Madımak davası hakimi "Zülfikar" takabilir mi?

CHP'li Fikri Sağlar ne dedi?

"…yargılandığım zaman türbanlı bir hakimin karşısına gittiğimde benimle ilgili haklarımı koruyacağı ve adaleti yerine getirebileceği konusunda kuşkum var."

Neden?

Başörtüsünden ayırarak, "türban" diye ayrı bir parantezde nitelendirdiği "şey"i, kendi deyişiyle "irticai faaliyetlerin, şeriat isteyenlerin üniforması", genel masanasıyla "siyasal sembol" saydığı ve "laik" bir vatandaş olarak, nazarında yargısız hükme uğrayacağına inandığı için.

***

AK Partili Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan (CHP'deki siyaset yapan başörtülü kadınları kast ederek) ne dedi?

"Oy almak için bazı yerlerde görüyorsunuz işte başörtülü birkaç kişiyi yanlarında adeta böyle vitrin mankeni gibi getirip koymak kimseyi artık aldatmıyor, geçti o işler…"

Neden?

Öyle düşünüyorum ki, başörtülü bir kadının "CHP'li olabilme ihtimali"'ni kabullenemediği, "başörtüsü"nü, siyasi alanda sadece kendi partisine/partililerine yakıştırdığı, kendi mahallesine ait hissettiği ve yani "siyasi" de bir anlam yüklediği için.

***

Çok farklı gibi görünüyor olsa da; biri karşıtlık, diğeri ise aidiyet üzerinden siyasallaştırmış olmuyor mu başörtüsünü?

Birbirine karşı gibi görünen bu iki açıklama, bu yönüyle, birbirlerinin "sağlaması" da değil mi aslında?

***

Keşke Sağlar, meseleyi "türban"a hapsetmemiş olsaydı da,"Adalet yerini bulsun da, isterse kıyamet kopsun" başlığı altında, yargılamalarda "tarafsızlığın görünür olma mecburiyeti" üzerine tartışabilseydik layığıyla.

***

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ne göre, "Herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne hakkı vardır. Bu hak, din veya topluca, açık olarak ya özel biçimde öğrenim, uygulama, ibadet ve dinsel törenlerle açığa vurma özgürlüğünü içerir."

Birleşmiş Millerler Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi'ne göre, "Herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne sahip olacaktır. Bu hak, herkesin istediği dine ya da inanca sahip olması ya da bunları benimsemesi özgürluğ̆ünü ve herkesin aleni veya özel olarak bireysel ya da başkaları ile birlikte toplu olarak, kendi din ya da inancını ibadet, icra, bunun icaplarını yerine getir- me ya da öğretme bakımından ortaya koyma özgürlüğünüde içerir."

Keza Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'na göre de "Herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir."

Bu ülkenin "eşit vatandaşları" olarak bütün bu haklara elbette hakimler de sahiptir.

***

Ve fakat…

Birleşmiş Milletler Bangalor Yargı Etiği İlkeleri'ndeki ifade biçimiyle, "Hâkim, diğer vatandaşlar gibi, ifade, inanç ve dernek kurma ve toplanma özgürlüğüne sahiptir, ancak bu hakların kullanılmasında, yargı mesleğinin onurunu, yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını koruyacak şekilde davranmalıdır."

Bir hakim elbette dindar olabilir, fakat bunu mahkeme kürsüsünde görünür hale getirmemelidir.

Bir hakimin elbette siyasi görüşü olabilir; fakat bunu mahkeme kürsüsünde görünür hale getirmemelidir.

Bir hakim, bir ideolojik gelenek çerçevesinde yetişmiş olabilir, fakat bunu mahkeme kürsüsünde görünür hale getirmemelidir.

Bir hakim elbette bir ırka, milliyete, etnik kökene sahiptir, fakat bunu mahkeme kürsüsünde görünür hale getirmemelidir.

Hakim/hakime, kürsüde "ırklardan, dinlerden, mezheplerden, tarikat ve cemaatlardan, etnik kimliklerden, siyasi partilerden, ideolojilerden bağımsız" bir görüntü vermeli; bunlardan herhangi birini "işaret" eden bir görünüm içinde olmamalıdır.

Ki, yargılamanın muhataplarının içine, Sağlar'ın sorunlu ifadesiyle gündeme gelen o "şüphe" düşmesin.

***

Madımak katliamı sanıklarının yargılamasını, Zülfikâr kolyesi takan bir hakimin yaptığını düşünün; şimdi Sağlar'ı linç edenler, fersah fersah ileri ifadelerle itiraz etmezler miydi böyle bir "görüntü"ye?

***

Bir gün, en azından kendimize karşı dürüst olmayı becerebildiğimiz bir ortamda yeniden konuşalım bence bu konuyu;

Sadece evrensel ve yazılı hukuk kurallarına, kanunlara bakarak değil, "vicdani kanaat"ini de kullanarak hüküm veren bir hakimin, o "kanaat"ini şekillendiren, pekiştiren değerlerinin kaynağı durumundaki inanç, düşünce ve eğiliminlerinin "görünür" olduğu yargılamalarda, yargılananlar, yargılayanların tarafsızlığına ne kadar güven duyabilir?

***

"Başörtülüden hakim olmaz" demek, temel hak ve hürriyetler açısından kabul edilemez. Velakin, "kürsü"yü her nevi dini, siyasi, ideolojik "gösterge"den arındıracak, olmuyorsa, en azından "reddi hakim" mekanizmasının, bu nevi kaygıları da giderecek şekilde, hassasiyetle işletilebileceği bir metod üzerinde çalışılmak gerek.

Yazarın Diğer Yazıları