Laf söyledi bal kabağı…

Hem ulusal, hem solcu olamazmışsınız; daha doğrusu siz "birey" olarak ne olursanız olun paşa gönlünüz bilir tabi de, CHP böyle olamazmış.

CHP'de, "değişim" isteyen çok kuvvetli bir damar varmış. Kurultay fırsatmış. Partiye, yeni bir siyaset anlayışının, yeni bir vizyonun, yeni kadroların hakim olması lazımmış.

***

Liberalizmin ete kemiğe bürünmüş hali olan tipler…

Kapitalistler…

Emperyalistler…

Siyasal İslamcılar…

Aldatılan, kandırılan eski cemaatçiler…

Etnikçiler, bölücüler…

Ve türevleri tarafından istila edilince "ari sosyalist" mi olmuş olacak CHP?

Hem bunlardan herhangi biri yahut hepsi birden olup, hem de solcu olunabiliyor ama bir tek ulusalcılık mani öyle mi solculuğa!

***

Ben CHP'de an itibariyle hangi "damar" daha "kuvvetli" onu bilmem ama CHP'nin "şah damarı"nı ve o damar "tıkandığı" vakit ne olacağını bilirim.

CHP'li olduğunu iddia edip de bu "hayati" bilgiye vakıf olmayanların da bilgisine arz ederim:

CHP Tüzüğü…

Birinci Bölüm…

Partinin Kuruluşu ve İlkeler…

Madde-1

(1) Cumhuriyet Halk Partisi; MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ün liderliğinde, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin ve Kuvayımilliye'nin devamı olarak 9 Eylül 1923 tarihinde kabul edilen "Parti Tüzüğü" ile kurulmuştur.

(2) Cumhuriyet Halk Partisi'nin kurucusu, ilk Genel Başkanı ve değişmez önderi MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'tür.

Görev mi verdiler?

Sadece CHP'de değil genel olarak siyasete heves eden yahut entegre edilen insanlarda tuhaf bir "değişim/değiştirme" takıntısı var Türkiye'de… Kişi, siyaset yapmak için "ulusalcı" A partisini tercih ediyor, ilk işi o partiyi ulusalcı çizginin dışına taşımaya çalışmak oluyor. "Milliyetçi" B partisini tercih ediyor ilk iş "milliyetçilik"le kavga ediyor, muhafazakar "C" partisi tercih ediyor ilk iş liberalleşmeyi teklif ediyor… Bütün siyasi partilerin kimlikleri, kitleleri, hedefleri ortada; beğenmiyorsan gitme arkadaş. "Ulusalcı" olduğunu bile bile geldiğin partinin "ulusalcılığı"yla uğraşmak, o partiyi de uğraştırmak niye? Tabii bu bir "görev" olarak tevdi edilmemişse!

SORU-YORUM

2014 yılına kadar TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi başkanlığını da yapan, Marmara'nın dibine dalıp fayı kendi gözüyle inceleyen birkaç bilim insanından biri olan yer bilimleri uzmanı Prof.Dr. Naci Görür'ün paylaştıklarına dayanarak soruyorum:

TÜBİTAK ve DPT, Marmara'nın tabanına sabit bir gözlem istasyonu kurulmasını neden redetti?

Depremden rica edelim de randevu defterine bir baksın!

Gölcük'ü neredeyse haritadan silen 1999 tarihli depremden bu yana, yani tam 20 yıldır "bir gün mutlaka olacağı" konuşulan, bu manada "beklenen" büyük İstanbul depreminin ayak sesleri dün ilk defa bu kadar net işitildi. Ve şu oldu bize gösterdiği:

20 yılda bir arpa boyu yol gidilemedi.

Hatta, afet toplanma alanlarının bile AVM'lere peşkeş çekildiği, uygunluğu gözetilmeden imar izni verilen, muhtemelen inşaat süreci de denetlenmeyen dev beton yığınlarından gökyüzünün görünmez hale geldiği İstanbul özelinde 1999'dan da geri gidildi.

GSM operatörlerinin hiçbir alt yapı hazırlığı/desteği yok.

Toplum psikolojisi hazır değil…

Toplumun bilinç düzeyi hiç hazır değil…

Ve hâlâ "zamana ihtiyacımız var" yönetenlerin söylediği:

Yok.

Zaman yok.

Bilmem idrak edebildiniz mi ama "randevu"yla teşrif etmiyor deprem hayatlarımıza.

Na-mahçup…

"FETÖ"nün gerçek yüzünü 2011'den itibaren anlamaya başladığını söylemesine rağmen, hâlâ 2009 ve 2010'da yazdıklarını savunmaya devam eden,"özel hayat" dışında yazdığı her şeyin arkasında olduğunu, hepsini inanarak ve bilerek yazdığını ifade eden Şamil Tayyar, "Ergenekon" yaftalı kumpas sürecinde mağdurlar olduğunu kabul ediyor ve "Bu insanların mağduriyetleri giderilemez ama yine de devletin onlara karşı bir mahcubiyeti olması gerekir" diyor.

Yukarıdaki paragrafta, "devlet" dışında "mahçup" olması gerekeni bulunuz!

Bomba şarkı!!!

Kitaptan sonra şarkının da bomba sayılmasına ramak kalmıştı.

Şarkıdan (bir muhalefet fenomenine dönüşen Susamam şarkısından) korkup festival iptal ettiği iddia edilen Eskişehir Valiliği, hatasından döndü ama ben yine de Eskişehir'in bu işten sorumlu bütün mülki amirlerine, Neşet Ertaş'ın ağzından bir selam yollamak isterim:

"Nerede bir türkü söyleyen görürsen korkma yanına otur. Çünkü kötü insanların türküleri yoktur!"

Yazarın Diğer Yazıları