Maç bir saat oynanırsa!

Önce Galatasaray kalecisi Muslera’nın “Size yetki verilse ilk olarak ne yapardınız?” sorusuna verdiği; “Kaleyi küçültürdüm” cevabını hatırlatayım. Sonra da, Trabzonspor’un Kayserispor’u 2-1 yendiği maçın ardından aklıma gelen “Maç bir saat olsaydı, hiç sıkıntı çekmezdik” düşüncesini sizlerle paylaşayım. Biseswar’ın kaçırdığını mı, yoksa Onur’un kurtardığı mı diyeceğimiz penaltı gol olsaydı belki bir saatlik süre için bile  “sıkıntı çekmezdik” tabirini kullanamazdık. Ama yine de, Trabzonspor’un organize olmak adına en iyi oyununu yansıttığı maçta ilk yarı ile ikinci yarının ilk 15 dakikasında pek sıkıntı çekilmedi denebilir.

Peki sonrası... Özer’inden, Muhammed’e kadar çoğunun pili adeta bir saatlik süreye göre şarj edilmiş gibiydi. Bundan sonra Trabzonsporlu oyuncuların mücadele gücünü 1.5 saate çıkarması da pek mümkün görülmediğine göre, Trabzonspor adına en doğrusu maçları yarımşar saatten iki devre halinde oynamaktır! O zaman Kayseri maçındaki oyunu iki bölüm halinde ele almak gerekiyor. Birinci bölüm oldukça iyi, ikinci bölüm ise Onur’un sayesinde kurtarılan 3 puan. Defansta Mustafa ile Aykut katılınca endişeler biraz daha azaldı. Sağda Cavanda, bir türlü çözülemeyen solda ise bu kez Bosingwa, ısrar edilirse idare edecek kadar bir defans bloğunun oluşmasını sağlayabilir. Bana göre maçın en önemli yeri ön libero idi. Aytaç-Özer ikilisi bu bölümde artık sorun yaşanmayacak gibi.

En iyisi Marin

10 numara görevi üstlenen Marin’in sahanın her yerini değerlendirme tercihi yorulmasına neden oldu. Ancak dediğimiz gibi bir saatlik süreye en iyi işleri sığdıran da bu oyuncu oldu. Sefa’nın aşama kaydettiğini söyleyebilmek zor. Muhammed’in penaltıdaki yavaşlığı, ayağındaki güçsüzlükten mi kaynaklandı bilemiyoruz. Ama çapraz koşuları ve arkadaşlarına boş alan yaratırken, yaptığı vuruşlar, biraz güç kazandığında daha iyi olacağını gösteriyor. Erkan Zengin ise bu kadro yapısı için de ilk 11’in her zaman bonka adamıdır. İki cümle de Yusuf için etmez isem, haksızlık olur. Bu kadar dağınık, bu denli dengesiz ve ayaklarını aklına emanet etmeyen yetenekli adamları sayacak olursam, Yusuf’u vallahi de billahi de ilk 11’e yazarım.

 

Yazarın Diğer Yazıları