Lozan'da kaybettik mi?

Biz bütün Osmanlı sahasını kaybederken, yurdun dört bir yanında yanan çoban ateşlerini bir araya getirdik ve yeni bir mücadele başlattık. İster kabul edin ister etmeyin; "Zaten Vahîdeddin, ülkenin tehlikede olduğunu biliyordu. Anadolu'ya umumî müfettiş olarak M. Kemal'i göndermişti." deyin, padişahınıza pay çıkartın, hiçbir şey değişmez. Şunu da akıllarında tutsunlar: İngilizler istemese Vahîdettin gönderemezdi. Sakın başka tarafa çekilmesin... İngilizler M. Kemal'i istediği için değil; İngilizler Karadeniz'de kendi lehlerine asayişin kontrolu için Vahîdettin''i devreye sokmuşlardı. Kim gitse fark etmezdi.

Dört bir tarafımız sarılıyken, düşman Ankara'ya dayanmışken çarığa bile muhtaç hâlde zorlu bir mücadele verilmiş ve belirlenen Misak-ı Millî sınırlarının azamîsi kurtarılmıştır. Gönül isterdi ki, Batum da bizde kalsın, Nahçivan da, Musul-Kerkük de... İstemez miydik Ege adalarını tekrar sınırlarımıza katmayı? Burnumuzun dibinde Meis'e bile uzanamadık.

Lozan'da yedi devlete karşı yedi ay mücadele verdik. 

Vahîdettin hakkında peşin hükümlü değilim. Keşke basiretli olsaydı, keşke kendisi de Anadolu'ya geçebilseydi.

M. Kemal'i o gönderdi ama ihanet etti, derseniz, büyük günaha girersiniz. Elbette insanların enaniyetini, yakaladığı fırsatı kendi lehine çevirmeyi dikkate alırız. Ama bütüne baktığımızda ne gördüğümüz mühim. Görünen memleketin tutuştuğu, yandığı... Adamların ellerinde 433 maddeyle ülkeyi parçalayan koskoca bir Sevr defteri var. Bize kafadan öyle özenle borç defteri çıkarmışlar ki, insanın havsalası almıyor. Havsalanın almadığı bu borç defterini yırtıp atmak için ne yapabilirdi? Herhâlde bir hayırsever, emperyal güçleri bir bir dolaşıp "Borç ne kadar? Ben ödeyeceğim." diyecek değildi!

Şaşırtıcı ama gerçek; bir hayırsever çıktı: Lenin! O da kendi hesabını yaptığı için.

Yazmıştım... Bizi Bolşevik İhtilâli kurtardı, desem, dudak bükeceksiniz. Çarlık Rusya'sının ülkemize verdiği zararı Bolşevik İhtilâli'yle Lenin durdurmuştur. II. Abdülhamit ilk yıllarında, Ruslarla giriştiğimiz savaşta kaybettiğimiz toprak şimdiki Türkiye'nin neredeyse iki misli. Tam 1 milyon 592 bin 806 kilometre kare!

Birinci Dünya Savaşı'nda Ruslar nereye kadar girmişler ve 1917'de Bolşevik İhtilâli patlak verince ne olmuştu? Ve Millî Mücadele'de, Türkiye'nin kaybının kendisinin de kaybı olacağını hesap eden Lenin'in kıyısından ucundan desteği...      

M. Kemal çıkmasa, bir başkası zaten çıkacaktı. Çünkü ülkenin dört bir yanında düşmana karşı direnç başlamıştı. Organize edecek bir ekip başı gerekiyordu. Mesel bu.

İtilaf Devletleri ne zaman Dolmabahçe önüne demirlediler ve M. Kemal, Vahîdettin'in izniyle, evet izniyle, "düşman" askerleri her yerde iken Boğaz'dan geçip Karadeniz'e açıldı?

İstanbul 13 Kasım 1918'de işgal ediliyor.  İdarî işlere fazla karışılmıyor. 16 Mart 1920'de bir çıkartma daha. Yol açık. Adamlar istedikleri gibi at koşturuyorlar. Her şeye hâkimler.

Padişahçılarımız, öyle saçma şeyler yazıyorlar ki, "Padişahımız, halifemiz sayesinde M. Kemal Millî Mücadele'yi yürüttü; dolayısıyla Vahîdettin Hazretleri sayesinde başarıldı." diyebiliyorlar. Defalarca tartışıldı. Her seferinde aynı noktaya gelindi.

Şimdi Akdeniz'de bir mücadeleye girdik. Adalar tekrar tartışılmaya başlandı. Yine yedi düvel karşımızda.

Bu hâldeyiz, Lozan tartışmaya açılıyor. (Daha yazacağız.)

 

Yazarın Diğer Yazıları