Kürt meselesinde pazarlık!

İngilizcede bir deyim var: “Wishful Thinking!” Tam olarak,  “Arzulu Düşünmek”  diye tercüme edebilirsiniz!  Aslında  “Aşırı İyimserlik” demek! Şimdi Kürt konusunda böylesine aşırı bir iyimserliğe, yani kısacası “gaflete”  duçar olmuş bulunuyoruz!
Önce, MGK toplantısında kararlaştırılan yeni  “açılım”  ve bunun gereği Kürt vb. yerel gruplarla temasların başlatılması, Talabani’nin Ankara’ya davet edilmesi, hemen ardından, TC’nin resmi temsilcilerinin Barzani’nin huzuruna gitmeleri bu  “açılımın”  müjdeleri!  

Yeni dönem

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de TSK operasyonlarının başarısını  “takdir ettikten”   ve TSK’yi alelusul kutladıktan sonra,  Kürt ve Terörle Mücadele konusunda , “yeni bir dönemin”   başladığını  “resmen tebşir buyurdular” Yeni dönem nedir? Kısacası :  “Barışçı, siyasi çözüm” dönemi! 
Cumhurbaşkanı, Barzani’yi, üslubunu takdir ettiğini, ona güvendiğini açıkça ilan etti! Şu işe bakın;  TC Devletinin başı Türkiye’nin güvenliği hususunda, Aşiret Reisine güveniyor!
Bu gibi sözleri politikacılar, bakanlar,  “rol ve durum icabı” söyleyebilirler ama Devlet Başkanının söylemesi Türk Devletini bağlar!  Gül, her halde eskiden  “Laiklik,”    Atatürk, hatta AB aleyhinde söylediklerini yuttuğu gibi Barzani’ye güvencini de geri almak zorunda kalacaktır, ama şimdiki durumda TC’nin aczini, teslimiyetçiliği ifade ediyor, düşmanlara  “güven”  veriyor! 
Neden?
“Açılım ve yeni dönem”, neden ve nasıl başladı. TSK’nin son operasyonları PKK’yı dağlarda bitirmek, bölücülüğe son vermek için başlatıldı ve bu sonuna kadar sürdürülmeli! Fakat garip bir çelişki var; Talabani, Barzani vb. TSK’nın muhakkak devam edecek başarısından ve neticelerinden korktukları için,  “şimdilik”   meydan okumaktan vazgeçmiş görünüyorlar, ağız değiştirdiler... ABD, AB   “Operasyonlara” , mecburen cevaz verdikten sonra, şimdi  “Yetti gayrı, artık fazla ileri gitmeyin, oturun masaya”  demekteler. Böylelikle Türkiye’yi başından beri yapmak istedikleri gibi, sözde  “barışçı”  çözüm yalanıyla diplomasi alanına çekmek istiyorlar...  “Diplomatik” müzakereler aslında  “pazarlıktır;”  TC böylesine bir “alanda”, pazarlıkta ne verecek, mukabilinde ne alacak?
Gerçek şu ki, netice Kürtçülerin zaferi olacak ve bu sözde  “barış”, Türkiye’nin iç barışına ve bütünlüğüne son verecek bir barış olacak!  Belli, AB kriterlerine göre,  “Kürt Realitesini”   tanımak. Kimlik haklarını tanımakla! “Eyalet Sistemi”  de bu uzlaşmanın sonucu olacak!
Öteki tarafta şimdi sureta ağız değiştiren Barzani’nin vb. kaybedecekleri hiçbir şey yok! Kayıtlara geçsin diye yazıyorum: Şimdi ağız  değiştirseler de Büyük Kürdistan’dan asla vazgeçmeyecekler! Kuzey Irak’ta PKK sözde yok edilse, Karayılan öldürülse Bayık kaçsa da aralarında rekabet olsa ve bazı gençler atılan  “teslim ol broşürlerine”   uyup kaçsalar da ne Barzani ne Talabani PKK’yı feda etmeyeceklerdir ve Türk toprakları pahasına Büyük Kürdistan’dan vazgeçmeyeceklerdir... Siz onların yerinde olsanız Türkiye bu kadar teslimiyet hizasına getirildiğinde, zaferiniz yakınken vazgeçer miydiniz? 
 “Eşkıyanın son çırpınışları”...  Bu sözleri yıllardır duymaktayız. Ancak eşkıya yıllardır çırpına çırpına bitmedi, ama korkarım ki onlar çırpındıkça biz biteceğiz!
Unuttuğumuz Türkmen kardeşlerimizi, PKK’nın son cinayetlerini bu gelişmelerin neresine koymalı? Şehitleri gönüllerimize gömüyoruz, fakat kalplerimizin istiap haddinin artık dolmuş olması lazım!
Taka Akyol ,  “yeni açılımın”  maksadının ne olduğunu yazmış; “Irak’la, üçe bulunması mukadder, Irak, sözde ” Devletiyle “ - ” stratejik ekonomik ve her halde  “rantsal” işbirliği! Gördünüz mü  “Vehbi’nin kerakesini ”.Devlet ve Millet olarak vereceklerimiz karşılığında kimlerin neler alacaklarını?

Yazarın Diğer Yazıları