Mahkeme savcısı yaptırım listesinde!
ABD ve Özellikle Trump tarafından Uluslararası arenada oldukça dikkat çeken ve rahatsızlık oluşturan haberler yansımaya devam ediyor. En son ABD tarafından Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcısının da yaptırım listesine alındığını öğrendik.
Enteresan olan bu yaptırımın AB tarafından kınamakla yetinilmesi oldu ama Avrupa Parlamentosu tarafından bir toplantı yapılarak konunun değerlendirildiği ve Uluslararası Ceza Mahkemesinin Avrupa tarafından sonuna kadar korunacağı da belirtildi.
Türkiye’nin de bu mahkemede taraf olmadığını biliyoruz. Zaten aldıkları kararların da şu noktadan sonra ciddi bir yaptırım doğurması mümkün değil. Dahası mahkeme kararlarının da temelinde aslında güçlü bir yaptırım oluşturduğuna şahitlik edilmiş de değil.
Ancak yine de ABD’nin yeni Başkanı Trump, yaptırım gücü ile ilgili dünyada çok da ağırlığı olmayan ve aslında Avrupa’nın kendi içinde kararlarını önemsediği bir mahkemenin savcısına dahi bundan sonra tahammül edemeyeceğini ortaya koymaya çalışıyor.
Bu da gösteriyor ki Trump açısından bir bağlayıcılığı olan hukuk normları değil, çıkan kararların kendisi ve ülkesi için ne anlama geldiği.
Aslında bu durum elbette Trump’la başlamadı, ABD de etkili olan akıl her zaman böyleydi, ama Trump ve yakın çevresi bunun altını artık her fırsatta ve son derece “ben yaptım oldu” mantığı ile çiziyor.
Bu şekilde de uzun zamandır durumun farkında olan, Türkiye’ye ve dünyanın geri kalanına da son derece somut şekilde gerçeği gösteriyor. Trump’ın bu hamlelerine elbette aynı aymazlıkla yanıt vermek olası değil. Bu hem güç açısından düşünüldüğü kadar kolay olmaz, hem de eleştirdiğine dönüşmek riski taşır. O nedenle çok uzun zamandır, dönem dönem gündeme gelen diplomasi hamlelerinin gündemdeki yerini koruduğunu ve koruması gerektiğini düşünüyorum.
Bunlardan birisi Türkiye’nin gücünü doğru kullanmakla ilgili olarak, oluşturacağı yeni bir dil ile birlikte BRİKCS tarafında da yer alarak söz söyleme şansını bulması olabilir. Elbette, Erdoğan’ın dünya 5 ten büyüktür söyleminde yer alan ülkelerden ikisi BRİCKS de yer alıyor ama denge siyasetini kendi gücü ile orantılı ve gerçekçi bir noktaya taşıyabilirse Türkiye buradan da kendisine muhakkak bir imkan sağlayabilir.
Dahası gerçekçi olanın, bu tarz söylemlerden daha çok, elde edilecek güç doğrultusunda oluşturulacak iş birlikleri ile o söylemlerin hayata geçirilmesini sağlamak.
Tıpkı ekonomik olarak oluşturulabilecek o iş birlikleri gibi, diplomatik, siyasi işbirlikleri de artık son derece önemli. Uluslararası Ceza Mahkemesine zaten taraf olmayan Türkiye, mahkemenin yaptırım gücünün de Trump’ın son kararı ile ortadan nerede ise tamamen kalktığını görerek hareket edebilir mesela.
Tıpkı BRİCKS le olan ve geliştirilmeye son derece müsait ilişkiler gibi, aynı şekilde aynı ülkelerin de dahil olduğu çok daha büyük bir organizasyonla farklı bir Uluslararası Ceza yargısının da içinde yer alabilir.
Hem ekonomik olarak hem de hukuki olarak dünyada oluşan yepyeni bir denge olduğunu atlamamak gerekiyor. İç politikada verilecek mesajlar farklı olsa da dışarıda bu iş birlikleri açısından denge politikasının önemi şu aşamada daha çok önem kazanıyor.
Bu politikaların doğuya ya da batıya yönelmekle bir ilgisi yok. Önemli olan Türkiye’nin menfaatleri ise Türkiye kendi değerlerini ve özgürlüğünü koruyarak bunu sağlayabilir. Bu cümleden batıya sırtımızı dönelim tamamen doğuya dönelim gibi bir sonuç çıkarmayı deneyenler de olacaktır ama, zaten ülkemizin sorunu da söylenen ve yazılan her şeyden kendi baktıkları ideoloji ile anlamak istedikleri sonucu çıkaranların oldukça kalabalık olmaları.
Bugün siyasilerimizin ve ülkeyi yöneten hükümetin ayrı ayrı çizdikleri senaryoların gerçekliği değil onlara inanan insanların bunları doğal olarak kabul etmeleri gibi bir sorunumuz var. Ama dışarıda neler olup bittiğini de uzaktan da olsa görüyoruz hep birlikte. İçerideki söylemlere de karşılıklı olarak gerektiği zaman gerektiği şekilde itiraz etmekte sorun yok.
O sebeple Türkiye için neyin iyi olduğu üzerine fikir üretirken kadim dostları ve düşmanlıkları ‘aklımızda’ tutarak, ülke menfaatlerinin gereklerine göre dizayn etmemiz gerekiyor. Yani tek bir doğru yok orası kesin, ama son günlerde anladık ki eğer denge politikası doğru şekilde uygulanamaz ise yanlış sayısı daha çok olacak. Bu denge konusunda en güvenilmez isim de her gün kendisini daha çok ifşa ediyor ve açıkçası bu durumdan da hiç rahatsız olmuyor.
“Milli güvenlik meselesi”
FİM GİBİ!
Mektup süreçleri
CHP’nin Adayı
Columbia, Filistin ve Edward Said
Eğitim, sağlık gençlik?
Anketlerde kararsız yükseliş
İnsanlık geri mi gidiyor
Ukrayna İbreti
Orta Doğu okumaları









