Masamdaki Şiir Kitaplarından Yansıyanlar
Çok kolay göründüğünden herkes şair olmaya yeltenir, fakat şair olmak bir yana kimileri şiir okuru bile olamaz. Şiirin anahtarları vardır, bu anahtarlar sözcükler, imgelerdir.
Bu gizi yakalayanlar, şairler kervanında yerini alır. Yazdığı şiir at arabasının takır tukur gidişi gibi değil, Ahmet Tufan Şentürk’ün: “Böyle olur sevda baştan aşınca” dizesindeki şiir estetiğinin yumuşak edası gibi hissedilir, ya da; Halim Yağcıoğlu’nun: “Deseler ki bulunur, yürür giderim / Sabırdan âsa, çileden çarığımla.” dizeleri gibidir.
Dilimizde etkili olan ama şiirimizde kolay rastlanmayan sözcükler vardır. Örneğin; Ahmed Arif’in “Bir ben bileceğim oysa / Ne âfat sevdim” söylemindeki ‘âfat’ sözü, “Olancası bir tutam can” dizesindeki ‘olancası’ sözcüğü de bunlardandır.
Şiirde özgün kurulan bazı dizeler de benim Öğretmen şiirimdeki: “Ben öğrenmenim Atatürkçülüğün gerçek kitabı” benzeri okuyanı kültürel derinliğe çekmelidir.
Gülten Akın’ın dediği gibi “Şiir özgür olmalıdır diyoruz; ama hayatımızı özgür kılamadığımız için şiirimiz özgür olamıyor.” Sanat konusunda yaratıcılığın, çok sesliliğin insan yaşamına kattığı derinliği bilmek gereklidir. Sanatçıyı korku duvarıyla çevirmek, "Vietnam’da her kurşun bir adam demektir / Güçlüler tüketiyor güçsüzleri / Dünyanın çok yeri Vietnam / Çok avuşlar kan şimdi” dedim diye sigaya çekilmem gibi olmamalıdır.
“İnsanın yarattığı tüm güzelliklerin aynasıdır kitaplar” diyen değerli dostum Veysel Gültaş’ın bu özgün sözü ile başlayalım masamda biriken şiir kitaplarının bir kısmını elden geçirmeye.
Buğra Diye Biri – Atila Er
Manisa'nın Salihli ilçesine bağlı İğdecik köyünde 1956’da doğan, Endütri Meslek Lisesi mezunu olup 1980’de DSİ’den emekli olan “Şiir edebiyatın giriş kapısıdır” deyip Toplumcu gerçekçi anlayışla şiirler yazan Atila Er'in ilk şiiri Gitsem, Yeni Asır gazetesinde yayımlanmıştır. Teos, Tını, Size, Şiir Defteri, Kırk Merdiven, Çağdaş Türk Dili, Aydınca, Yazın, Damar, Minerva gibi bazı edebiyat dergilerinde yayımlanan Şiirlerinden bazıları İngilizce ve Bulgarcaya çevrilmiştir.
“Bir masal anlat bana / Ülkesinde ölümler olmasın”
biçiminde ve: “Cengiz dedem / Bir acaip adam / Oyuncak al dedim mi / Bön bön bakar suratıma / Sanki dünyayı istemişim gibi / Kıyamaz parasına / Bilmiyor ki / Kurşun askerlerle anlaştığımı / Savaşta ölünce / Paralarının bana kalacağını.”
gibi çocuk gözü ile yazdığı şiirlerde de oldukça başarılıdır.
İyi şiirde bütünlük ve şairlikte şiiri iyi bitirmek önemlidir. Bunu en iyi yapanlardan birinin Atila Er olduğunu gördüm “Buğra Diye Biri” adlı kitabında.
Selâm Olsun – Şerif Kutludağ
1954’te Denizli’nin Güney ilçesinde doğan, Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümü Öğretim Görevlilisi emeklisi olan “Kanadı Kırık Güvercindir Sevdam, Güneş Ektim Gönlüme” adlı şiir kitaplarıyla tanıdığımız Şerif Kutludağ’ın “Selâm Olsun” adlı kitabını inceleyince; “Sanki gündüzün kalabalığını süpürür çöpçüler / Caddeler bir iki saat dinleniversin diye”, “Saklanmayan şiirdir şairin yüreğinde”, “ Nihayet gül olmaktır gülün duası” dizelerinin yanı sıra: “Güne yağmur düşünce / Eşliğinde rüzgârın / Toprak sevinir/ Gök yıkanr / Kiremitler kızarır / Doğa şiirini yazmaya durur keyfince...” gibi söylemleri buram buram deneyimli bir söz ustasıyla karşı karşıya olduğumuzun sergilendiğini görürüz.
Gül Diktim Ateşe – Fatma Nişancı
1966’da Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesi Bakraç köyünde doğan lise mezunu olup özel şirketlerde çalışma yaşamıyla şiir bağını yan yana yürüten Fatma Nişancı, bir yılda iki baskı yapan Gül Diktim Ateşe adlı kitabıyla dikkat çeken bayan şairelerdendir.
Şiirlerinde “Geceden sen çektin güneşi”, “Boyası dökülen ahşap pencere / Çarpar durur kimsesizliğine”. “Eşlik ederdi martılar / Bir Lokma ekmeğine”, “Seni sevmek mayın ekmekti içime / Gitmeliyim biliyorum / Gidebilsem kendimden”. “Göğsümdeki değirmen taşı geçit verse /Bağıracaktım avaz dolusu / Giderken güneş”, gibi özgün ve bazıları türkü rahatlığı içinde söylemlerin yanı sıra; “İnsan yakarak cennet uman / Harladı ateşi boğduğu suyla / Sonsuzluğa çiçeklendi canlar / Dizelerde yanık karanfil kokusuyla” biçiminde Sivas Madımak Oteli olayına; “Yıkılsın Adana, yıkılsın Aladağ / On bir kuzuyu kopardı yaşamdan / Anaların ciğerini söktü / Aladağ’dan kalkan sis / Karda izleri yok küller altında yüzleri / Hep yoksulu seçer hep yoksulu / Feleğin kolayına mı gelir / Yakıp yok etmek umudu” dizeleriyle işaret edilen bir ihmalin yarattığı faciaya ve: “Ortadoğulu kızım, değişmez kaderim / Yüreğim çaput yüklü dilek ağacı / Her gidenle gider kalanla ağlarım / Arakan’da Suriye’de / Filistin’de zalimler canhıraş / Ciğerleri doğranan analar / Yenemez acısını ölüme muhtaç / Umudum çarmıhta yaralarım yara doğurur / Kanlı coğrafyanın kızları / Hamurunu gözyaşıyla yoğurur / Toprağımız savaş giyineli / Göğsüm katar katar mezarlık / Taşıyamıyor ölüleri” biçimimde sosyal içerikli söylemleriyle 2024 yılının seçkin kitapları arasındadır.
Kahve Çiçeği – Cemile Cennet
1959’da Zile’nin Küçükaköz köyünde doğan Cemile Cennet, Zile Kız Sanat Enstitüsü mezunu olup görsel ve yazınsal sanatlarla uğraşıp şiir, roman ve öykülerle iç içe olmuş, iki roman, iki şiir kitabı yayınlanmıştır. Kahve Çiçeği adlı kitabındaki şiirlerinde:
“Biri önde biri geride / Oysa yaşamın temeli eşitlikti”; “Ben acıların acısını / Etle tırnağın ayrılışını gördüm”; “Biter bir gün bu saltanat biter / Yiyip bitirdiniz bu kadar yeter” biçimindeki söylemlerinde sosyal gerçekçi bir hava sezilen Cemile Cennet’in: “Parmağının ucu mızrabım olsun / Sineme dokun ki sesim duyulsun”; “Yıllar yılı ardın sıra yürüdüm / Yolunu beklerim neredesin sen” gibi dizelerde de sevda esintileri sezilmektedir. Yaşamın çeşitli konumlarını şiirleştiren Cemile Cennet’in yaşadığı yürek burkuntularını ustaca dizelere aktardığı, “Ayva Sararıp Nar Kızarınca” ve “Kahve Çiçeği” adlı iki şiir kitabından ikincisidir.
Ay Gecesi
Meslekleri gereği insan kitlesi ile daha yakın olan, psikolojik durumlarına daha vakıf olan şairlerin şiirleri de farklılık gösterirler. Subay olan Dağlarca’nın, öğretmen olan Külebi’nin, doktor olan Kansu’nun şiirlerindeki farklılık buradan kaynaklanmaktadır.
Subay olan Mehmet Yılmaz Alp’ta da: “Kırıldıkça yüreğimin aynası / Kapanır gök, bitmez kulun duası / Tezatların birleştiği kavşakta”; “Ay gökte bembeyaz tül / Döngüsünde denizin / Hani yanar da gönül / Solar rengi benizin.”; “Bu şehri güneş gibi kuşatmak istiyorum / Sımsıcak sevgilerle donatmak istiyorum.”; “Ve ölüm birdenbire savuşur gider” biçimindeki özgün dizelerle farklı söylemler dikkat çekmektedir.
Gerçek Virüslü Şiirler – İdil Bilge
1977’de Muğla/Yatağan’da doğan İdil Bilge, Uludağ Üniversitesi Müzik Bölümünü bitirmiş, yurdun çeşitli yerlerinde müzik öğretmenliği yapmış, müzisyen olması nedeniyle de şarkı formunda yazdığı birçok şiiri bestelenmiştir. Kararlılık ve güven ifade eden:
“Mavi, denize yakıştı en çok / Sonra da gökyüzüne. / Ve sonra da ufuklara, /Ve bir de bana.” gibi dizeleriyle ve müzisyenliğini dizelerine işlercesine oluşturduğu müzikaliteyle dikkat çeken İdil Bilge;
“Yaşamak budur aslında / Umutla bakarak ufuklara / Dalgaların alkış sesleri arasında” ; “Umut, fakirin ucundan ısırabildiği ekmeğiydi, / Sadece tattığımız kana kana bitiremeden” ve “Gökkuşağı hiç bu kadar güzel çıkmamıştı / Saklandığı rengarenk cennetten.” gibi deyişleri renk ve müzik armonisi gibidir.
“Çivisi çıkmış hayatlar gibi, rüzgârla şarkılar söylerler. / Tozlanmış, unutulmaya dönmüş anılar.” ve “Yalnızlık güzel şey doğrusu, / Kendi falına kendin bakıyorsun. / Bazen bir çiçek, bazen de bir kedi eşlik eder kahvete, / Kırk yıllık hatırı olsun diye.” gibi söylemlerle yalnızlığı en güzel anlatan “Ağlamayacak kimse ardından gülmeyecek” diyen Cahit Külebi gibi şairler kervanında yerini alabilir.
Zenginden alır, yoksula verir; İlbeylioğlu
Anadolu’da Çini Sanatı
Nazım Hikmet’in Şiir Dünyasına Geniş Açıdan Bakış
Masamdaki Şiir Kitaplarından Yansıyanlar
Osmanlı’da Redif Taburları
Türk Şiirinin Anadolu Yakası Cahit Külebi
AĞAÇ KÜLTÜ VE TAHTA MEZARLAR
Anadolu’nun Gizemli Sesi
Atatürk ve O’nun gibi düşünenlerde hiçbir engel aşılamaz değildir
Soğuk vagonlarda üşüyoruz yanımızda olur musunuz?









