MHP önümüzdeki dönemin kilit aktörü olmaya aday /Sedat Ergin / Hürriyet
AK Parti den en çok oy cezbedebilen parti MHP. Bu partinin kayıpları da AK Parti ye gidiyor çoğunlukla, iki parti arasında anlamlı ölçülerde bir geçişkenlik söz konusu. 2015'te gerçekleşen iki seçimin sonuçlan bu geçişkenlik üzerinde şekillendi. 2010'da yüksek yargıdaki değişiklikleri konu alan Anayasa referandumunda MHP yönetiminin hayır' kararına rağmen tabanda evet'e sınırlı bir kayma olmuş, keza 2014 Cumhurbaşkanlığı seçiminde de yine Erdoğan a doğru sınırlı bir destek gitmişti MHP'li seçmenden. Son referandumda ortaya çıkan evet' ve 'hayır’lar arasındaki kısmen dengeli tabloda MHP tabanının azımsanamayacak bir katkısı vardır. Her ne kadar yönetim sistemi değişmiş olsa da MHP tabanının hangi yönelişlere gireceği yakın geleceğin siyasi gelişmelerinin alacağı doğrultu bakımından yine de büyük önem taşıyor. Aynı zamanda MHP içinde ciddi bir iktidar kavgasının yaşandığı, yargıya intikal eden yarım kalmış bir kongre sürecinin askıda durduğu hatırlandığında, bu önem daha da kritik bir boyut kazanıyor. Sonuçta önümüzdeki dönemde siyaset sahnesinde hareketliliğin daha çok MHP cephesinde yaşanacağını söylemek hata olmaz.
Mayıs ayı siyasetin dönüm noktası / Murat Polat / Anayurt
Refarandumun ardından AK Parti eğer yapacağı değişikliğin ardından istediği sonuçları anketler sonucu alamaz ise hiç durmadan bir erken genel seçime giderek hem içini temizleyecek, hem de milletin yeniden güvenini tazeleyerek yoluna devam edecektir. Eğer MHP yi ikna eder 367 AK Parti mecliste bulursa 2019 beklemeden Cumhurbaşkanlık Hükümet sistemine geçer. Bu ihtimal de kulislerde konuşulmaya başladı. Mayıs ayı çok şeylere gebe diyebiliriz.
Başkan seçilmeden AKP genel başkanı / Şükran Soner / Cumhuriyet
MHP'nin bugünü yönetimi destek atmasa, Meclis'te kapalı oy kullanma zorunlu hükmü çiğnenmese referanduma konu anayasa değişikliği metni çıkabilir miydi?
Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı seçilmesinden hemen sonra dahi, seçim sonucunun Resmi Gazete'de ilanının ilk gün geciktirilmesiyle AKP genel kurulunda başkanlık yaparak Davutoğlu'nun seçilmesini sağladığını da unutmadan, kısa bir zaman dilimi içinde ayrılması operasyonunun gündeme geldiğini, Başbakan Yıldırım dönemine geçildiğini de anımsayalım…
Dip dalgası / Taha Akyol / Hürriyet
Referandumda şehirleşmiş ve eğitimli kesimlerin büyük ölçüde "hayır" demelerinin bir sebebi muhalefet duygusu ise. öbür sebebi yeni sistemin otoriter nitelikte olduğu endişesidir. İstanbul'da Sultanbeyli ve Üsküdar örnekleri tipiktir. Hızla oluşan, 1992'de ilçe olan, hâlâ göç alan Sultanbeyli'de AK Parti ve MHP oylannın toplamı 1 Kasım 2015 seçimlerinde 131 bindi. Referandumda evet oyları da 130 bin oldu... İstanbul'da yüzde 70.5 ile en yüksek "evet" diyen ilçemiz. Üsküdar'da ise iki partinin oy toplamı 1 Kasım 2015 seçimlerinde 204 bindi... Referandumda evetlerin oranı 168 bine indi; fark 36 bin. Göç almayan, nüfusu istikrar kazanmış, "varoş" değil "şehir" sosyolojisinde bir ilçe olan Üsküdar yüzde 53'le hayır dedi. iki partinin 1 Kasım seçimlerindeki toplam oyu yüzde 57.5 idi. (MHP tek başına yüzde 9.5)
Ve start Hindistan ile verildi / Saadet Oruç / Star
Ak Parti Antalya milletvekili Gökçen Enç'in yanı sıra MHP milletvekilleri Saffet Sancaklı ve Erhan Usta da heyetteydi. Cumhurbaşkanımızın bütün seyahatlerine parlamentodaki partilerin temsilcileri de davet ediliyor bilindiği gibi. Savunma Sanayi, ekonomik işbirliği alanları önemli. Değişen dünya dengeleri çerçevesinde Hindistan, Çin gibi ülkeler yükselen değerler. Zaten cumhurbaşkanımızın yoğun Mayıs ayı dış ziyaret programında Çin de var.
Erdoğan’ın AK Parti’ye dönüşü/ Oral Çalışlar / Posta
Başkanlık seçimi 16 Nisan anayasa referandumu, AK Parti ve Erdoğan açısından, uyancı mesajlar içeriyor. Yüzde 51.4'lük "evet"in içinde, anketlerden anlaşıldığı kadanyla, yüzde 3'lük bir MHP oyu var. Tabii, daha önemlisi, kaybedilen büyük şehir oylan ve gençlik oylan. Şimdiye kadarki tecrübe gösteriyor ki, büyük şehirler, siyasetin ana dinamikleri. Oralardan gelen işaret, etkisini sonraki seçimlerde mutlaka gösterir. Gençlik içindeki desteğin azalması da önemli. AK Parti, askeri ve bürokratik vesayetle mücadelede, en çok gençliğin desteğini kazanmıştı. Şimdi bu açıdan da alarm zilleri çalıyor. Bu tabloyu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, herkesten iyi okuduğunu (okumak zorunda olduğunu) düşünebiliriz. Bu iki seneyi, kaybettiklerini kazanmak ve istediği düzeni kurmak için kullanmayı planlayacaktır.
Mehmet Dişli’nin suçu Şaban Dişli’yi bağlamazken / Ahmet Hakan / Hürriyet
Son KHK ile ordudan kesin ihraç edilen bazı subay ve astsubaylar var ki...
Adamların FETÖ ile ilgileri sıfır.
Mehmet Dişli’nin suçu Şaban Dişli’yi bağlamazken- Zaman abonesi değiller.
- Bank Asya’nın önünden bile geçmemişler.
- ByLock falan... Kıyısından bile bulaşmamışlar.
- 15 Temmuz’un hiçbir yerinde yer almamışlar.
- Himmet yok. Kurban gönderme yok. Maklube yok.
Peki ne var?
Sadece ve sadece...
Kardeşinin FETÖ’den yargılanması var.
Sırf kardeşi FETÖ’cülükten yargılanıyor diye gözünün yaşına bakmadan haklarında kesin ihraç kararı verilen subaylar ve astsubaylar var.
İlk günden beri yazıyorum:
Mehmet Dişli’nin 15 Temmuz darbesinin generallerinden biri olması, kardeşi AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli’yi bağlamaz.
Yine aynı görüşteyim:
Mehmet Dişli’den yola çıkarak Şaban Dişli’nin kellesini istemek ilkelliğin dik âlâsıdır.
Ama Şaban Dişli söz konusu olduğunda uygulanan bu ilkenin, garibanlar söz konusu olduğunda zerre kadar dikkate alınmaması asla kabul edilemez.
Eğer burası iyi, hakkaniyetli, güzel, adil, düzgün bir memleket olacaksa...
Bu ancak...
“Olan hep garibana olur zaten” dedirtmemekle mümkün olabilir.
Fındık da gitti! / Melih Aşık / Milliyet
2015’te Türk devi Oltan Gıda’yı satın alarak kesin tekel durumuna gelen Ferrero Türkiye’deki fındığın yüzde 75’ini tek başına alıyor... Nutella, Kinder, Rocher, Tic Tac gibi ürünler yaparak fındığı kâra dönüştürüyor. Gerisi satıyor.
İtalyanlar, 150-200 milyon avroluk fındıkla 12 milyar avroluk ciro yapıyor.
Doğal olarak fiyatlarla istediği gibi oynuyor. Örneğin bu yıl fiyatlar daha da düşecek söylentisiyle yabancı alıcıların piyasaya girmesini geciktirdi. Üretici sıkışınca fiyat düşürmek zorunda kaldı.
Ferrero’nun hedefinde Karadeniz’deki küçük fındık üreticilerini yok ederek, kendine bağlı büyük fındık plantasyonları oluşturmak var. Fındık üreticisi yakın gelecekte kendi tarlalarında ırgat olarak çalışacak...
Aynen Niğde’de elma tarlalarını alan İtalyan firmalarının çiftçiyi topraksız köle durumuna getirmesi gibi...
İktidar ne yapıyor derseniz... Bütün bu gelişmeleri seyirci gibi izledi. Milli ekonomiyi savunmadı. İtalyanları tekel haline getirdi. Referandum öncesi piyasaya müdahil olacağını bildirerek, Trabzon, Ordu gibi illerden yüzde 60 oranında “evet” aldı. Yarın ne olacak?
Onu yalnızca Ferrero biliyor...