Kurumlara güvensizlik
Muhtemelen görmüşsünüzdür, Almanya ile Türkiye arasında bir anlaşma yapıldığı, bu anlaşmaya göre Almanya’da yasal ikamet izni olmayan Türklerin Türkiye’ye gönderileceği iddiası ortaya atıldı. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi ise, bu iddiayı yalanladı.
İddia çok tartışıldı, farklı şeyler söylendi. Dezenformasyonla Mücadele Merkezi’nin açıklaması üzerine havaalanında çekilmiş bazı fotoğraflar paylaşıldı, Dezenformasyonla Mücadele Merkezi o fotoğrafları da yalanladı. Ancak konu, herkesi ikna edici bir netlik kazanmadı.
Şeffaflık
İddianın kendisinden ziyade, bu kadar önemli ve açık olması gereken bir konunun dahi belirsizlik içinde kalması ve itibar edilebilecek bir kurumun bulunmayışı bu meselede yine şeffaf ve güvenilir devlet yapılanmasının önemini tekrar açığa çıkarttı.
Toplumun sosyal medyada dolaşan bilgilerin pek çoğunun doğru olmadığını bilecek kadar -yani az da olsa- medya okuryazarlığı bulunuyor.
Ancak doğru bilgiye ulaşma konusunda, ne yazık ki bu derece dahi yaygın bir bilinç mevcut değil.
Bu durumda, doğru bilginin resmi kaynaktan net ve kolay ulaşılabilir şekilde açıklanması, çok daha büyük önem arz ediyor.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi’nin (resmiyette) kuruluş amacı da bunu sağlamak zaten.
Ancak, kurumun kendi varlığının dahi tartışma konusu olduğu ve uygulamada muhalif kimselere vaya paylaşımlara dair tutumu yanlı göründüğü için halka güven vermede yetersiz kalıyor.
Hükümet sistemiyle ilişkisi
Pek tabi, kurumun Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığına bağlılığı, Başkanının Cumhurbaşkanı tarafından atanması, Cumhurbaşkanının partili olması, bizi yine Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin, devlet düzeninin sağlanması hususunda ne kadar problemli olduğu bu bağlamda bir kez daha ortaya çıkarıyor.
Cumhurbaşkanı ve parti başkanlığı sıfatlarının iç içe geçmesi ve sistemin buradan doğan sakıncaları giderecek yeterli denge denetleme mekanizmalarından aciz olması, hukuk devleti olmamızı her yönden sekteye uğratıyor.
Sonucunda ise, cevabı basitçe ulaşılabilecek en kolay meselede bile farklı bilgiler, güvenilir olmayan kimseler tarafından yayılabiliyor. Neticede halk, temel bir bilgi alma hakkını dahi verimli ve yeterli şekilde kullanamıyor.