Medya Arkası (08.09.2016)

Medya Arkası (08.09.2016)
Köşe yazarlarının bugünkü gündeminde FETÖ, Erdoğan ve Obama görüşmesi, Suriye operasyonu ve Moussa Sow vardı.

Ucu kendilerine çok dokununca geri vitese taktılar; “at izi it izine” karışmış / Can Ataklı / Sözcü

İlk günlerdeki gibi değiliz. Yandaş medya cemaate yönelik operasyonları büyük bir iştahla manşetlerine taşıyor, ekranlarda “o da alındı, bu da alındı” haberlerinden geçilmiyordu. Ancak şimdi durum farklı.
Kamuoyunun da adını bildiği birkaç tane “iri” ismin dışında on binlerce kişi “cemaatle bağlantısı olduğu” gerekçesiyle ya hapiste, ya hâlâ polis sorgusunda ya da işlerinden atıldılar.
Yüzlerce işadamının toplam değeri 50 milyara yaklaşan malvarlığına ve paralarına tedbir kondu.
Ama ön önemlisi 120 bin kamu çalışanı işinden atıldı.
Hem de ne atılmak.
İtiraz hakları yok.
Geri dönüş hakları yok.
Mahkemeye başvurma hakları yok.
Maaşları kesildi.
Sosyal güvenlik hakları ellerinden alındı.
Emeklilik hakları yandı.
Elbette aralarında laik, cumhuriyetçi Atatürkçü kişiler de vardır.
Ancak bu 120 bin kişinin büyük çoğunluğu cemaatçi olsa da olmasa da oylarını yıllardır AKP'ye veriyor.
Bu da şu demektir. En az yüz bin AKP'li eve adeta bomba atıldı.
Yakın akrabaları, çok yakın dostları, arkadaşları ve mahalle tanıdıklarıyla birlikte bakarsanız en azından bir milyon kişi bu işten atmalar nedeniyle etkilendi.
En az bir milyon kişi sadece bu konuyu konuşuyor kendi arasında.
Ve tabii milyonlarca kişide de hep aynı kuşku var; “Tamam darbeye kalkışan, halkına kurşun sıkan, tanklarla ezen, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni bile bombalamaya kalkan bu çete mutlaka temizlenmeli, ama bu yapılırken onlara yol veren, yardım ve destekte bulunan, arkalarını sıvazlayanlara neden dokunulmuyor?”
Yandaşlar da artık ilk günkü gibi değiller.
“Ne oluyor yahu?” diyorlar. “Her aklınıza geleni FETÖ'cü diye içeri alırsanız biz kimle kalacağız?” diye soruyorlar.
Bizzat Saray'ın sözcüsü bile Erdoğan'a rağmen “Bu operasyon bize mi döndü?” diye soracak kadar cesaret kazanmış.
AKP'li evlerde artık bu konuşuluyor. Ateş düştüğü yeri yakıyor.
Cemaate yakın olmayı bizzat iktidar politikası olduğu için benimseyen, laiklik, cumhuriyet , Atatürk düşmanlığını cemaat sayesinde öğrenip sağa sola saldıran, bu sayede daha çok kazanan, terfi alan hatta zenginleşen insanlar şimdi başlarına geleni anlamıyorlar.
Belli ki AKP içindeki bu korku ve endişe sonunda Saray'a kadar ulaşmış ki, Erdoğan Çin dönüşü “At izi it izine karıştı” deme aşamasına geldi.
Bu keskin dönüş cemaate yönelik operasyonlarda frene basılmasına neden olur mu?
Erdoğan kendisini deli gibi seven bir kesimin “Olmadı ama reis” sızlanmalarına gerçekten ses verir mi yoksa “Çıkar bir konuşurum, nasıl olsa hepsi inanır” diye mi düşünür yine?
Bunları kısa bir zamanda anlayacağız.

***

Kaç çeşit Fetullahçı var? / Mehmet Tezkan / Milliyet

Her gün operasyon haberi.. Her gün gözaltına alınan onlarca kişi.. Askerler, hâkimler, savcılar, polisler, işadamları her kesimden yüzlerce insan..
Sayının 20 bini bulduğu söyleniyor.. Meslekten ihraç edilenleri, soruşturma konusu olanları saymıyorum..
Kamudan atılan 50 bin kişi..
Tutuklu 20 bin civarında.. 
Gelelim kilit soruya.. Bu insanlar nasıl yargılanacak?

Önce şunu belirteyim.. Hepsine Fethullahçı diyoruz.. Hepsi için FETÖ ile bağlantı kuruluyor ama hepsi aynı değil..
Çeşit çeşit FETÖ’cü var.. 

- Darbeye katılanlar var..
- Darbeye katılıp cinayet işleyenler var..
- Darbe sonrası görev bekleyenler var.. 
- FETÖ’yü yönetenler var; imamlar, ağabeyler, ablalar..
- FETÖ’de aktif olanlar var; her türlü tezgâhı kuran hâkimler, savcılar, polisler..
- FETÖ’nün bürokrasi ordusu var..
- FETÖ’nün mali kaynağı olan şirketler var.. Düzenli para veren işadamları var..
- FETÖ’ye eleman yetiştirenler var.. (Okullar, öğretmenler, üniversiteler, akademisyenler)
- FETÖ’den menfaat sağlayanlar var.. (Sınav soruları verilerek öğretmen yapılan, kaymakam yapılan devlete memur olanlar)

Ama sonuçta herkes aynı örgütün üyesi olmakla suçlanıyor ama bu kadar insanı tek davada, tek iddianamede toplamak mümkün değil..
Ne yapacaklar?
Tahminim şu.. Darbecileri ayıracaklardır.. Askerler ayrı yargılanacaktır...  
Onlar da az buz değil.. 5-6 bin kişi.. 
Sivilleri geçtim, darbecileri bile tek çatı altında toplamak imkânsız..
Ee ne olacak?

Bana göre FETÖ’ye PKK modeli uygulanacak.. Her ilde ayrı dava açılacak.. Hatta her ilde birden fazla FETÖ davası açılacak.. 
Her ilde askerler ayrı, hâkim-savcı-polisler ayrı.. İmamlar, ablalar, ağabeyler müritler ayrı yargılanacak..
Ayrıca.. Her olay, her iddia ayrı bir dava konusu yapılacak.
Dosyalar, davalar birleştirilmeyecek.. 
PKK’ya yapıldığı gibi ayrı ayrı bakılacak..

İstanbul'da PKK operasyonu oluyor.. Veya PKK soruşturması yapılıyor.. Diğer PKK davalarıyla karıştırılmıyor.. Birleştirilmiyor..
Türkiye daha uzun süre FETÖ ile yatıp kalkacak.. İddianameler bi çıkmaya başlasın..
Bakalım neler duyacağız, neler göreceğiz.. 

***

Obama’nın isteği ve terör / Güngör Mengi / Vatan

Salı günü IŞİD’in Türkiye’ye yönelik tehditlerinin tekrarı duyulmuştu, dün ise PKK’nın yeni bombalı eylemler yapabileceği yönünde uyarılar yapıldı.

Bir kez daha görülüyor ki “bu iki örgütün Türkiye’yi adeta bir terör kıskacına alma girişimleri birbirine paralel” yürümektedir.

Türkiye’deki IŞİD ve PKK terörü “Suriye’nin kuzeyindeki olaylarla birebir bağlantılı”dır.

Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli 15 Ağustos-7 Eylül arasında yani 3 hafta içinde PKK ile mücadelede:

13.1 ton (patlayıcı yapımında kullanılan) amonyum nitrat, 339 adet (patlayıcı yapımında kullanılan) tüp, 129 el yapımı patlayıcı ele geçirildiğini,

39 bombalı araç patlatma, 19 canlı bomba girişiminin engellendiğini,

24 “eylem yapma hazırlığında örgüt mensubu yakalama operasyonu” yapıldığını açıkladı.

Obama istedi!

Son zamanlarda Suriye sınırına örülen beton duvarlar muhakkak ki bu geçişleri engelleyecektir ancak bunun çok daha önceden, “kapılarımızın açık bırakıldığı” günlerden başlaması gerekiyordu.

Bunu yapmamış olmak ve çözüm sürecinde valilere verilen “PKK’ya operasyon yapmayın” talimatları, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da birkaç kez değindiği gibi terör örgütlerinin patlayıcı, silah ve militan yığmasına neden oldu. Son bulunan patlayıcı ve silahlar, daha çok miktarda “ele geçmemiş silah, bombalı araç ve canlı bomba olduğunu” gösteriyor. Askerlerimiz şimdi Güneydoğu’da ve Türkiye’nin diğer illerinde olduğu gibi Suriye’de de bu iki terör örgütüyle mücadele etmek zorunda kaldı.

Her gün şehitler veriyoruz ve “Suriye’de geri adım olmayacağı, IŞİD’in en önemli merkezi Rakka’da da (Obama’nın talebi doğrultusunda) ABD ile ortak harekat yapılacağı” görülüyor.

Obama bizim Cerablus için yaptığımız teklifi kabul etmiyor, PYD-PKK’nın yanındaki yerini koruyor, güvenli bölgeye devamlı karşı çıkıyor ama biz onu kırmıyoruz. Obama Türkiye’yi çağırdığı Rakka’ya “Koalisyon güçlerindeki ülkelerle ÖSO’yu destekleyerek” girse ya?

***

FETÖ’yle mücadelede kantarın topuzu / Hakan Albayrak / Karar

Birileri bir yerde toplanıp “Ergenekon diye bir örgüt kuruyoruz” dememişseler de, sağda solda bir sürü fitne-fesat erbabının Türkiye’yi “Atatürkçülük” namına ifsat etmek için canla başla çalıştığı ve bu çalışmaların yekûnunun Ergenekon Davası’nda ortaya koyulan felaket tablosundan çok da aşağı kalmadığı bir gerçekti.

Ben, bu saatten sonra bile, Ergenekon Davası’nı kategorik olarak tu kaka etmeye yanaşmayanlardanım.

Miting alanlarında, gazete köşelerinde, televizyon programlarında alenen askerî darbe çağrılarının yapıldığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (Dikkat buyurun: Bir cuntanın değil, kurumsal olarak TSK’nın) hükümeti alenen tehdit ettiği, ana muhalefet partisinin de bu rezilliklere hiç utanmadan çanak tuttuğu bir dönemdi…

Kendilerine “Kuva-yı Milliye” diyen manyakların kamera önünde pervasızca kan dökme yeminleri ettiğine bile şahit olduk o dönemde.

Orhan Gencebay, “Göz gözü görmüyor, bir ihtimal mi var?” diye soruyor ya bir şarkısında; aynen öyle bir atmosfer vardı ülkemizde.

Darbecilik, marjinal filan değil, düpedüz ‘ana akım siyaset’ti.

Bu hava, Ergenekon Davası sayesinde değişti.

Yine de Ergenekon Davası’nı sahiplenemiyoruz, hatta bu davada yanan yaşların hatırına kuruların da ‘aklanmasını’ içimize sindirmek zorunda kalıyoruz, çünkü FETÖ’nün bu davayı nasıl kötüye kullandığını artık iyice biliyoruz.

FETÖ’yle uzaktan yakından alakası olmayan kimseleri, alakasızlıklarını çok iyi bildikleri halde FETÖ’cü diye yaftalayarak kurunun yanında yakmaya kalkışan bazı ‘uyanıklar’, FETÖ Davası’nın da böyle bir akıbete sürüklenmesine hizmet ediyorlar.

***

 Operasyonun büyüme eğilimi / Fikret Bila /Hürriyet

CUMHURBAŞKANI Tayyip Erdoğan'ın Çin'de Obama ve Putin'le yaptığı görüşmelerden sonra ortaya çıkan durum, Fırat Kalkanı operasyonunun büyüme ihtimalinin yüksek olduğunu gösteriyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarından anlaşılıyor ki Türkiye olaya daha bütünsel bakıyor. Bunun nedeni IŞİD’le PKK’nın sadece Suriye’de değil Irak’ta da faaliyet göstermeleri. 

Türkiye açısından bu yeni bir durum değil. PKK, kuruluş günlerinden beri Türkiye, Irak, Suriye ve İran’dan parça kopararak Büyük Kürdistan projesini gerçekleştirme peşinde. Irak’ın ABD tarafından işgal edilip bölünmesinden sonra ortaya çıkan IŞİD de Irak ve Suriye toprakları üzerinde birleşik bir devlet oluşturmayı amaçlıyor. 

BİLEŞİK KAPLAR
PKK ve IŞİD’in yarattığı sorun bileşik kaplar gibi çalışıyor. Suriye’deki bir mücadele Irak’ta karşılık görebiliyor veya tersi de yaşanabiliyor. 

Türkiye’nin olayı bir bütün olarak ele almasının nedeni terör örgütlerinin bu özellikleri.

Kuşku yok ki Türkiye’nin önceliği PKK’nın Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’yi birleştirerek Türkiye’nin güneyinde yeni bir devlet oluşturmasını önlemek ve sonraki aşamalarda Türkiye’nin güneydoğusunu da bu devlete katma projesine engel olmak...

Bu projeyi engellemek isteyen Ankara, Fırat Kalkanı operasyonundan sonra Musul çevresindeki PKK faaliyetlerini de dikkatle izliyor. Bu bölgedeki 
Türkmenlerin özellikle Telafer bölgesinde “etnik temizliği amaçlayan” baskılara maruz kalması Ankara’nın Kuzey Irak konusunda da hareketlenmesine yol açtı. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başkan Obama ile Musul konusunu masaya yatırmasını böyle okumak gerekiyor. Türk Silahlı Kuvvetleri, Fırat Kalkanı operasyonunda etkili oldukça bileşik kaplar misali PKK da Irak sınırından Türkiye’ye yüklenmeye çalışıyor. Son dönemde PKK’nın bu sınırdan 100-150 kişilik terörist grupları Türkiye’ye sokma çabası TSK’nın Suriye operasyonunu zayıflatmaya dönük bir karşı operasyon niteliğinde. 

***

 İlk hedefiniz Rakka'dır, ileri! / Mehmet Y. Yılmaz / Hürriyet

CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, Çin'den dönerken "Obama, Rakka konusunda beraber bir şeyler yapmak istiyor" dedi.

Cumhurbaşkanı bu sözleri söylerken uçakta değildim, onun için sadece gazetelere yansıyan “ortak metin”den yararlandım ve şunu söyleyebilirim ki 
Obama’nın bu “istekli” havası, Cumhurbaşkanı’nı da mutlu etmiş.

Obama’nın Rakka konusunda Türkiye ile birlikte yapmak istediği “bir şeyler” ne olabilir?

Çok fazla seçenek yok aslında bu sorunun yanıtını verebilmemiz için.

Bir tek şey ister: IŞİD’i en güçlü olduğu yerden, bir anlamda başkentinden söküp atmak ve mümkünse imha etmek.

Bunu yapmayı kuşkusuz ki deli gibi istiyordur ama ne yapsın ki askerlerini bir kez daha Irak ve Suriye çöllerine gönderip kırdırtmak da istemiyor.

Daha başkan seçilirken bu sözü vermişti, Irak’ı kendi kaderine terk ederek sözünü de tuttu ve şimdi yeniden oraya dönemiyor.

Uçakları havadan bomba vs atıyor, insansız hava araçları tespit edebildikleri IŞİD yöneticilerini öldürüyor, elinden gelenin hepsi bu.

Oysa şöyle güçlü kuvvetli bir orduyu karadan da sokabilse ne kadar da iyi olurdu onun için.

Suriye’de bu iş için PKK’nın Suriye kolunu kullandı ama onların tek başlarına IŞİD ile baş edebilmeleri mümkün değil.

Onun için Türkiye’nin Kürt korkusunu kullandı ve ilk adımda Türk askerinin Suriye’ye girmesini sağladı.

Şimdi de yeni bir emir vermeye hazırlanıyor: Ordular, ilk hedefiniz Rakka’dır, ileri!

Cumhurbaşkanı’nın da Obama ile yeniden el ele bir görüntü vermeye çok istekli olduğu açık.

Zaten askerlik de yan gelip yatma yeri değildir, arada bir savaştırmak gerekir diye de düşünüyor olmalı.

Böylece Kore’den sonra ABD’nin kuyruğuna takılıp bir savaşa daha girecek gibi görünüyoruz.

Ortadoğu bataklığına iyice gömülmek için!

***

Yeni çözüm ortağı Sow / Serkan Akcan / Fanatik

Sow’un gelişiyle Fenerbahçe’nin 4 farklı tipte golcüsü oldu. Emenike açık alanda patlayıcı kuvvetiyle iş yapar, Van Persie pasör ve şutördür, Fernandao yüksek top oyununda faydalıdır ama Sow bunlar içerisinde en esnek olanı. Geçen sezon Fenerbahçe Sow tarzı bir santrfor bulabilseydi her şey farklı gelişebilirdi.
 
Çok yönlü golcü

Sow, Lille’de 2010-11 sezonunda şampiyonluğa uzanırken Gervinho ve Eden Hazard’lı 4-3-3’ün ucunda yıldızlaştı. Ersun hocayla sol kanatta da, santrforda da etkiliydi. Lens geldikten sonra Dick Advoocat’ın kafasında iki farklı sistem var ve bu şablonlarda Sow’u dışarıda bırakmak kolay olmayacak. Tam tersi, Advoocat’ın bu sezon hücumdaki çözüm ortağı Sow olacağa benziyor.