Kurtulmuş, ''Kibir kulesinden in'' çağrısını da kendi kendisine mi yaptı?

Kurtulmuş, ''Kibir kulesinden in'' çağrısını da kendi kendisine mi yaptı?

AK Parti Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş, Saadet Partisi Genel Başkanı seçildiği kongrede söylediği ve sonraki siyasi kariyeri boyunca sık sık hatırlanan/hatırlatılan "Harun gibi gelip Karun gibi gitmeyeceğiz" sözünün muhatabının dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan olmadığı yönündeki açıklamasını tekrarladı.

Dediğine göre o çıkışın tek anlamı "Kendisine ve arkadaşlarına  verilmiş bir söz" olmasıydı.

Ki, Kurtulmuş, aynı açıklamayı daha önce TBMM Genel Kurulu''nda da yapmıştı.

*

Kurtulmuş''un, HAS Parti Genel Başkanı olduğu dönemde, Kanal İstanbul''a, "1 milyon HAS Partiliyi, 1 milyon ağaca zincirleriz; ağaçlarla birlikte bizi de kesmek zorunda kalırlar" restini çekecek kadar net muhalefet etmişken, şimdilerde, Kanal İstanbul uğruna yabancılara toprak satışı konusunda ayrı, doğal hayata kast edilmesi, ekolojik dengenin sarsılması konusunda ayrı, muhtemel bir depremin etkisini arttırmak konusunda ayrı tartışmalara konu olan bir iktidarın mensubu olmakta beis görmediğini hatırlayınca, insanın ikna olması biraz zor oluyor ama; "Musa gibi gelip firavunlaşmayacağız" sözünün muhatabı da yine kendi nefsinden başkası değildi bu durumda!

*

Peki ya, kürsülerden, avaz avaz yaptığı "İnin şu kibir kulelerinden aşağı" çağrısı?

Kurtulmuş, o çağrıyı da kendi kendine mi yaptı?

Hayır eğer öyleyse, ortada, tartışılması gereken "siyasi tutarsızlık"tan çok daha ciddi bir sorun var demektir de o açından!..

*

Neyse ki, Sayın Kurtulmuş''un arşivi bizi bütün bu endişelerden kurtaracak kadar zengin…

Neyse ki, "2023''te, zenginlerin yaşadığı sitelerin etrafında dilenen yoksullara polisin biber gazı ile müdahale ettiği haberlerini okuyacağız. 2023''te, her üniversite öğrencisinin başında 10 polisle birlikte üniversite sınavlarının yapıldığına şahit olacağız. 2023''te, Başbakan''ın (dönemin Başbakanı Erdoğan''dı) çocukluk arkadaşı, askerlik arkadaşı, mahalleden arkadaşı, belediyeden arkadaşı ve şoförlerinden başka hiç kimsenin milletvekili olamadığını göreceğiz" gibi öngörülere sahip geçmişte.

Neyse ki, "İsrail en büyük zaferini AKP sayesinde kazandı. Birleşmiş Milletler''in Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu''nda İsrail''in nükleer kapasitesi var mı, yok mu oylamasında Türk delegasyonu çekimser kaldı. Geçtiğimiz sene, 2010 Mayısında da Türkiye İsrail''in OECD üyeliğini onayladı, veto ettiğimiz takdirde üye olması mümkün değildi. Daha önce bir çok ülke veto etmişti. Otel lobisinde değil, Birleşmiş Milletler''de, OECD salonlarında ''one minute'' demek marifettir. Sayın Başbakanın (dönemin Başbakanı Erdoğan''dı) kalbi Ali diyor, dili Muaviye söylüyor" eleştirisinin öznesi yoruma yer bırakmıyor.

TEMMUZ YANIĞI

Asuman Sivri 16, Yasemin Sivri 19 yaşındaydı.

İki kardeş; ikisi de semah ekibindeydi. Hatta Asuman, küçücük yaşına rağmen eğitmenlik de yapıyordu.

İkisi de yoksul bir ailenin, gecekonduda doğmuş, zehir gibi zeki çocuklarıydı. Eğitim hayatları başarılarla doluydu.

Biri lisedeki yılını yine takdirnameyle tamamlamış, diğeri okuduğu Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümü''nde "profesör" namıyla anılır olmuştu.

Onlar, semah ekibiyle birlikte gittikleri Madımak''ta "Allahuekber" naralarıyla yakılırken, Ankara''da yaşayan anneleri Yeter, Hac''dan dönen komşularını ziyaret ediyordu!

İki kızının sözüm ona din uğruna diri diri yakılarak öldürüldüğünü, işte o Hacı komşularını ziyareti sırasında öğrendi.

12 yaşında bir çocuk neden yakılır?

15 yaşında bir çocuk neden yakılır?

Şairler, yazarlar neden yakılır?

Saz ve söz neden yakılır?

Türküler neden yakılır?

Anlamakta güçlük çekiyor değil mi "insan"

Tam da bundan…

Bu birlikte yaşama kültürü, bir insan yığınını "millet" yapan bu ruh yeniden oluşamayacak şekilde kalksın diye ortadan;

Derin yarlar girsin diye aramıza…

Kanlı vadiler…

Ebediyen kaşınmaya namzet yaralar…

*

Madımak''ta katledilen her bir insanı anıyor, bu ülkenin, o insanların yakınlarına olan adalet borcunu ayıp batağında daha da batmadan, en kısa sürede ödeyebilmesini umuyorum…

*

Yarın ve öbür gün yazmıyorum; maksadı Madımak''tan farklı olmayan Başbağlar katliamının acısını yürekten paylaşıyor, o büyük trajediyi Madımak''a karşı bir ayraç olarak kullanılmasını kınıyorum.

Yazarın Diğer Yazıları