İnsanları sağlık gerekçesiyle yanıltarak oy kullanmaktan caydırabileceği" notu yer aldı.

Trump'ın söz konusu tweeti, kullanıcıların etkileşimine kapalı tutuluyor.

Mayıs ayında da Trump'ın, George Floyd'un polis tarafından öldürülmesini protesto edenlere yönelik olarak paylaştığı "Yağma başlarsa ateş açma da başlar" mesajına da "şiddeti yücelttiği" gerekçesiyle sınırlama getirilmişti. Oysa, yağmaya karşı şiddet kullanmak devletin yetkisindedir.

***

Bilindiği gibi, Twitter, Facebook gibi sosyal medya kuruluşları, korona virüs salgını ve 5G ile ilgili bazı yayınları da "komplo teorisi" diyerek siliyor.

Adı geçen sosyal medya kuruluşları, ABD merkezli oldukları için öncelikle bu ülkenin hukukuna tabidir. Türkiye'nin son çıkardığı yasa örneğinde olduğu gibi bu kuruluşları denetim altında tutmaya çalışan ülkeler de vardır.

Burada sorun şu ki sosyal medya kuruluşları, neyin doğru neyin yanlış olduğuna artık kendileri karar vermekte ve ona göre sansür uygulamaktadır. Bu kuruluşlar, gazeteler, televizyonlar gibi kendi yayın politikaları olan, yanlış kabul ettiği yayınlara yer vermeyen bir statüye hukuken sahip değildir ki...

Burada, şiddeti öven, cinsel istismarda bulunan yayınların ortadan kaldırılmasından söz etmiyorum. Bu tür yayınlar bütün dünyada suçtur ve dolayısıyla engellenmesine de kimsenin itirazı yoktur.

Fakat Amerikan hukukunda konuyla ilgili yasal boşluk olmalı ki, bu kuruluşlar, ABD Başkanı'nın mesajlarına bile erişim engeli getirebiliyor. Trump, buna karşılık Twitter'ı kapatmaktan söz etti ama bunu yapamayacağını biliyor. Peki ama temel amaçlarını, "insanların düşüncelerini veya yaşadıklarını büyük kitlelerle paylaşmasını sağlamak" olarak gösteren bu kuruluşlara sansür yetkisini kim veriyor?

Tabii ki kimse onlara sansür yetkisi vermiş değil. Yine de korona virüs salgınıyla birlikte başlayan sansür eylemleri artarak devam ediyor. Uluslararası hukuk kurumları ise küresel sermayeden bağımsız değildir ki bu gidişe bir dur diyebilsin!

***

"Konu üzerinde neden bu kadar duruyorsun?" diye sorulabilir. Sosyal medya kuruluşlarında sansür uygulanması, düşünce ve ifade özgürlüğüne dünya çapında bariyer konulması demektir. Kimsenin, insanlığa kendi doğrularını dayatma hakkı ve yetkisi yoktur. Böyle olursa, dünyadaki sağlık sistemi ve haberleşme teknolojisi hakkında hiçbir eleştiri yapılamaz hale gelir. Bu da bir düşünce terörüdür. Küresel yalanlar, sosyal medya üzerinden ortaya çıkarıldıkça, küresel sistemi devam ettirenler bundan rahatsız olmakta ve sansüre başvurmaktadır.

***

Korona virüs salgını sırasında ABD'nin en zengin 12 kişisinin serveti, yüzde 40 oranında artmış ve hane halkı geliri yüzde 5,6 oranında düşmüşse, bu durumun sorgulanması gerekmez mi?

Küresel sermaye sahipleri servetlerine servet katarken, sistemin sorgulanmasını da önlemeye çalışıyor. Korona virüs salgınıyla ilgili gerçekler veya elektromanyetik dalgaların canlıların oksijen emilimini bozan etkileri üzerinde yayın yapılmasını durdurmaya çalışıyorlar ama bunu başarabileceklerini sanmıyorum.

Soljenitsin'in dediği gibi "gerçeğin bir kelimesi bile dünyaya bedeldir." 

 

Yazarın Diğer Yazıları