Mahşer manzaraları ve atlıları!

Milliyet yazarı Ece Temelkuran, İngiliz  “The Guardian”  gazetesinde,  yazdığı  “Rant’ın Geride Bıraktıkları”  başlıklı yazıda, gençlerin Kırşehir’de kendi kanlarıyla Türk Bayrağı çizmeleri; Genelkurmay Başkanının, milliyetçilerin, bu çocukları övmeleri, “zehirli Türk kanı”  diyen Hrant Dink’in ölümünden sonra yükselen milliyetçilik dalgası için  “mahşer alametleridir” diyor! Bu  “mahşerde” Hrant gibi barış güvercinleri vuruluyormuş, bu hatun kişi ve dişi erkek benzerleri; aşağıladıkları, alaya aldıkları, kanlarını Türk Bayrağına ve o bayrak için vermeye hazır çocuklar, eğer zinhar  “gay” olsalardı veya, haydi bu kişilere göre PKK’ya karşı savaş gereksiz ama vatan tehlikede iken de, “vicdani retçi”  asker kaçakları olsalardı, onlar için daha muteber daha çağdaş olurlardı!
 Ece Hanım  “Hepimiz Ermeniyiz-Hepimiz Hrantız”  evazelerine karşı halktan yükselen  “Hepimiz Türküz”  seslerine tepkili... Çünkü bırakınız  “milliyetçi-ulusalcı”  olmayı,  “Türküm”  demek, onlara göre  “hamaset” , çağdışı!
Ece kadın, bu olaylardan sonra sokaklara, evlere asılan Türk Bayraklarından da şikâyetçi! Her nedense bu bayrak direkleri, onların hassas yerlerine batıyor! Ve bu kadını, PKK eşkıyasına karşı başlatılan operasyonlar, fena halde rahatsız ediyor! PKK Kürtçülerini  “temizlemek”  ne dememiş! Hem o dağlarda da  “temizlenen”  PKK’lıların, akrabaları da varmış... Onlara yazık ediliyormuş. Ama kimse, sokaklar Türk bayraklarıyla donanmışken, bu soruyu sormaya cesaret edemezmiş!
Ben soruyorum; o akrabalar, çocuklarının PKK’ya katılmalarını önlememişlerse, o başka da, ya onları teşvik eden, besleyen  “akrabalar” ? Sıkı durun; bu kadın,  “operasyonların”  TV’lerde marşlar eşliğinde,  “militarist”  söylemlerle gösterilmesinden de şikâyetçi! Hatta şehit cenazelerinin gösterilmesinden de! Der ki;  “Bu film, Hrant’ın öldürülmesi üzerine, milliyetçi başkaldırıyla başladı.”
Önce, gerçeği doğru koyalım; Ermeni meselesinde hassas olan ülkemizde  “Biz Ermeniyiz”  demek, asıl başkaldırı değil mi? Eğer, bugün milliyetçilik dalgası yükseliyorsa bu Türkiye’ye Türk milletine karşı, içeriden ve dışarıdan tehditler arttığı içindir ve insanlarımız, ellerinde Türk Bayrakları, sokaklara dökülüyorlarsa bu da Türk ülkesinde  “Hepimiz Ermeniyiz şovlarına” karşı haklı tepkidir! Tıpkı irticaya karşı yükselen tepkiler gibi... Asıl  “mahşer alametleri” , Türkiye’nin içeriden ve dışaırdan bölünmesi  “alametleridir” ...

Mahşerin dört süvarisi
Ve bu mahşerin atlılarının da üçü  “gaflet-   dalâlet ve ihanet” ise “dördüncü atlı” bunlara dolu dizgin öncülük eden, liboş entel ve yazarlardır... Bunların “terkisindeki liboşelerdir.” “Liboş”  olur da “liboşe”  olma mı?

Ve “modern” yobazlar 
Yobazlar da sade sağda değil; bir rivayete göre sayıları bini geçen,  “modern”  entel yobazlar da var. Kafaları öylesine karışık ki ve kafaları öylesine karıştırıyorlar ki, üniversitelerden türban yasağının kalkması için, bildiriler düzüyorlar... Bu kargaşadan kendilerine pay çıkarmak istiyorlar. Bu hep sözünü ettikleri   “çağdaşlıkla”  nasıl bağdaşır. Ben bilemem, herhalde AB bilir! 

Halide Edip-Ece Temelkuran
Evet; şimdi böyle bir Ece Temelkuran mı, temelbozan mı bir kadın var... Bir zamanlar; mesela “Ateşten Gömlek”,  “ Vurun Kahpeye”  vb..  yazarı bir Halide Edip  “Halide Onbaşı”  vardı! Halide Edip, sonuna kadar Türk milliyetçisi idi. 
O Halide Hanımdan, bu Ece Hatuna kadar, nereden nereye geldik?

Yazarın Diğer Yazıları