"Los Angeles nüfusuna denk düşen Suriyeli…"

"Los Angeles nüfusuna denk düşen Suriyeli…"
NATO’nun 70. kuruluş yıl dönümü programı nedeniyle Londra'ya gidecek olan Savunma Bakanı Hulusi Akar, "Barış Pınarı'nı Türkiye'nin NATO'yu reddi gibi göstermek yanlış; İttifak'a bağlıyız" ifadelerini kullandı.

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, euronews Türkçe'de kaleme aldığı makalesinde 'NATO'nun beyin ölümü' tartışmalarına değindi.

"Bazı çevreler, ulusal güvenliğimiz için attığımız adımları – örneğin Suriye’nin kuzeyindeki son operasyonumuzu – NATO ittifakını hiçe saydığımızın kanıtı olarak gösterme çabasında. Tabii bu iddialar, mantık dışı ve konuya ilişkin gerçeklerin saptırılmasından başka bir şey değil" açıklamalarını kullanan Akar'ın açıklamalarından bazı başlıklar şöyle:

"YA TEHDİDE AÇIK YAŞAYACAĞIZ YA DA…"

"İçinde bulunduğumuz coğrafyada Suriye, Irak, İran ve Rusya ile çevrili olan ülkemiz; soğuk savaş döneminde onlarca yıl ittifakın cephe hattında yer aldı. Şimdi de sınırlarımızdaki terör örgütleri ile Avrupa arasında son engel konumundadır.

Bu coğrafyada yaşayan bizler, tüm realiteleriyle, dünyadaki riskleri de en derinden hissediyoruz. Devletler veya devlet dışı aktörlerden yönelen tehditler her zaman var olacaktır.

Yıllar ilerledikçe tehditlerin şekli ve taktikleri değişebilir ama kendimizi savunma görevimiz hiçbir zaman son bulmayacaktır.

Bununla birlikte şu seçeneğimiz de var: Ya tehdide açık yaşayacağız ya da kendimizi sağlam biçimde koruyacağız.

Gerçek şu ki aynı ideallerde buluşan uluslar, ittifak içinde hareket ettiklerinde daha güvende olmuşlardır ve olmaya devam edeceklerdir. Bu anlamda NATO, hepimizin daha güvende olmasını sağlamaktadır.

Kesinlikle inancımız odur ki birleşik silahlı kuvvetleri ve güvenlik aygıtlarıyla NATO, dünyada terörün tüm tezahürleriyle ortadan kaldırılmasında kilit bir öneme sahiptir. Ancak bu mücadele tam kararlılıkla gerçekleştirilmelidir. Aksi takdirde terörle mücadele tümden sorgulanır hale gelebilir. NATO müttefiklerimiz, dünyanın birçok bölgesinde teröristlerle kararlılıkla mücadele etmişlerse de bir bölgede bu görevlerinden geri durmuşlardır.

"HAREKET ETMEK ZORUNDA KALDIK"

Türkiye, ulusal güvenliğini ve bölgesel istikrarı tehdit eden bir terör örgütünün sınırları boyunca oluşturduğu koridordan temizlenmesine yardım etmeleri için müttefiklerine yıllardır çağrıda bulunmaktadır.

40 bin vatandaşımızın canına kıyan ve tüm dünyanın terör örgütü olarak tanıdığı PKK’nın Suriye kolu olan YPG, hapishanelerdeki DEAŞ üyelerini Türkiye’ye geçmeleri için serbest bırakmış, Türkiye topraklarında hain terör eylemleri gerçekleştirilmesi için sınırımızdan açtıkları tünellerle Türkiye’ye mühimmat sevketmiştir.

Defalarca NATO ortaklarımıza Suriye’de bir güvenli bölge oluşturulmasını önerdik ve ABD ile birlikte bazı planlar üzerinde mutabık kaldık. Ne var ki bu mutabakatlar yerine getirilmedi. Harekete geçmemiz artık zaruret haline geldi. Kolektif bir yaklaşımı tercih etmemize rağmen sonunda tek başımıza hareket etmek zorunda kaldık.

Müttefiklerimizin çoğu, YPG’nin ülkemiz için oluşturduğu güvenlik tehdidinin tanımlanması ve çözüm geliştirilmesi için bize yardımcı olmadı ve bizi kendi savunmamızda yalnız bıraktı. Ardından da sırf bunu yaptığımız için bizi kınadılar.

Bu tepkileri son derece haksız ve anlaşılmaz buluyoruz. Çünkü Türkiye bugüne kadar güvenlik ve terörle mücadeleye büyük bir ciddiyetle yaklaşmış, bu mücadelesini etkinlikle, aynı zamanda NATO müttefikleri ile en üst düzeyde koordineli biçimde yürütmüştür.

Türkiye, yıllardır “Suriye’de DEAŞ’e Karşı Koalisyonun” askeri çabalarında en önde yer almıştır. DEAŞ ile göğüs göğüse çarpışan tek NATO ordusu, Türk Silahlı Kuvvetleridir. Bu mücadelede imkânlarımızı ve bölgede terörle mücadele operasyonlarında kilit rol oynayan İncirlik üssümüzü koalisyonun hizmetine açtık.

NATO ailesi bizi yakından tanımaktadır. Birlikte planlamalar yaptık, dünyanın her yerinde operasyonlarda, sahada birlikte çalıştık. Her gün istihbarat paylaşıyor, terörle mücadele çabalarımızı koordine ediyoruz. Aslında en ideali, bu ittifakın bizimle birlikte hareket etmesi, Türkiye’nin ciddi güvenlik kaygılarına birlikte çözüm araması ve bizim yanımızda durması olurdu."

"LOS ANGELES NÜFUSUNA DENK DÜŞEN 4 MİLYONA YAKIN SURİYELİ"

"Tek başına başlatmak zorunda kaldığı Barış Pınarı Harekatında Türkiye; masum sivillerin, tarihi ve kültürel yapılar dâhil altyapının zarar görmemesi için, ülkedeki kırılgan durumun kötüleşmemesi için her türlü önlemi almıştır. Sonuçta Türkiye, Suriye halkının acılarını dindirmek için en büyük yükü omuzlamış bir ülkedir.

Los Angeles nüfusuna denk düşen 4 milyona yakın Suriyeli kardeşimizi - ki bu arada bunlardan yüz binlercesi YPG terör örgütünün zulmünden kaçan Kürt kardeşlerimizdir - ülkemizde ağırlıyoruz.

Türkiye’nin Suriyeli sığınmacıların eğitimi, sağlığı ve barınması için bugüne kadar harcadığı para 40 milyar dolardır. Biz, Suriye’de daha fazla yıkımın ne sonuçlar doğuracağının herkesten daha fazla bilincindeyiz ve bu yüzden de Suriye’ye barış ve istikrarın gelmesini istiyoruz."