Medya Arkası (17.11.2017)

Medya Arkası (17.11.2017)
Yazarların gündeminde 2019 seçimleri yanı sıra Reza Zarrab ve ABD’ye verilen nota yer aldı. İşte, günün öne çıkan yazar ve yazıları:

Reis, hala bir şeyler ters gidiyor? / Sadullah Özcan / Milat

Türkiye’nin dünyanın ortasında yamyamların tamtamları arasında var olma mücadelesi verdiği bir zamanda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın mücadelesini örnek almayıp sadece gölgesinden yararlananlara ne demeli. Bulundukları makamları bir koltuktan ibaret görerek rutin görevlerin bile ‘Reis’ten talimat’ beklenmesi çok garip değil mi? Bulundukları makamlarda görev ve sorumluluklarını yerine getirmeyen bakan veya bürokrat kim varsa iyi izlenmelidir. Sadece verilen görevler ile göz boyayan rakamlarla süslenmiş sunumlara aldanılmamalıdır.

Reis’e akıl verecek halimiz yok. Ama hem bürokrasi hem de bakanları sadece verilen talimatların yerine getirilmesini değil, diğer görevlerini de yeterince yerine getirip getirmediklerinin de yakından izlenmesi kaçınılmazdır.

Aksi takdirde esnafın yaşadığı sıkıntıların, cam filmi konusunda yaşan olayın, piyasa da yaşanan nakit sıkıntılarının, olur olmaz zamanda gündeme gelen tartışmaların önü alınamaz. Bu ise sadece ve sadece Reis’i yıpratır.

***

Bütün yönleriyle Reza Zarrab muamması / Nagehan Alçı / HaberTürk

ZARRAB İTİRAFÇILIĞI KABUL ETTİ Mİ?

MART 2016’dan beri tutuklu Reza Zarrab. Epey de oradan oraya sürüklendi. Renkli, zengin, jet-set bir hayattan bir anda cehenneme düştü. Üstelik tünelin ucunda ışık olup olmadığı da meçhul. Böyle büyük bir şok insanı nasıl etkiler? Bunu kestirmek güç...

Zarrab’ın durumu ve ne yapacağını anlamak için ona yakın birçok kaynakla konuştum. Gördüğüm kadarıyla herkeste, “Acaba işbirliği yapar mı, itirafçı olur mu?” kaygısı var. Cumhurbaşkanı’nın ve Türk hükümetinin güçlü bir şekilde arkasında durması ona güç veriyor ama öte yandan, “Ceza almadan beni kurtaramadılar, alırsam hiç kurtaramazlar” düşüncesi de ağır basıyor galiba. Bu da işbirliği yapma ihtimalini kuvvetlendiriyor. Belki de ortadan kaybolmalar böyle açıklanabilir...

***

Zarrab, Ermiş olup buharlaşır mı / Hasan Öztürk / Yeni Şafak

Anladığımız kadarıyla, birileri ona nüfuz etmiş görünüyor ve belki de sanık yerine tanık sandalyesinde mahkemenin karşısına çıkacak.

Yanlış duymadınız, Zarrab birçok iddia ile yargılanırken bu kez karşımıza tanık olarak çıkıp, “şu şu isimler diye başlayan” itiraflarını daha doğrusu haksız suçlamalarını söyleyip mahkeme salonundan çıkıp gidebilir.

Zarrab’ın tanık koruma programına alınacağı ve daha sonra da yeni bir kimlik ve belki yeni bir yüzle yeni bir hayata başlayacağı da söylenenler arasında.

Bu arada şunu da söyleyelim, Zarrab’ı hapishanede avukatı ziyaret edemediyse kimler ziyaret etti? Bir soru da kör şeytan insanın aklına sokuyor!

Sahi, Zarrab aynı hapishanede tutuklu bulunan bir siyahi tarafından bıçakla tehdit edilmiş olabilir mi?

Belki de Zarrab’a “ölümü gösterip, sıtmaya razı ettiler” kim bilir!

Türkiye’yi “elemanları” üzerinden dizayn edemeyenler, doğrudan devreye girmiş görünüyor. Ve Zarrab davası bunun en belirgin örneği! Çünkü 17/25 aralık sürecinde FETÖ’cü polis ve savcılar eliyle yapamadıklarını bu kez Amerikan mahkemeleri eliyle yapmaya kalkıyorlar.

Şimdi, Suriye’nin kuzeyindeki koridorun, Türkiye’nin Rusya ile yakınlaşmasının ve elbette neden başını hep dik tutma çabasının anlamını daha çok anladık mı?

***

Seçmen sinyal veriyor... / Oral Çalışlar / Posta

Dış politika sorunları Ortadoğu ile sınırlı değil. Rıza Zarrab davası, 27 Kasım'da başlıyor. Bu davanın Erdoğan'ı hedef alacağına ilişkin yorumlar artıyor. ABD'nin vize engeli büyük ölçüde devam ediyor. Almanya ile gerilim, şimdilik bir ölçüde durulsa bile, temel çelişki sürüyor. Almanya'da yoğunlaşan Fetullahçılar, PKK'lılar, ciddi bir muhalefet gücü oluşturuyorlar.

***

Erdoğan risk aldı... Değişim sürecek / Deniz Zeyrek / Hürriyet

KABİNE, MKYK MYK DEĞİŞEBİLİR

Partinin üst yönetimi ve kabinenin ardından belediye başkanlarına el atıldı; bazı başkanlarımızın istifası istendi. Kongrelerin başlamasıyla beraber bazı il ve ilçe başkanlıklarında kısmi değişikler yapıldı. Yakın zamanda bunlar tamamlanacak. Daha sonra kongremiz olacak. Akabinde partinin üst düzey karar alma mekanizmalarında bir kan değişimine gidilmesi muhtemeldir; MYK ve MKYK’da değişiklikler olabilir. Bu değişikliğin öncesinde veya sonrasında, tekrar bir kabine değişikliği de olabilir. Tayyip Bey şekilde AK Parti’nin silkinmesini, eski dinamizmini tekrar yakalamasını sağlamayı hedefliyor.

***

Türk’ün Halid b. Velid’i Atatürk! / Resul Tosun / Star

AK Parti’nin Atatürk’ü keşfetmesinden tutun bu sayede2019 seçimlerini kaybedebileceğine dair lehte aleyhte çok sayıda yorum okuyoruz dinliyoruz.

AK Parti’nin10 Kasım münasebetiyle verdiği mesajlar öncekilerden farklı bunda kuşku yok. Ancak bu mesajlar AK Parti’nin Atatürkçü olarak temayüz etmesini sağlar mı sağlamaz mı işte orası tartışma konusu.

***

Kim bu Zarrab davasının telaşe müdürü? / Akif Beki / Karar

Meğer dün duruşması varmış, hakim karşısına çıkacakmış. Yani nerede olduğu konusu bir biçimde açıklığa kavuşacak...

Ama önceki gün Amerikan makamlarına nota verdik; nerede olduğu bilinmiyor, akıbetinden haber alınamıyor, Rıza Zarrab’ın can güvenliğinden endişe ediyoruz diye.

New York’ta davaya bakan savcılık, tahliye haberlerini yalanladı yalanlamasına...

Zarrab’ın kayıplara karışmadığı, sırra kadem basmadığı, federal cezaevinde tutulmaya devam ettiği, sağlığının da yerinde olduğu anlaşıldı anlaşılmasına...

Sanık vatandaşımızın canından endişeye mahal olmadığı, ortalığı telaşa vermenin yersizliği görüldü de...

Bir şeyin gizemi hala çözülemedi.

Biri bizim Dışişleri’ni, mahkemede ortaya çıkmasına bir gün kala ABD’ye nota vermeye sevk etti. O kim?

BU KAÇINCI ZIPLATMA?

Bir Allah’ın kulu da Zarrab’ın hangi gün adliyede boy göstereceğini söylemez mi? ‘Bir gün önce nota vermeyelim, akıllıca görünmez, durun soğukkanlılığı kaybetmeyelim’ deyip de uyarmaz mı kimse?

Ya davayı izleyen büyükelçilik görevlilerinden de gizlendi bu hassas bilgi, dışarıya sızdırılmadı. Kimseye dünkü duruşmanın yapılacağı çıtlatılmadı, avukatlara bile çaktırılmadı. Onlar da bu bilgiye ulaşacak beceriyi gösteremedi...

Ya da birileri gerçeğe vakıf olduğu halde, ‘24 saat bekleyelim, ortalığı velveleye vermeyelim, yarın nasılsa her şey ortaya çıkar’ demedi, karartma uyguladı. Yani kasten yanılttı, bilerek panikletti büyükelçiliğimizi...

İkincisi doğruysa, kim bu telaşe müdürü? Derhal bulunup devletçe düşürüldüğümüz durumun hesabı sorulmalı.

Kah yeni bir Zarrab muamması, kah başka bir Zarrab bilmecesi derken...İkide bir hükümeti alarme edenler ‘yumuşak karın’ yoklaması mı çekiyor diye şüphelenilecek kadar var.

Ama yetmez mi oynandığımız?

***

MHP ile ittifaka yeşil ışık / Murat Çelik / Vatan

MHP lideri Bahçeli’nin 2019 seçimlerinde ittifaka hazır olduklarına yönelik sözlerine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanıtı: Vatanseverlik noktasında, ülkemizin değerleri noktasında milli, hele hele terör örgütleriyle dayanışma içinde olan bir anamuhalefet partisi karşısında biz yerli ve milli olarak vatanımızın çıkarları, tüm milletimizin çıkarları noktasında MHP ile biz her türlü adımı atmaya varız. Bu konuda tereddüdümüz dahi yoktur

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Rusya, Kuveyt ve Katar ziyaretlerinin ardından Türkiye’ye dönerken gazetecilerin hem iç siyaset gündemi hem de dış siyasetle ilgili sorularını yanıtladı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 2019 seçiminde “AK Parti ile yan yana mücadele” açıklamasına Cumhurbaşkanı olumlu karşılık verdi.

***

SSK’yı batıran Kılıçdaroğlu değil Demirel’dir / Fatih Altaylı / HaberTürk

KAVRAM BOŞALTMASI

AK Parti’nin işbaşına geldiği günden beri gıptayla izlediğim bir özelliği var.

Büyük bir ustalıkla kavramların içini boşaltabiliyor, kimi kavramların da içeriğini büyük bir başarıyla değiştirebiliyorlar.

Özellikle de 2007 sonrasında bunu büyük bir beceri ve başarıyla yaptılar.

Şimdi de “Atatürkçülük” ve “İzmir Marşı”nı ele aldı iktidar tarafı.

Bu ikisinin AK Parti’ye karşı muhalefetin kozu ve sloganı haline gelmeye başladığını, bunu “yasaklamanın” mümkün olmadığını görünce bu kavramları “rakibe bırakmaktansa” kendilerine mal etmeyi ve içeriğini değiştirerek muhalefetin “dokunulmaz kozu” olmasını engellemeye yöneldiler.

Bunu da büyük başarıyla yaptıkları, bu süreci büyük bir ustalıkla yönettiklerini görüyorum.

İzmir Marşı’nı söylemelerini, söylemek bir yana yeni sözlerle kullanmaya başlamalarını, Atatürk’ü yeni bir algı yaratacak şekilde dillerine dolamalarındaki başarıyı hayretle izliyorum.

Siyasette ya tüm alanları dolduruyorlar, dolduramadıkları bir alan var ise orayı da kullanılmaz hale getiriyorlar.