SP’NİN YENİ GENEL BAŞKANI KONGREDEN SONRA İLK KEZ YENİÇAĞ’A KONUŞTU
Haber: Macit SOYDAN
Artık AKP’nin alternatifi var
Önceki gün Saadet Partisi’nin Genel Başkanı seçilen Numan Kurtulmuş AKP’yi topa tuttu
Saadet Partisi’nin yeni Genel Başkanı Numan Kurtulmuş ile Türkiye’nin sorunları ve bu sorunlara bakış açısı, çözüm önerilerini konuştuk. Kurtulmuş, Türkiye’nin tıkanmış siyasetine çözüm olmak için yeni bir alternatif ile toplumun karşısına geldiklerini söyledi. Öte yandan yolsuzlukların esas nedeninin siyasal sitemin kendisi olduğunu belirten Numan Kurtulmuş’a göre bu yapı değişmediği sürece yolsuzlukların sebebini kişilere bağlamının bir anlamı yok.
Sizinle birlikte başlayan yeni dönemde milletin önüne nasıl bir Saadet Partisi ile çıkacaksınız?
Türkiye’de şu anda siyaset uzunca bir süredir kitlenmiş gözüküyor. İktidar partisi ile CHP yandaşları arasındaki zaman zaman sert diyaloglar, kamplaşmalar, restleşmeler Türk siyasetini bir kutuplaşmanın içine sokmuş durumda görünüyor.Aslında 2002’den beri siyaset konuşulmuyor. 2007 seçimleri sırasında da siyaset konuşulmadı. Dolayısıyla konusuz bir siyasetle karşı karşıyayız. Kıbrıs meselesi, ekonomi sorunları, dış politikadaki sorunları, Avrupa Birliği, küresel kriz bile siyaset konusu olmayan bir siyaset haline dönüştürüldü. Türkiye’de yapılması gereken gerçek sorunları olan sorunları gündeme getirmektir. Bunun için “Bir alternatif yok ki napalım” diyen geniş kitlelere “Hayır bir alternatif var. Biz sadece Adalet Kalkınma Partisi’nin değil aynı zamanda Türkiye’de yanlış ve kötü giden, halkın aleyhinde giden mevcut statükonun alternatifiyiz. Mevcut siyasetlerin alternatifiyiz diyerek gerçekten muktedir bir siyaset yapma tarzıyla halkın önüne çıkacağız.
AKP’ ye alternatif politikalar nasıl olmalı?
Türkiye birkaç alanda fevkalade sıkışıklığın içerisine girdi. Bunlardan birisi, Türkiye’nin dış politikasıdır. Türkiye dış politikası Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri ekseninde bir kıskaca alınmıştır. Türkiye bu anlamda özgün, kendi gücü üzerine dayanan ve kendisinin bölgenin amiral gemisi olduğu fikrinden uzaklaşmış bir dış politika sürecindedir. Birincisi bu. İkinci alan ise Türkiye’de 2000 yılındaki 17. IMF Protokolünün imzalanmasıyla birlikte Türk ekonomisi yeni bir döneme girdi. Bu dönem 5 aşamalı bir süreçti. Önce tarım kesiminin ciddi şekilde sıkıntıya sokulduğu arkasından esnaf ve sanatkarın, kobilerin sıkıntıya sokulduğu, üçüncü aşamada özelleştirme adı altında kamu kaynaklarının heba edildiği, dördüncü aşamada iyileştiriyoruz adı altında bankaların yabancılaştırıldığı ve beşinci adımda da şimdi sıra oraya gelmiştir. Bu ekonomi politikaları Türkiye’nin ekonomik yapısını dış konjonktüre çok bağımlı hale getirmiştir.
Dünyada yaşanan mali kriz ile birlikte bir konu daha Türkiye’de sıkça tartışılmaya başlandı. O da Türkiye’nin her alanda dış konjonktüre açık hale gelmesi. Bu kanı sizce doğru mu, bunun nedenleri nelerdir?
Şimdi küresel krizden bahsediyoruz. Türkiye’de hiçbir kriz şartı ortada olmasa bile küresel kriz ekonominin dışa çok bağımlı olması nedeniyle Türkiye de bir şekilde etkilenecektir. Avrupa’daki, Amerika’daki bankalar diyelim ekonomik kuruluşlar diyelim bunlar hapşırdığı zaman Türkiye ekonomisi grip olacaktır. Bu duruma gelmiştir. Dolayısıyla Türkiye’de yeniden üretim esaslı, halkın refahını esas alan ve refahın toplumsallaşması, kitleselleşmesini esas alan yeni bir program üretim istihdam ve ihracat eksenli yeni bir ekonomik programın ortaya konması lazım. Üçüncüsü, Türkiye bir taraftan ahlak ve maneviyat değerlerinin çözüldüğü bir sürece girdi. Dördüncüsü yine Türkiye’nin sosyal yapısını çok ciddi bir şekilde erozyona uğratan işsizlik, yoksulluk, gelir eşitsizliği gibi sorunların Türkiye’yi neredeyse yok edici noktaya geldiğinin farkına varılması ve buna yönelik politikaların ortaya konması
gerekmektedir.
Oyumuza bakmayın, milletin temsilcisiyiz
Milli görüş temelli Saadet Partisi ideolojik bir parti görünümünde. MHP’de gördüğümüz merkeze açılım sizde de gerçekleşecek mi?
Saadet Partisi ya da Milli Görüş kavramı ideolojiktir sözü bizi tanımlamakta eksik kalır. Biz bizatihi milletin kendisi olan, milletin geçmişi olan bir siyasi partiyiz ve bire bir milletin siyasi temsilcisiyiz. Bunu aldığımız oy oranından ayrı olarak söylüyorum. Biz 3 temel değer üzerinde duruyoruz. Bunlardan bir tanesi kendi medeniyetimizin, tarihimizin bize vermiş olduğu güçtür. Bunu önemsiyor ve benimsiyoruz, milletimizin de çok büyük bir kısmının bu fikirde olduğunu biliyoruz. İkincisi, Yeni den Büyük Türkiye sloganı etrafında toparladık bu görüşlerimizi. Güçlü ve müreffeh bir Türkiye’nin oluşturulması etrafında çaba göstereceğiz. Üçüncüsü ise adil ve özgür bir dünya sisteminin bütün insanlık ölçeğinde öncülük edilmesidir. Bu üçü bizim milletimizin temel düşünceleridir ve bu anlamda da özgürlüğü, adaleti bütün insanlık için isteyen tarihsel bir misyona sahibiz. Bu anlamda her milletin bir milli görüşü olur, bizim milletimizin milli görüşüne de biz sahibiz ve bu anlamda merkez ve çevre kavramlarını da siyaset bilimiyle uğraşan bir bilim adamı olarak doğru bulmam. Ama milletin referansları bunlardır. Türkiye gerçekten böyle bir siyaset öncülüğüne muhtaçtır.
Kutuplaşma işlerine yarıyor
Saadet Partisi tabanı AKP ile benzeşmekten sıkıntı duyuyor çünkü her ne kadar Başbakan milli görüş gömleğini çıkardım dese de Türk ve dünya kamuoyunda iki partinin aynı kökenden geliyor olması bu imajı ortadan kaldırmadı. Siz bunun ortadan kaldırılması ve SP’nin AKP ile arasındaki kırmızı çizgilerin algılanmasında ne yapacaksınız?
AKP ile aramıza bizim kırmızı çizgi çizmemizden öte AKP’nin kendisi zaten bu çizgileri çekiyor. AKP uyguladığı politikalarla, ortaya koyduğu söylemlerle zaten milli görüş çizgisinden uzaklaştığını ispat etti. AKP şu anda iki şeyden istifade ediyor. Onlardan birisi CHP ve onun yanında duran toplumsal kesimler ile gerilim. Buradaki tartışma ve kutuplaşma AKP’nin işine yarıyor. Demirel zamanında insanlar şunu söylüyordu. “Efendim, Milli Nizam Partisi’ne oy vereceğiz ama ya CHP kazanırsa ne olacak?” Bugünlerde yaşanan buna benzer bir gerilim AKP’nin işine yarıyor. İkincisi ise alternatifsizlik meselesi. Şimdi artık insanlara bir alternatif sunuyoruz. Alternatifsizlik meselesi rafa kalkacak. Daha önce Türkiye’nin sorunlarını söylediğimizde insanlar “Tamam da, ama” gibi şeyler söylüyorlardı. Ancak işçisi, çiftçisi, memuru hatta sanayicisi bile ekonomik sıkıntıların farkında ve bu sıkıntılardan şikayetçi. İnsanlar soyut şeyler değil somut olanların ortaya konmasını istiyor. Türkiye zaten milli olmayan ekonomi politikaların izlenmesi nedeniyle bu noktaya geldi ki saydığım bu kesimler bunun farkında. Bundan sonraki dönemde görüşlerimizi, çözüm önerilerimizi bu kesimlere çok daha rahat ileteceğiz. Geniş kitlelerimizi karşımıza almadan, AKP’ye oy vermiş tabanımızı karşımıza almadançözüm önerilerimizi anlatacağız.
BOP, bölgeyi parça parça edecek
Terör ile ilgili düşünceleriniz nelerdir? Sizce çözüm nedir?
Terör konusu yıllardır konuşulan bir konu. Bu güne kadar terör hakkında konuşulanlar hassa konulardı ancak bugün gelinen noktada terör illeti Türkiye’yi çok daha yakından ilgilendiren bir konudur. Türkiye terör sorununu çözebilmek için mutlaka ölçek bakış açısını değiştirmek zorundadır. Yani bu bölgenin Amiral gemisi biziz. Bunu sadece biz bölgede güçlüyüz, ağabeyiz diye söylemiyorum aynı zamanda kültürel olarak da bunu dile getiriyorum. Türkiye’nin bölgeye bütün sorunları çözen bir perspektifte yaklaşması lazım. Halep’teki Arap(ta Erbil’deki, Dahok’taki, Süleymaniye’deki Kürt de, Türkmen de, Basra’daki Şiiler, Azerbaycan’daki Azeri de Batum’daki Gürcü’de, Erivan’daki Ermeni de, Bulgaristan’daki Türk de, Makedonya’daki Türk de, oradaki Arnavut da bunların hepsi bizim ve bunların hepsi bizden bir şey bekliyor. Bu çerçeve içerisinde bölge sorunlarının tamamını çözecek bir şekilde hareket etmemiz lazım, aksi takdirde yani biz böyle davranmadığımız zaman bilmem kaç bin kilometre uzaklıktan gelen güçler bu bölge üzerinde çok rahatlıkla at oynatmaya başlıyorlar. Bunun yanında BOP adı altında bize dayatılan bu program bu bölgenin daha fazla dağılması anlamına gelmektedir.Etnik olarak, mezhep olarak, siyasal görüşler olarak parçalanmasıdır.
Türkiye olarak Atlantik ötesinin
kurgusunu nasıl tersine çevirebiliriz
Türkiye olarak biz ise bunun tersine sadece Türkiye’yi değil, bütün bu bölgeyi bütünleştirecek entegre politikaları hayata geçirmek zorundayız. Bu da eğer Türkiye için konuşuyorsak, Türkiye’deki bütün vatandaşların bu ülkenin özde vatandaşları olduğunun altını çizerek, bu ülkenin Türk ve Sünni çoğunluğu kadar Kürt ve Alevi vatandaşlarımızın da bu ülkenin kurucu olduğu fikrinin bütün herkes tarafından benimsenmesi demektir. Burada muktedir bir devlet görüntüsünün ortaya konması ama aynı şekilde halkının tamamına müşfik bir devlet yapısının ortaya çıkması hatta ve hatta Kuzey Irak başta olmak üzere bütün bölgeye yönelik müşfik bir devlet yapısının ortaya konması önemlidir.Bu bir bütünleşik bakış açısıdır. Bütün bölgenin sorunlarına sahip olmaktır. Bunu yaparken de el ele vermemiz gerekiyor. Hepimiz kadar bu ülkenin vatandaşı olan kardeşlerimizin terörün kucağına itilmemesi, terör illetine alet edilmemesine dikkat edilmesi gerekmektedir. Onları dağdan indirmek değil, dağa çıkmayacak tedbirleri ortaya koymak devletin vazifesidir.
Deniz Feneri’nin hesabı sorulacak
”Deniz Feneri tartışmaları Türk halkını derinden etkilemiştir. Kim yolsuzluğa bulaşmışsa hesabını sormak sorumluluktur”
Yolsuzluklar konusunda ne düşünüyorsunuz?
Yolsuzluklar meselesi Türkiye’nin hakikaten çok acı problemlerinden bir tanesidir. Kanaatimce yolsuzlukların kaynağı siyasi yapımızdan kaynaklanıyor. Türkiye’de maalesef millet egemenliği dediğimiz şey bizim bürokratik oligarşi dediğimiz yapı içerisinde gölgeleniyor. Türkiye’de sistemin asıl maliyeti Türkiye’de seçilmiş bir parlamento olmasa dahi, Bakanlar Kurulu olmasa dahi işlerin çok büyük bir kısmı sivil asker bürokrasi tarafından yönetiliyor. İşlerin az bir kısmı da parlamento ve sivil siyasete bırakılıyor. Bırakılan bu işlerin önemli bir kısmı ne yazık ki rant üreten bir mekanizma. Dolayısıyla sistem rant üreten bir mekanizmayı ortadan kaldırmadığı sürece yolsuzluklar Türkiye’de konuşulmaya devam edecektir. Siyasal ve bireysel etik kavramlarının uygulanması, ahlakın ön plana çıkarılması doğrudur, ancak yolsuzlukları ortadan kaldıracak bir siyasi mekanizmanın var edilmesi kaçınılmazdır. Rant üzerinden siyaset gelişir ve rant bölüşümü üzerine bir iktidar devşirilirse, bu yapı insanların iyi ya da kötü olduğuyla ilgili bir yapı olmaz. Bu yapının bizatihi kendisi yolsuzluk üretir ki Türkiye’nin temel problemi budur. Bu hükümete halkın oy verirken en büyük beklentisi de yolsuzlukların üstüne gidilmesiydi. Ama ne yazık ki yolsuzluk üreten bu yapı büyük oranda muhafaza ediliyor.
Deniz Feneri konusunda duruşunuz nedir?
Tabii burada Deniz Feneri ya da başka bir yardım kuruluşu hakkında ortaya çıkan iddialarla ilgili olarak çok tizi davranmak zorundayız. Öyle görünüyor ki Deniz Feneri ile ilgili olarak yapılan tartışmalar Türk kamuoyunu çok olumsuz etkilemiştir. Bunun iki yönü var. Bunun birinci yönü kim nerede hangi yolsuzluğa bulaşmışsa hele milletin yardım paralarıyla yanlış işler yapılmışsa bunun hesabını sormak sorumluluktur ama bunu yaparken şuna da çok dikkat etmek gerekiyor ki bizim bu milletimizin en önemli özelliği olan hamiyet duygusunu yardımseverlik anlayışını ortadan kaldıracak bir üslup içerisine girilmemesini dikkat edilmemelidir. Dünyanın hiçbir tarafından herhangi bir ülkenin aynı zamanda Müslüman bir ülkenin Türkiye’nin ki kadar yardım kuruluşu bulunmamaktadır. Çünkü biz bir imparatorluğun mirasçısıyız ve sadece kendimiz için değil bütün dünya için yardımı erdemli bir davranış olarak görüyoruz. Elbette ki hesap sorulacak ancak bu çerçeveye dikkat etmek gerekiyor. Bunu yaparken de hükümete büyük bir görev ve sorumluluk düşmektedir.
Yerel seçimler sıçrama tahtası
Yerel seçimlere yalnız mı gireceksiniz yoksa herhangi bir parti ile ittifak söz konusu olabilir mi?
Buna AKP dahil.
Ümit ediyoruz ki önümüzdeki yerel seçimler Saadet Partisi için daha sonraki genel seçimler açısından bir sıçrama tahtası olacaktır. Bizim esas amacımız Saadet Partisi’ni muktedir bir parti haline getirmek ve bundan sonra Türkiye’ye yön veren bir merkez olarak topluma sunmaktır. Bunu yaparken de elbette ki partimizi iktidar partisi vizyonuyla görmekteyiz.