'Küs Topraklar'

Ünlü emlâkçı Salim Taşçı, ekranlarda çoklukla fikrine başvurulan bir "bilen" olarak karşınıza çıkar.

O bir eski gazeteci, o bir yazar. Son kitabı "Küs Topraklar"ı elimde. Sayfalarını tek tek açıyorum. İkinci sayfanın ortasında bir ithaf yazısı:

"Bu kitabı COVİD-19 virüsünün başlangıcından şu ana kadar mesai mefhumunu tanımadan cansiperane çalışan ve şehit olan tüm sağlık çalışanlarına ithaf ediyorum."

Zaman içinde sağlık çalışanlarımızın nice hikâyeleri yazılacaktır. Birçoğu kendi hatıralarını kaleme alacaktır. Ve hemen hepsi öyle sanıyorum ki kitaplarını, can kurtarırken canlarından olan "vazife şehitleri"ne ithaf edecek, rahmet dileyecektir. Yalnızlıklarına katlanan çocuklarını da unutmayacaklardır. 

Ya tedaviye, bakıma muhtaç yatanlar, sağlıkçılarına minnet duyanlar? Onlar da ıstıraplarını, hissettiklerini, hayallerini, gözlerinin önünden geçirdikleri geçmişlerini, yaptıklarını, yapamadıklarını kâğıda dökeceklerdir.

Salim Taşçı'nın, sağlıkçılara ithafı "sağlık edebiyatı"nın kapısını aralar mı dersiniz?

Bu satırları yazarken Peyami Safa'nın "Dokuzuncu Hariciye Koğuşu" aklıma geldi.

Ünlü yazarın bu eseri bir biyografik romandır. Kendisini anlatır. Meçhul bir kemik hastalığıyla hastanelerde 9 yaşından 17 yaşına kadar mücadele eder. Tedavi süresi sıkıntılıdır. Acı doludur. Canından bezdirir. Yalnızlık duygusu yüreğini ezer. Doktorlar da çaresizdir; yolun sonunda ışık görmezler. Roman, bir çocuğun hayata tutunma mücadelesidir.

Salim Taşçı "Küs Topraklar"ında kendi hayatından kesitleri de mizahî bir dille içine yedirdiği hikâyelerini bir araya getiriyor.

Kitabına neden "Küs Topraklar" adını verdiğini şöyle anlatır:

"Gazetecilik, hayata atılan ilk adım, son adım ise emlakçılık. Arada kalan geçmiş zamanı yazmaya kalkarsan ne kalem biter ne de kâğıt; biten sadece ömürdür. Ömrün bir yudumluk zaman dilimine bile girmediğini anlamak çare olmuyor. Bazen hayatın bana benim de hayata çok küsmüşlüğümüz oldu. Topraktan geldik toprağa gideceğiz velakin toprağı da küstürdük. Onun için de kitabın adı 'Küs Topraklar' olsun istedim, Gülün ve sevgiyle kalın."

Salim Taşçı'nın dokuz hikâyesi daha önce sinemaya aktarıldı. "Satılık Dünya" ve "Bankayı Portakal Gibi Sattım" kitapları "çok satan kitaplar" listesinde yer aldı.

"Şefim Ziyaretime Geldi" başlığı altında "manalı-göndermeli" satırlar:

"Yeni bir gazetede işe başladığımın ikinci haftasında elinde iki kutu çikolata ile şefim ziyaretime geldi. Hayırlı olsun faslından sonra bir kutu çikolatayı bana, diğerini de yeni şefime vermemi söyledi ve başladı bana nasihat etmeye. / 'Bak Gürbüz, benim gibi olma sakın. Yandaşlığın sonu yokmuş. Miadım dolmuş olacak ki kirli bir peçete gibi kaldırıp attı­lar. Ben sandım ki bu devran hep böyle gidecek. Demek ki men­faatin de bir limiti varmış. 'Bu adamdan bundan sonra menfaat elde edemeyiz.' deyip kaldırıp atıyorlar. Sen sen ol, kimsenin dümen suyuna gitme, kalemini politize etme. Ben, yandaşlıktan ötürü yerini bile bilmediğim bir yere yönetim kurulu üyesi ya­pıldım. Önceleri sırtım sıvazlanırken sonrasında tekmeyi yedim. Şimdi şefine söylesen de sizin gazeteye dışarıdan yazı yazsam.' / Eski şefimi gazete binasının dışına kadar uğurladım. Yeni şefime de eski şefimin dileğini söyledim çikolatayı uzatırken. Yeni şefim; 'Söyle o adama, kesinlikle yandaşlığın kitabını yazsın. Gürbüz, al bu çikolatayı çöp kutusuna at. Benim gırtlağımdan haram lokma geçmedi.' / Şimdi kara kara eski şefime 'Yandaşlığın Kitabı'nı yazar mı­sın deyip dememeyi düşünüyorum."

 Okumak lâzım.

 

Yazarın Diğer Yazıları